Bu mektup, Hâce Emkenegi hazretlerinin oğlu Hâce Muhammed Kasım’a “kaddesallahü sirrehümel’aziz” yazılmıştır. Ebû Bekr-i Sıddîk’ın yolunun yüksekliği bildirilmekte, bu yolu bozanlardan acı acı şikayet edilmektedir:
Bütün varlıkların yaratanı olan Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe “sallallâhü aleyhi ve sellem” bizden salât ve selâm olsun! O yüce Peygamberin temiz Âline ve Ashâbının hepsine iyi duâlar olsun! Meşayih-i kirâmın yüksek soyundan olan ve Evliyânın bizlere kıymetli yadigarı bulunan, siz mübarek evlada bu yandan çok duâlar eder ve sonsuz saygılarımızı sunarız. Sizlere kavuşmak arzumuzu arz ederiz. Arabî beyt tercümesi:
Sevgiliye kavuşmak, ele geçer mi acaba?
Yüksek dağlar ve korkunç tehlikeler var arada.
Yüksek bilginize sunarız ki bu kıymetli yolun üstünlüğü ve bu yolun büyüklerinin yüksekliği, sünnete yapıştıkları ve bidatlerden kaçındıkları içindir. Bunun içindir ki bu yüksek yolun büyükleri, yüksek sesle zikretmekten bile sakınmışlardır. Kalp ile sessiz zikretmeyi emir buyurmuşlardır. Şarki kaside, ilâhî gibi şeyler okumayı, raks, dans etmek gibi oyunları ve Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” efendimiz ve dört halifesi “Rıdvânullahi aleyhim” zamanlarında olmayan vecd ve tevacüd, yani kendinden geçmek, şuursuz hareket ve sözleri yasak etmişlerdir. O büyükler zamanlarında bulunmayan halvet yani yalnız başına kalmak ve erbain yani 40 gün bir yere kapanıp çile çıkarmak yerine, insanlar arasında, kalbini Allah ile bulundurmak saadetine kavuşmuşlardır. Sünnete yapışarak, çok kıymetli şeyler elde etmişlerdir. Bidatten sakınarak, yüksek derecelere kavuşmuşlardır. Bunun için, başka yoldan ilerleyenlerin, en son ele geçirdikleri şeyler, bu büyüklere, daha başlangıçta verilmiş, bunların yolu, bütün yollardan üstün olmuştur. O büyüklerin sözleri, kalp hastalıklarına ilaçdır. Onların, acıyarak bakışları mânevî hastalıklara şifadır. Talebelerini bir bakışla, dünya ve ahirete düşkün olmaktan kurtarırlar. Çok kıymetli, yüksek himmetleri, yardımları; sevenleri, kötülüklerden, mânevî çukurlardan çıkararak, ilâhî nimetlere kavuşturur. Fârisî 2 beyt tercümesi:
Nakşbend büyükleri öyle, kılavuzdur,
ki yolcularını gizlice kavuşturur.
Kuvvetli miknatıs gibi, sevdiklerinden,
halvet ve çile fikrini çeker, attırır.
