Bu mektup, yine, Mollâ Muhammed Sıddîk’a yazılmıştır. Fırsatı ganimet bilmek, vakti kıymetlendirmek lazım olduğu bildirilmektedir:
Gönderdiğiniz mektup geldi. Fırsatı ganimet bilmelidir. Vakitleri çok kıymetli nimet bilmelidir. Modaya, adetlere uymakla ele bir şey geçmez. Yalan sözlerden, kaçamak davranışlardan ancak zarar ve ziyan ele geçer. Muhbir-i sâdık, yani hep doğru söyleyici “aleyhi ve alâ âlihi minessalevâti etemmühâ ve minetteslimati ekmelühâ” (Helekel-müsevvifun) buyurdu. Yani sonra yaparım diyenler helak oldular. Bugünkü ömrü vehim ve hayal için harc etmek ve hayal olan şeyleri ele geçirmek için, mevcûd olanları elden kaçırmak çok çirkin bir iştir. Elde bulunan şeyi, en ehemmiyetli, en kıymetli şey için kullanmak gerekir. Karışık, pis, faydasız şeyler geriye bırakılmalıdır. Hak teâlâ, mâsivâsı ile yani Ondan başka şeyler ile olan rahatlıktan kurtarmak için, bir parça rahatsızlık versin! Dedikodu ile ele bir şey geçmez. Kalbin selametini istemelidir. Asıl lazım olan işi düşünmeli, lüzumsuz, faydasız şeylerden tam kaçmalıdır. Fârisî beyt tercümesi:
Her ne ki güzeldir, Allah sevgisinden başka,
Hepsi cana zehirdir, şeker gibi de olsa.
Habercinin ancak haber vermesi lâzımdır.