Bu mektup, nakib Seyyid, şeyh Ferid’e “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” yazılmıştır. İslamiyetin sâhibi Muhammed aleyhisselâma uyanları övmekte ve Onun İslamiyetine uymak istemeyenleri sevmemek, onları düşman bilmek lazım olduğu bildirilmektedir:
Allahü teâlâ sizi, Kureyş kabilesinden ve Hâşimî soyundan olan, ümmi ve şerefli Peygamber Muhammed aleyhisselâmın soyundan yapmakla şereflendirdiği gibi, mânevî mirasına kavuşmakla da şereflendirsin! Bu duaya âmin diyen kullarını da, kıyamette acıyarak karşılasın! Âmin!
Resûlullahın soyundan olan, o büyük Peygamberin “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” Âlem-i halktaki mallarına vâris olur. Mânevî miras ise, Âlem-i emrdeki şeylere kavuşmaktır. Onlar da, îman, mârifet, rüşt gibi nimetlerdir. Âlem-i halktan olup görünen nimetlere şükretmek, mânevî mirasa kavuşmakla olur. Mânevî mirasa kavuşmak ise, o yüce Peygambere “aleyhissalatü vesselâm” tam uymakla olabilir. Bunun için, Ona tâbi olmaya çalışınız! Onun emirlerine sarılınız ve yasaklarından kaçınınız!
Muhammed aleyhissalatü vesselâma tam ve kusursuz tâbi olabilmek için, Onu tam ve kusursuz sevmek lâzımdır. Tam ve olgun sevginin alâmeti de, Onun düşmanlarını düşman bilmektir. İslamiyeti beğenmeyenleri sevmemektir. Muhabbete (Müdahene), yani gevşeklik sığmaz. Âşıklar, sevgililerinin divanesi olup onlara aykırı bir şey yapamaz. Aykırı gidenlerle uyuşamaz. İki zıd şeyin muhabbeti bir kalpte, bir arada yerleşemez. Cem-i zıddeyn muhaldir. İki zıttan birini sevmek, diğerine düşmanlığı icap eder. İşi elden kaçırmadan, iyi düşünmelidir. Elden gitmiş olanları da kurtarılabilir. Yarın iş elden çıkınca, pişmanlıktan başka ele bir şey geçmez. Fârisî beyt tercümesi:
Ortalık aydınlanınca olur belli,
herkesin geceyi, kimle geçirdiği!
Bu dünya malları, mülkleri geçicidir ve aldatıcıdır. Bugün senin ise, yarın başkasınındır. Ahirette ele girecekler ise sonsuzdur ve dünyada iken kazanılır. Bu birkaç günlük hayat, eğer dünya ve ahiretin en kıymetli insanı olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi olarak geçirilirse, saadet-i ebediyye, sonsuz necat, kurtuluş umulur. Yoksa, Ona tâbi olmadıkça, her şey hiçtir. Ona uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik burada kalır, ahirette ele bir şey geçmez. Fârisî beyt tercümesi:
Muhammed “aleyhisselâm”, yüzü suyudur cihanın,
kapısının toprağı olmayan toprak altında kalsın!
Resûlullaha “sallallâhü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ve sellem” uymak şerefine kavuşmak için, dünyada olan her şeyden yüz çevirmek lazım olmaz. Böyle yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan zekat verilir ise, dünya mallarının hepsi terkedilmiş demek olur. Böylece insan dünyanın zararından kurtulmuş olur. Çünkü, bir malın zekatı verilince, o mal zarardan kurtulur. Demek ki dünya malını zarardan korumak için ilaç, o malın zekatını vermektir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette daha iyi ve faydalı ise de, zekatını ayırıp, yerine vermek de, bu işi görmektedir. Fârisî beyt tercümesi:
Gökler, Arşa göre elbet alçaktır,
fakat yer yüzünden pek çok yüksektir.
Demek ki aklı olan, her işini İslamiyete uygun yapmak için çok çalışmalıdır. Âlimler, sâlihler gibi, İslamiyet adamlarının kıymetlerini bilmeli, onlara saygı göstermeli, edebli davranmalıdır. İslamiyetin yayılması için, elinden geleni yapmalıdır. Nefslerinin istekleri ardısıra koşanları, bidat sahiplerini adam yerine koymamalı, onları kıymetsiz, aşağı tutmalıdır. Bidat sâhibine kıymet veren, İslamiyeti yıkmaya yardım etmiş olur. Allahü teâlânın düşmanı ve Onun Resûlünün düşmanı olan kâfirleri, kendine düşman bilmelidir. İslam düşmanlarını aşağı tutmalı, kıymetsiz, rezil olmaları için uğraşmalıdır. O alçaklara hiçbir zaman ve hiçbir yerde saygı göstermemelidir. Onlarla görüşmemeli, hiç buluşmamalıdır. O düşmanlara hep sert davranmalı, elden geldiği kadar, yüzlerini görmemeli, işe karıştırmamalıdır. Onlara bir iş düşerse, onlarsız olamayacak ise, abdesthaneye gider gibi, istemeyerek ve üzülerek iş bitinceye kadar, yardımları istenebilir. O yüce ceddinizin “aleyhi ve alâ Âlihissalavât vetteslîmât” sevgisine kavuşturan, kurtuluş yolu işte budur. Eğer bu yoldan ilerlenmezse, o yüksek huzura kavuşmak pek güç olur. Bize yazıklar olsun! Arabî beyt tercümesi:
Sevgiliye kavuşmak ele geçer mi acaba?
yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada!
Daha çok yazarak sizi usandırmak istemiyorum. Fârisî beyt tercümesi:
Az söyledim sana, incitmekten sakındım,
sözüm çok ise de, anlatmaktan sıkıldım.