Bu mektup, Han-ı Hanan’a yazılmıştır. Peygamberlere uymak lâzımdır. İslamiyetin emirlerinde çok kolaylık olduğu bildirilmektedir:
Bizlere doğru yolu gösteren Allahü teâlâya hamd olsun! O bize doğru yolu göstermeseydi, biz kurtuluş yolunu bulamazdık. Allahü teâlânın Peygamberlerine inandık. Sonsuz saadete ve hakiki kurtuluşa kavuşmak için, Peygamberlere uymak lâzımdır “salevâtullahi teâlâ ve teslimatühü”. Bir kimse, bin sene ibâdet etse ve sıkıntılı riyazetler çekse ve sıkı mücâhede yapsa, eğer bir Peygamber-i zi-şana “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” uymamış ise, bütün bu çalışmalarının bir arpa kadar kıymeti olmaz. Çölde görülen (serab) gibi, hiçbir şeye yaramaz. Hiçbir düşünce ve bir iş olmayan yani bir şeye yaramayan uyku bile mesela, gün ortasında bir parça uyumak, o büyüklerin emrine uyarak yapılınca, onlara uymadan yapılan, bin sene ibâdetten, mücâhededen katkat daha kıymetli olur.
[Seyyid Abdülhakîm Efendi hazretleri, [1341] baskılı (Erriyadüt-tasavvufiye) kitabı, 65. sayfasında buyuruyor ki: (Mücâhede), Allahü teâlânın düşmanı olan nefsin istemediği, ona zor gelen, sıkıntı veren ağır şeyleri yapmak, nefsle çarpışmak demektir. (Riyâzet), nefsin istediği, ona tatlı gelen şeyleri yapmamak demektir].
Allahü teâlânın nimetlerinin en kıymetlisi, bütün emirlerinde kolaylık göstermesidir. İslamiyetin bütün isteklerinde tam kolaylık gözetılmıştır. Mesela yirmidört saat içinde, yalnız on yedi rekat namaz kılmayı emir buyurmuştur. Bunun hepsi, bir saat sürmez. Bunu kılarken de, en kolay olanı okumayı kabul etmektedir. Ayakta kılamayanın, oturarak kılmasına izin vermiştir. Oturarak kılamayan, yatarak kılabilir. Rükû ve secdeleri yapamayan, ima ile işaret ile kılabilir demiştir. Abdest almak için su kullanamayana, toprak ile teyemmüm etmesine izin vermiştir. Zekat için de, malın yalnız kırkta birini fakirlere ayıımıştır. Bunu da, yalnız ticaret eşyasından ve çayırta parasız otlayan, dört ayaklı hayvanlardan emretmiştir. Ömründe bir kere hac etmeyi farz etmiştir. Bu da yalnız, yol parası olanlara ve yol tehlikesiz olduğu zaman farz olmaktadır. Sayılamayacak kadar çok şeyleri helal etmiş, izin vermiştir. Dörde kadar kadını nikahla almayı ve sayısız cariye kullanmayı mubah eylemiştir. Talak, yani boşamak ile kadın değiştirmeye yol göstermiştir. Yiyecek, içecek ve kumaşlardan çoğunu mubah etmiş, pek azını haram kılmıştır. Haram etmesi de, kullarının iyiliği için olmuştur. Acı, zararlı, kötü olan şarabı yasak etti ise de, buna karşılık çeşit çeşit tatlı, güzel kokulu, faydalı şerbetleri mubah etmiştir. Meyve suları, tarçın, karanfil ve çiçek suları hep helaldir. Bunların hepsi faydalıdır. Acı, yakıcı, keskin ve aklı giderici ve çok tehlikeli olan bir şey, o güzel kokulu şerbetlere benzeyebilir mi? Onun haram olması ve Allahü teâlânın beğenmemesi, bunların ise helal olup Allahü teâlânın râzı olması da ayrıca bir farktır. İpekli kumaşlardan bir kısmını erkeklere haram etmiş ise de, buna karşılık süslü, renkli sayısız kumaşları helal eylemiştir. Yünlü kumaşların hepsi helaldir. Bunlar, ipekten katkat daha faydalıdır. Bununla beraber, ipekli kumaşları, kadınlara mubah eylemiştir. Bunun faydası de, yine erkekleredir. Altın ve gümüş gibi ziynet eşyasını kadınlara mubah etmesi de böyle olup faydaları, erkekleredir. İnsafsız, taş yürekli bir kimse, bu kadar çok kolaylığı, güç ve ağır yük görürse, kalbinin bozuk olduğunu göstermiş olur. Ruhunun hasta olduğu, kafadan sakat olduğu anlaşılır. Birçok işler vardır ki sağlam, normal insanlar bunları kolay yaptığı hâlde, hasta kimselere güç gelir. Kalbin hasta, bozuk olması demek, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” getirdikleri bilgilere, tam inanmaması demektir. İnanmaları, görünüştedir. İçten inanmış değildir. Gönülden inanmanın alâmeti vardır. Bu alâmet, İslamiyetin emirlerine sarılmaktır. İslamiyeti beğenmeyenlerin, ona uymak istemeyenlerin müslüman olduklarını söylemelerine inanılmaz. Bunlara (Münâfık) denir. Şura sûresi, 13. âyetinde meâlen, (Müşrikleri [yani Allahtan başkasına tapınanları] imana, Allaha kulluğa çağırmaklığın, onlara ağır gelir. Bunun için sana düşman olurlar) buyruldu. Allahü teâlâ, dilediğini kendine seçer. Onu isteyenlere, kendine kavuşturan yolu gösterir. Doğru yolda olanlara ve Muhammed aleyhisselâmın izinde gidenlere selam olsun!