Sual: Kötü ahlak nedir? Kötü ahlaka sebep olan kötü huylar nelerdir?
Cevap: İyi huyların anası, temeli 4 iyi huy olduğu gibi kötü huyların başı da 4’tür:
1) Rezalet, hikmetin zıttıdır.
2) Cübn, korkmak, yüreksiz olmak, şecaatin zıttıdır.
3) Fücur, nefse uymak, günah işlemek, iffetin zıttıdır.
4) Cevr, zulümdür. Adaletin zıttıdır.
Her iyi huyun zıttı, karşılığı olan sayısız kötü huy vardır. Çünkü iyilik demek, tam orta yol demektir. Ortanın sağında, solunda olmak, iyilikten ayrılmak olur. Ortadan uzaklığı kadar, iyiliği azalır. Hak yol birdir. Sapık, bozuk yollar ise, çoktur. Hatta sonsuzdur. Doğru yola kavuştuktan sonra, orada kalmak, oradan hiç çıkmamak çok zordur. Hud sûresinin 113. âyetinde meâlen, (Emrolunduğun doğru yolda bulun!) buyuruldu. Bu âyet-i kerime indiği zaman, Resûlullah, (Hûd sûresi, sakalıma ak düşürdü) buyurdu. Âyet-i kerimede emrolunan istikâmeti yerine getirebilmek için, Peygamberler, Veliler, Sıddıklar şaşkına dönmüşlerdir. Bu korkudandır ki Efdal-i kainatın mübarek sakalına ak düşmüştür. Doğru yolda bulunabilmek çok güç olduğu için, (Sırat köprüsü, kıldan ince, kılıncdan keskindir) buyuruldu. Fâtiha-i şerife sûresindeki âyet-i kerimenin meal-i şerifi, (Doğru yola kavuşturmasını Allahü teâlâdan dileyiniz!) dir. Mümine bu dünyada, doğru yola yapışmak lazımdır. Kıyamet günü, Sırat köprüsünden geçebilmek için, dünyada, doğru yolda bulunmak gerektir.
Evliyanın büyükleri buyuruyor ki Muhbir-i sâdık, [yani hep doğru söyleyici], kıyametteki nimetlerden ve azaplardan her ne haber verdi ise, onların hepsi, insanın bu dünyada kazandığı huyların, ahlakın ve amellerin suretleridir. Oradaki görünüşleridir. Ahlakta ve amelde doğru yolda bulunmanın, oradaki sureti, görünüşü de, sırat köprüsüdür denildi. Dünyada doğru yolda bulunanlar, İslamiyetten ayrılmayanlar, orada sırat köprüsünü, çabuk geçecek, marifetler ve olgunluklar Cennetlerine ve iyi amellerin bahçelerine kavuşacaklardır. Burada, din yoluna uymakta gevşek davrananlar, orada sırat köprüsünü düşe kalka geçeceklerdir. İslamiyetin gösterdiği doğru itikattan ve amellerden ayrılanlar, sağa, sola sapanlar, sırattan geçemeyip Cehennem ateşine düşeceklerdir.
Zuhruf sûresinin 36. âyetinde meâlen, (Nefsine uyarak, Allahü teâlânın dininden yüz çevirenlere, dünyada bir şeytan musallat ederiz) buyuruldu. Bu âyet-i kerimeye bakarak, bazı âlimler dedi ki hayır ve kemal işleri yaptıran melekeyi, bir melek hâsıl eder. Ortadan saptıran, kötülük yaptıran melekeyi de bir şeytan hâsıl eder. İkisinden biri, kıyamette o insana arkadaş olur. O hâlde herkes, kendi huyuna ve ameline bakarak, ahiretteki arkadaşının nasıl olacağını anlayabilir.
Orta yol deyince, iki şey anlaşılır: Birisi, herkesin anladığı gibi, bir şeyin tam ortasıdır. Dairenin merkezi, kutru böyledir. İkincisi, izafi, takdiri orta olmaktır. Yani belli bir şeyin ortasıdır. O şeyin ortası olduğu için, her şeyin ortası olmak lazım gelmez. Ahlak bilgisinde kullanılan, bu ikinci ortadır. Bunun için, iyi huy, herkese göre farklı olur. Hatta, zamana ve mahalle göre de değişir. Birinde güzel olan bir huy, başkasında iyi olmayabilir. Bir zamanda iyi denilen bir huy, başka zamanda iyi olmayabilir. O hâlde iyi huy, tam ortada olmak değil, ortalamada olmaktır. Kötü huy da, bu ortalamanın iki tarafına ayrılmaktır. (İşlerin en iyisi, onların ortasıdır) hadis-i şerifi de bunu bildirmektedir. Bundan dolayı, her iyi huya karşı, iki kötü huy bulunur. 4 esas iyi huya karşılık da, sekiz ana kötü huy olur:
1) Cerbeze olup hikmetin aşırı olmasına denir. Ahlakı ve işleri incelemek, anlamak kuvvetini, lüzumsuz yerlerde kullanmaktır. Hiyle yapmak, aldatmak, haram işleri neşretmek gibi. Ruhun fen kuvvetini [yani aklı], aşırı kullanmak cerbeze olmaz. Kötü olmaz. Din bilgilerini, fen bilgilerini ve matematiği ilerletmek için, ne kadar çok inceler, araştırırsa, o kadar çok iyi olur.
