Sual: Tevazu nedir? Nasıl tevazu sahibi olunur? Tevazu sahibi olmanın faziletleri nelerdir?
Cevap: İslâm ahlâkında güzel huy olarak bildirilen hasletlerden biridir. Büyüklük göstermemek, kibirlenmemek, alçak gönüllü olmaktır. Tevâzu, makam ve rütbe îtibariyle kendinden aşağıda olanlara büyüklük göstermemektir. Tevâzunun aşırı miktarına aşağılık, bayağılık denir. Dünyâda ele geçen nîmetler, mallar, rütbeler, mevkiler, insana Allahü teâlânın lütfu ve ihsânıdır. Mevki ve servet sâhiplerinin tevâzu göstermeleri, onların olgunluklarını gösterir. Bir menfaata kavuşmak veya bir zarardan korunmak için tevâzu göstermeye tabasbus, yaltaklanma denir. Dilencilerinki böyledir. Bu ise çirkin bir huydur.
İnsanda bulunması güzel olan iyi huylardan bâzısı vardır ki, az olunca iyi sayılır. Aşırı, çok olunca, kötülüğü belli olur. Tevâzu böyledir. İnsanda kibrin, başkalarına büyüklük taslamanın bulunmaması demektir. Tevâzunun zıddı, tersi kibirdir. Kibir, kendisini başkasından üstün görmektir. Dînimiz tevâzuyu emretmekte, kibirlenmeyi yasaklamaktadır.
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem); “Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennet’e gitmez.” buyurdu. Ve yine buyurdu ki: “Allahü teâlâ, tevâzu üzere olmayı bana emr eyledi. Hiçbiriniz, hiçbir kimseye tekebbür etmeyiniz, büyüklük taslamayınız”. Zımmî denilen gayri müslim vatandaşlara ve izinle, pasaportla gelmiş olan yabancı tüccarlara, ecnebî iş adamlarına ve turistlere de kibirlenmemek lâzım olduğu bu hadîs-i şerîften anlaşılmaktadır. Her insana tevâzu yapmak lâzım olunca, onlara hıyânet yapmak, incitmek hiç uygun değildir. Kibrin aksi olan tevâzu, kendini başkalarıyla bir görmektir. Tevâzu, insan için çok iyi bir huydur. Hadîs-i şerîfte; “Tevâzu edene müjdeler olsun!” buyuruldu.
Tevâzu sâhibi, kendini başkalarından aşağı görmez. Zelil ve miskin olmaz. Fakirlere merhamet eder. Hadîs-i şerîfte; “Tevâzu eden, helâl kazanan, huyu güzel olan, herkese karşı yumuşak olan ve kimseye kötülük yapmayan, çok iyi bir insandır.” ve “Allah için tevâzu edeni, Allahü teâlâ yükseltir.” buyuruldu. Tekebbür edene, yâni kibir sâhibi olana karşı tekebbür edilebilir. Kibir sâhibine tekebbür etmek, sadaka vermek gibi sevaptır. Kibir sâhibine karşı tevâzu eden kimse, kendisine zulüm etmiş olur. Kendinden aşağı olanlara karşı tevâzu göstermek iyi ise de, bunun ifrata kaçmaması, yâni aşırı olmaması lâzımdır. Harpte düşmanlara karşı, bozuk inançları yayanlara ve kibirli olan zenginlere karşı tevâzu gösterilmez.
İnsanın tevâzu sâhibi olabilmesi için, dünyâya nereden geldiğini, nereye gideceğini bilmesi lâzımdır. Hiç yoktu. Önce birşey yapamayan, hareket edemeyen bebek oldu. Şimdi de, her an hasta olmak, ölmek korkusundadır. Nihâyet ölecek, çürüyecek ve toprak olacaktır. Hayvanlara, böceklere gıdâ olacaktır. Kabir azâbı çekecek, sonra diriltilip kıyâmet sıkıntılarını çekecektir. Bunu düşünen insana tekebbür değil, tevâzu gerektiği kolayca anlaşılmaktadır. İnsanların yaratıcısı, yetiştiricisi, her an tehlikelerden koruyucusu olan ve kıyâmette hesâba çekecek, sonsuz azap yapacak olan, sonsuz kuvvet, kudret sâhibi, benzeri, ortağı olmayan tek hâkim ve kadir, yüce Allah; “Tekebbür edenleri sevmem, tevâzu edenleri severim”. buyuruyor.
Tevâzunun fazîletini, üstünlüğünü bildiren hadîs-i şerîfler çoktur. Resûlullah efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Tevâzu edip de, Allahü teâlânın, şerefini arttırmadığı kimse yoktur.
Allahü teâlâ iktisat edeni zengin eder, israf edeni de fakir düşürür. Tevâzu göstereni yükseltir, kibirlenen kimseyi de alçaltır.
Herkesin başının üzerinde tasma tutan iki melek vardır. Tevâzu edince, tasmayı havaya doğru kaldırırlar ve yâ Rabbî, bunu yükselt derler. Kibirlenirse, tasmayı aşağı indirirler ve yâ Rabbî, onu alçalt derler.
Âcizlikten değil, bile bile tevâzu yapana, topladığı malı ve parayı günaha harcamayana, düşkünlere acıyanlara, akıllı kimselerle ve âlimlerle oturanlara saâdetler, müjdeler olsun!
Allahü teâlâ tevâzu edeni yükseltir, kibirleneni alçaltır. Bir zavallıya yardım edeni, kimseye muhtaç etmez. Fakirlere birşey vermeyeni, Allahü teâlâ fakir eder. Allahü teâlâyı çok hatırlayanı, zikr edeni Allah sever.
Allahü teâlâ beni, kul olup, Resûl olmak ve melik (sultan) olup, nebî olmak arasında serbest bıraktı. Durakladım. Meleklerden çok sevdiğim birisi olan Cebrâil’e (aleyhisselâm) baktım. (Allah’a tevâzu eyle!) dedi. Kul olup Resûl olmayı isterim dedim.
Kerem takvâda, şeref tevâzuda ve zenginlik de hakkı iyi tanımaktadır.
Allahü teâlânın, İslâm dînini nasîb ettiği, güzel yüzlü yarattığı, hâlini başkalarından utanmayacağı şekilde yaptığı, bütün bunlarla berâber tevâzu verdiği kimse, Allahü teâlâ yanında yüksek kullardandır.
Tevâzu sâhiplerini ne zaman görürseniz, onlara karşı mütevâzi olunuz. Kibirlilere karşı ise kibirli olunuz ki, alçaklıkları ve aşağı oldukları meydana çıksın!
İslâm âlimleri, tevâzu hakkında buyurdular ki:
Hazret-i Âişe “Siz ibâdetlerin en faziletlisini bilmiyorsunuz. O tevâzudur.”
Fudayl bin Iyad: “Tevâzu, kimden olursa olsun hakkı, doğruyu kabul etmektir. İsterse hepsi çocuk ve en câhil kimseler olsun!”