Bu mektup, Mollâ Safer Ahmed-i Rumi’ye yazılmıştır. Anaya babaya hizmet, her ne kadar sevap ise de, hakiki matluba kavuşmak yanında, boşuna uğraşmak olur. Hatta günah olduğu bildirilmektedir:
Kıymetli mektubunuz geldi. Buraya gelemediğinizin sebebini yazıyorsunuz. Doğrudur. Şimdiye kadar yaptığınızdan daha da çok yapınız. Lazım olan hizmeti tam yapamadığınızı düşününüz. Ahkaf sûresi 15. âyetinde meâlen, (İnsanlara, analarına babalarına ihsan etmelerini söyledik) buyruldu. Lokman sûresi 14. âyetinde meâlen, (Bana ve anana babana şükret!) buyruldu. Böyle olmakla beraber, bütün bu iyi işler, hakiki varlığa kavuşmak yanında boş, faydasız kalırlar. Sülûk konaklarını geçmek yanında lüzumsuz, boş şeylerdir. (Ebrârın iyilik olarak yaptıkları, mukarrebler yanında günah olur) sözünü işitmişsinizdir. [Bu sözü, şeyh Ebû Saîd-i Harrâz söylemiştir “kaddesallahü sirrehül’azîz”.] Fârisî beyt tercümesi:
Her ne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,
Hepsi cana zehirdir, şeker gibi de olsa!
Allahü teâlânın hakkı, bütün mahlukların haklarından daha önce gelir. Onların haklarını gözetmek de, Onun emri iledir. Yoksa, Onun hizmetini bırakıp da, başkalarına hizmet etmek kimin elinden gelebilir? Bunun için, başkalarına hizmet etmek, Ona olan hizmetlerden biri olur. Fakat, hizmetler arasında çok fark vardır. Tarlayı sürenler ve ekini biçenler de, padişahlara hizmet etmektedir. Fakat, sarayda olanların yaptıkları hizmetlerin şerefi başkadır. Bunların yanında, tarlayı sürmek ve ekini biçmek gibi şeyler söylemek, suç bile olur. Her işin karşılığı, o işin kıymetine göre ölçülür. Tarla sürenler, sabahtan akşama kadar ter içinde çalışır. Buna karşılık, az bir şey alır. Mukarrebler yani sultana yakın olanlar ise, her saatte yüzlerce lira alırlar. Böyle olmakla beraber, bunların bu paralarda hiç gözleri yoktur. Gözleri, gönülleri hep sultandadır. Aralarındaki farkı düşününüz! Ferruh Hüseyin, oldukça ilerlemektedir. Onun için üzülmeyiniz! Daha ne yazayım. Vesselâm.