Bu mektup, yine meyan şeyh Müzzemmil’e yazılmıştır. Kendinden geçmek ve kendinde ilerlemek lazım geldiği bildirilmektedir:
Hak teâlâ, kendisi ile bulundursun! Bir ân başkasına bırakmasın! Ya Rabbi! Bizi kendimize bir ân bırakma! Bırakırsan, helak oluruz. Daha az da bırakırsan, yok oluruz. İnsanın başına belaların gelmesine sebep, kendine düşkün olmasıdır. Kendi kendisinden kurtulursa, Allahü teâlâdan başka şeylere düşkün olmaktan kurtulur. Puta tapanlar, kendilerine tapmaktadırlar. Casiye sûresi 22. âyetinde meâlen, (Kendi nefsine tapanları gördün mü?) buyruldu. Fârisî Mısra tercümesi:
Kendini bırakmak, pek hoş olur ve rahat!
Kendini bırak, bana gel! Kendinden geçmek, farz olduğu gibi, kendinde ilerlemek de lâzımdır. Çünkü O, bu yolculukla bulunabilir. Kendinden dışarıda yapacağın yolculukla bulamazsın! Fârisî beyt tercümesi:
Her ne varsa sendedir, yok sanma!
Kör gibi, her yana el uzatma.
(Seyr-i âfâkî), yani insanın dışındaki yolculuk, insanı uzaklaştırır. (Seyr-i Enfüsî) , yani, insanın kendinde yaptığı yolculuk, aranılana kavuşturur. Şuhûd arıyor isen, kendindedir. Mârifet istiyorsan, kendindedir. (Hayret), yani anlayamayıp şaşırıp kalmak ise, yine kendindedir. İnsanın dışında ayak basacak yer yoktur. Söz nereye uzandı? İyi düşünemeyenler, bu sözümü hulul veya birleşmek sanacak. Böylece doğru yoldan kayacak, dalâlete düşecek. Fârisî Mısra tercümesi:
Burda hulul, birleşmek, küfür olur, iyi bil!
Bu makâmlara varmadan, anlamadan önce, bunları düşünmek câiz değildir. Allahü teâlâ, bizi ve sizi râzı olduğu yolda bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıye”! Hallerinizi yazınız! Çok faydalı olur. Çeşitli bağlantılarınız var ise de, bunlardan kurtulunuz. Bunlar, ya varmış, ya yokmuş, eşit tutunuz! Vesselâm, vel-ikram.