Sual: Hindistan’da milyonlarca mensubu bulunan Brahma dininin esasları nelerdir?
Cevap: Brahma, mukaddes kelam demektir. Hindistan’daki İslam âlimlerinden Mazhar-i Can-ı Canan 14. mektubunda buyuruyor ki “Bu din, Îsâ aleyhisselâmın miladından asırlarca evvel Hindistan’da zuhûr etmiş hakiki ilâhî bir din idi. Sonraları bozularak, kâfir oldular”. Bu dinin başında olanlar, Brahman ismini aldılar. Bunlardan birini, mâbud şekline soktular. Bunun 4 oğlu olduğu söylenmekte, güya 4 oğlundan biri, bunun ağzından, diğer üçünün de, elinden ve ayağından meydana geldiği sanılmaktadır. Bu 4 oğlundan dolayı, brahmanlar insanları 4 sınıfa ayırmaktadır:
1) Brahmanlar: Bunlar brahma inanışının kudsi rahibleri ve âlimleridir. Mukaddes (Vedâ) kitabını okumak, açıklamak ve diğer brahma mensublarına yol göstermek vazifeleridir. Son derecede nüfuz sâhibidirler. Emirlerine kimse karşı gelemez. Herkes onlardan çekinir.
2) Muharibler: Bu sınıfa hükümdarlar, racalar ve büyük devlet adamları ve askerler girer. Bunlara (Krişna) ismi verilir.
3)Tüccarlar ve çiftçiler: [Bunlara (Vayansa) ismi verilir.]
4) Köylüler, işçiler, amele ve benzerleri.
Bu 4 sınıftan çıkarılanlara ise (parya) ismi verilir ki bu zavallıların, insan gibi yaşamak hakkı yoktur. Hayvan muamelesi görürler. 4 sınıfa giren insanların haklarına mâlik değildirler. Brahma inanışında, putlar vardır. Bu putların cinsi, mânâsı, yenecek ve yenmeyecek şeyler, suçlar ve bunlara verilecek cezalar, (Manava Tharina Şastra) ismindeki mukaddes kitaplarında yazılıdır. [Mânâsı: Manunun din kitabı.] Brahmanlar, birçok tanrıya inanırlar. En büyük tanrıları fenâlıkları yok etmek için insan şekline girmiş olan (Krişna) ile 2. büyük tanrı (Vişnu)dur. 3. tanrıları ise (Siva)dır. Vişnu, çok mühimdir. Bu kelimenin mânâsı, (İnsanın içine işleyen) demektir. Vişnu, koyu mavi renkli vücut ve 4 elli olarak gösterilir. Ya, (Garuta) adındaki kartalına binmiş, yahut bir Lotos çiçeği veya bir yılan üzerine oturmuştur. Brahma inanışına göre, Vişnu şimdiye kadar dünyaya 9 defa muhtelif şekilde [insan, hayvan veya çiçek olarak] gelmiştir. Şimdi onun 10. gelişi beklenmektedir.
Brahma dininde öldürmek ancak harpte câizdir. Diğer zamanlarda hiçbir canlı mahluk, insan veya hayvan, öldürülmez. İnsan, mukaddes bir mahluk sayılır. (Tenasuh) a inanırlar. Yani insan öldükten sonra, ruhunun tekrar başka bir insan şeklinde dünyaya geleceğine inanırlar. Vişnunun da dünyaya bir hayvan şeklinde gelebileceği hesaba katıldığından, hayvan öldürmek, katî olarak men’ edilmiştir. Onun için, müteassıb brahmanlar, katiyen et yemezler.
Manu kitabına göre, insanın hayatı 4’e ayrılır:
1)Tembellik, 2)Evlilik, 3)Münzevilik (yalnız başına yaşamak), 4) Sevap kazanmak için dilencilik.
Hindistan’daki İslam âlimlerinin büyüklerinden ve tasavvuf mütehassıslarından Mazhar-i Can-ı Canan “rahmetullâhi aleyh” 14. mektubunda, “Hind kâfirlerinin ayinlerini” Fârisî yazmaktadır. Burada buyuruyor ki “Allahü teâlâ, bütün insanlara saadet yolunu gösterdiği gibi, Hindistan’a da, Berniha ismindeki melek ile (Vedâ) ve (Bid) isimleri ile yad edilen bir kitap gönderdi. Bu kitap 4 kısım idi. Bu dinin müctehidleri bunlardan 6 mezhep çıkardı. Akâid kısmına (Dahren Şayster) dediler. İnsanları 4 sınıfa ayırdılar. İbadet kısmına (Kerm Şayster) dediler. İnsanın ömrünü dörde ayırttılar. Her birine (Cuk) dediler. Hepsi, Allahü teâlânın bir olduğuna, âlemin fânî olduğuna, kıyamet gününe, hesaba ve azâba inanırlar, riyâzet ve mücâhede yaparak, keşif ve istidrâc sâhibi olurlar. Sonra gelenlerin, bu dinde yaptıkları yenilikler, dinsizliğe sebep olmuştur. İslamiyet gelince, dinleri mensuh olmuştur. Müslüman olmayanlarına kâfir denir. Daha evvel olanları hakkında bir şey diyemeğiz.”
Brahmanların bir şubesi olan Mecusilere gelince, bunlar ateşe, ineğe, timsaha taparlar. Bunlar Kisra denilen acem şahlarından Küştuseb zamanında Zerdüşt denilen, yaşayıp yaşamadığı tam bilinmeyen bir kimsenin kurduğu batıl bir dine bağlıdırlar. Bunlar mevtalarını gömmezler. Bir nev’ kulelerde saklarlar ve akbabalara yedirirler. Başka bir kısım olan (Sih) lerde sakal mübarektir. Sakallarını katiyen kestirmezler. Bir de Hinduistler vardır. Bunlar, aşağı tabaka halkın bütün hurafelerine inanırlar. Bu inanışın artık hiçbir kıymeti kalmamış, tamamen çığrından çıkmıştır.
Brahmanlar, insanlara, “Brahman rahiblerinin emirlerini dinlemek ve onlara her zaman itaat etmek, Manu kitabına göre hareket etmek, paryalarla hiç temas etmemek, hiçbir canlı varlığı öldürmemek” gibi hususları telkin ederler. Ruh ve beden hakkında hiçbir bilgi vermezler. Yalnız insanı, kudsi bir varlık olarak kabul ederler. Brahmanlar, Hindistan’da Ganj nehrini mukaddes sayarlar. Bu nehirde yıkanmayı, bu nehrin suyunu içmeyi, hatta ölülerini bu nehre atmayı kudsi bir vazife telakki ederler.
Puta tapmaya pek yakın olan, hatta bazı putlara da tapan Brahma dininin muhakkak ıslaha ihtiyacı vardır. Ne yazık ki 100 sene sonra, yani Îsâ aleyhisselâmın miladından 600 sene evvel, dünyaya gelen BUDA, bu dini tamamen bozdu. Budayı, katolik dininin birçok hurafelerini ortadan kaldıran protestan denilen küfür fırkaları kuran Luthere benzetmek kabildir.