Fakat şimdi, bu yol ele geçmez olmuştur. Örtülmüş, görünmez olmuştur. Bu yolda olduklarını söyleyenler, o büyüklerin izlerinden ayrılmış, o büyük nimetleri elden kaçırmışlardır. Her yere baş vurmakta, kıymetli cevherlere arka çevirip, birkaç saksı parçası ile oyalanmaktadırlar. Çocuklar gibi, taş toprakla oyalanmaktadırlar. Sıkıntılarından, şaşkınlıklarından, o büyüklerin yollarını unutmuşlardır. Kimisi, bağırarak zikretmekte, kimisi şarkılarla, kaside okumakla ve oynamak, zıplamakla vakit geçirmektedir. Halk arasında, Allahü teâlâyı hatırlayamadıklarından, 40 gün bir yere kapanıp halvet yapıyorlar. Daha çok şuna şaşılır ki bu bidatleri yaparken, o mübarek yolu kuvvetlendirdiklerini, olgunlaştırdıklarını sanıyorlar. Bu yıkıcılıklarına, tâmir ve onarım diyorlar. Allahü teâlâ, bunlara akıl ve insaf versin! Bu yolun büyüklerinin, yüksekliklerinin kokusunu bunlara duyursun! Nun sûresindeki ve Sad sûresindeki âyet-i kerimeler hürmeti için, sevgili Peygamberi ve onun temiz Âli hatırı için “sallallâhü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ecma’în” bunları gaflet uykusundan uyandırsın! Böyle aslsız ve uydurma şeyler, buralarda yayılmıştır. Öyle olmuş ki büyüklerin yolu büsbütün örtülmüştür. Önüne gelen, reform yapmış, yenilikler ortaya çıkarmış, eski ana yol unutulmuştur. Bu acıklı hâli görerek, içim sızlıyor. Bu çöküntüyü, yüksek kapınızdaki hizmetçilerinize duyurmak istedim. Böylece, yüreğimdeki sıkıntıyı gidermeyi düşündüm. Bilemiyorum ki o yüksek evladın hizmetinde, nasıl kimseler bulunmaktadır? Mübarek meclisinizde ne çeşit adamlar yer almaktadır? Fârisî beyt tercümesi:
Ciğeri yakan düşünceden gözüme uyku girmedi:
Acaba o sevgilim, geceyi kimin ile geçirdi?
Allahü teâlâ, mübarek zatınızı “rahmetullâhi aleyh” bu belaların hepsinden korusun! Bu bozuk ve yıkıcı akıntının, o şerefli kapınızdan içeri sızmasını önlesin!
Muhterem efendim! Bu yüksek yola reformlar, sapıklıklar, öyle sokuldu ki bize karşı olanlar, eğer, bu yol bidat yoludur, baştan başa sapıklıktır deseler yeri vardır. Gece, teheccüd namazını büyük cemaat ile kılıyorlar. Bu bidatin, sünnet olan teravih gibi, camilerde yapılmasına çalışıyorlar. Bunu büyük bir ibâdet sanıyorlar. Herkesi böyle yapmaya çağırıyorlar. Bilmiyorlar ki nâfile namazları cemaat ile kılmanın mekruh olduğunu fıkıh âlimleri bildirmiştir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Allahü teâlâ, o âlimlerin çalışmalarına bol bol iyilikler versin! Âlimlerden birkaçına göre, nâfile namazların cemaat ile kılınması mekruh olmak için, herkese duyurmak, herkesi çağırmak şarttır. Camiin bir köşesinde cemaat ile kılmak mekruh olmaz demişlerdir. Cemaat 3 kişiden çok olursa mekruh olacağını söz birliği ile bildirmişlerdir. Bundan başka, teheccüd namazını 13 rekat kılıyorlar. 12 rekatini ayakta kılıyorlar. 2 rekat da oturarak kılıyorlar. Bu 2 rekat, 1 rekat yerine geçer diyorlar. Oturarak kılınan namazın sevâbı, ayakta kılınan namaz sevâbının yarısı olur sanıyorlar. Böyle bilmeleri ve böyle yapmaları da, sünnete uygun değildir. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” 13 rekat kıldı ise de, bunun 3 rekati vitir namazı idi. Vitir namazı 3 rekat olduğu için teheccüd namazı tek rekat oldu. Yoksa bunların zannettikleri gibi değildir. Fârisî beyt tercümesi:
Sakındım lafı uzatmaktan, iki gözüm!
kalbini kırmıyayım, yoksa, çoktur sözüm.
Ne kadar şaşılır ki Ehl-i sünnet âlimlerinin en çok bulunduğu Maveraünnehrde, böyle bidatler değer kazandı ve bu cins bidatler meydana çıktı. Halbuki biz fakirler İslamiyet bilgilerini, o büyüklerin hareketlerinden almaktayız. Allahü teâlâ doğruyu bildiricidir. Allahü teâlâ bizi ve sizi Peygamber efendimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” İslamiyeti caddesinden ayırmasın ve bu duaya âmin diyene Allahü teâlâ merhamet eylesin!