Bu mektup, meyan şeyh Müzzemmil’e yazılmıştır. Mâsivâya köle olmaktan büsbütün kurtulmak, mutlak fenâ ile olduğu bildirilmektedir:
Gönderdiğiniz mektup geldi. Bütün nimetleri gönderen Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun ki kendini arayanları sıkıntı ve üzüntü içinde tutmaktadır. Bu üzüntüyü vererek, kendinden başkası ile rahat etmekten kurtarmaktadır. Fakat, Ondan başka şeylere köle olmaktan büsbütün kurtulabilmek için, mutlak fenâya kavuşmak lâzımdır. Mâsivânın gönül aynasındaki görüntülerini büsbütün yok etmek lâzımdır. [(Mâsivâ), Allahü teâlâdan başka her şey demektir. Yani bütün mahluklar demektir.] Hiçbir şey bilmemek ve hiçbir şeyi sevmemek ve Hak teâlâdan başka dilek istek kalmamak lâzımdır. Böyle fenâ hâsıl olmazsa, bir şeye kavuşulmaz. Kendini Hak teâlâdan başka bir şeye bağlı sanmaz ise de, böyle zannetmesi, doğru olmaz. Zannetmekle, işin doğrusu değişmez. Fârisî Mısra tercümesi:
Bu nimeti bakalım kime verirler?
Hallere, makâmlara bağlanmak da, mâsivâya gönül vermek demektir. Artık, başka şeylere bağlanmanın ne olacağını düşünmelidir? Fârisî beyt tercümesi:
Küfür olsa da, îman olsa da, her dilek,
Dosta kavuşmaya engel olurlar hep!
Ayrılığımız uzun sürdü. Fırsat, büyük nimettir. Arkadaşlarınız, olgun kimseler ise, onlardan izin almakta niçin gecikiyorsunuz? Eğer olgun değillerse, izin almaya ne lüzum var? Allahü teâlânın râzı olmasını düşünmek lâzımdır. O râzı olunca, başkaları ister râzı olsunlar, ister olmasınlar. Onlar râzı olmazlarsa, ne çıkar? Fârisî Mısra tercümesi:
Sevgili râzı olunca, her şey râzı olmuş demektir.
Maksat, dilek, yalnız Hak teâlâ olmalıdır. Onunla birlikte, her ne olursa olsun güzeldir. Onunla birlikte olmayan her şey, olmaz olsun. Fârisî Mısra tercümesi:
Yanağım burda iken, sen güle bakıyorsun.
Vesselâm.