2) Beladet, eblehliktir. Aklı kullanmamaktır. Ahmaklık da denir. Kalın kafalılıktır. Öğrenmesi ve işlemesi kusurlu olur. İyiyi kötüden ayıramaz. Âyet-i kerimeler ve hadis-i şerifler, ilmi çok övmüştür. Sayılmakla bitmez.
3) Tehevvürdür. Çabuk kızmak demektir. Şecaat iyi huyunun aşırı olmasıdır. Akıllı tanınan kimselerin beğenmeyeceği işler yapmaya kalkışmaktır. Ruhunu veya bedenini boş yere yorar.
4) Cübndür. Korkaklık demektir. Şecaatin lüzumundan az olmasıdır. Korkmak caiz olmayan yerde korkaklık gösterir.
5) Fücurdur. İffetin aşırı olmasıdır. Dünya lezzetlerine düşkün olur. İslamiyetin ve aklın beğenmediği taşkınlıkları yapar.
6) İffetin az olması Humud, yani miskinliktir. İslamiyetin ve aklın izin verdiği arzularını bırakmaktır. Bedeni, kuvveti gider. Hasta olur. Nesli tükenir.
7) Zulümdür. Adaletin sınırını aşmaktır. Başkasının hakkına tecavüz etmektir. Başkasının malına, canına, namusuna zarar verir.
8) Haysiyetsizliktir. Kendisine karşı yapılan zulüm, işkence ve hakaretleri kabul eder. Adaletin noksan olmasıdır. Adalette bütün iyilikler toplandığı gibi, zulümde de, kötülükler toplanmıştır. Bunun içindir ki bazı âlimler, gönül incitmeyen şeyler günah olmaz dedi. Mesela, Abdullah-i Ensârî “kuddise sirruh” buyurdu ki:
Hak yolcuları hiç gönül kırmaz,
bunun gibi büyük günah olmaz!
Abdullah-i Ensârî, sufiye-i aliyenin büyüklerindendir. Şeyh-ul-İslam idi. Bazı sapıklar, bu büyük Zâtın sözünü iyi anlayamadı. Başkasına kötülük yapma da, kendine ne yaparsan yap sandı. Böylece, ibadetleri bırakıp, her günahı işleyip, kimseye zararımız yok diye de övündüler. Hatta:
İster kâfir ol, ister Kâbeyi yak,
istersen şarap iç, yalnız kırma kalp!
diyerek İslamiyetten ayrıldılar. Halbuki dinin haram ettiği her şey zulümdür. İster başkasına, isterse kendi kendine yapılması haram olan her şey zulümdür. Zalimler, ekseriya malı, mülkü, mevkii çok olanlardır. Mazlumların çoğu da, fakirlerdir. Orta halli olanların çoğu, adaleti gözetenlerdir.
İyi huyların hepsi vasati [ortalama] miktarlardır. Her birinin aşırı veya az olması, birer kötü huy olur. Bu muhtelif kötü huylar için, belki her lisanda, isim bile bulunmaz. Fakat, düşünülürse, manaları [ne demek oldukları] kolay anlaşılır.
İnsanda bulunması lazım olan güzel ahlaktan, bazısı vardır ki ne kadar çok olursa, iyiliği de o kadar artar zan olunur. Halbuki öyle değildir. Her iyi huyun bir sınırı vardır. O sınırı aşınca, iyilik gider, kötülük olur. İyi huyun az olması kötülük olacağı ise, kolay anlaşılır. Şecaat ve sehavet bunlara misaldir. Bu iki iyi huyun aşırı, fazla olanları tehevvür ve israftır. Cahiller, hele, İslam ahlakını bilmeyenler, israf edeni, çok cömert sanır ve överler. Tehevvür edenlere de, çok cesur, kahraman derler. Halbuki korkak ve hasis olana hiç kimse, kahraman ve cömert demez.
İnsanda bulunması lazım olan güzel ahlaktan bazısı da vardır ki az olunca iyi zan olunur. Aşırı, çok olunca, kötülüğü belli olur. tevazu böyledir. İnsanda kibrin bulunmaması demektir. Bunun noksan olması tezellüldür. Tezellülü, tevazudan ayırmak güçtür. Hatta çok kimse, dilencinin zilletini, âlimin tevazuu ile karıştırır. Çünkü, kibirsizlik onda da çoktur. Onu da çok iyi sanır.
Sonraki bahis –> Güzel Ahlaka Benzeyen Kötü Ahlak