Bu mektup, şeyh Bediuddin-i Seharenpuri’ye yazılmıştır. Bir sualine cevap vermektedir:
Akıllı ve kıymetli kardeşim! Hocama yazmış olduğum 11. mektupta, hazret-i Ebû Bekr-i Sıddîk’ın makâmından daha yüksek bir makâm hâsıl olduğu yazılıdır. Bunun ne demek olduğunu soruyorsunuz. Allahü teâlâ, senin bilgini arttırsın! Bu yazı, hazret-i Ebû Bekr’den daha yüksek olmayı göstermez. Bu söz ve o mektuptaki buna benzeyen yazılar, bir talebenin kendi rehberine arz ettiği, kendi halleridir. Büyüklerimiz buyuruyor ki bir talip, doğru olsun, yanlış olsun, kendine hâsıl olan her şeyi, üstadına bildirmelidir. Çünkü doğru olmayan bilgilerden, doğru mânâlar da çıkarılabilir. Bunun için, bunları da bildirmek lâzımdır denildi. Yukarıdaki söz de, bu sebepten yazılmış olabilir. Şunu da söyleyebiliriz ki Peygamber olmayan birinin, ufak bir şeyde, Peygamberden üstün olması câiz görülmüştür. Bunun misalleri de vardır. Şehitlerin üstünlükleri sayılırken, Peygamberler için bildirilmeyenler de, haber verilmiştir. Bununla beraber üstünlük, her bakımdan Peygamberlere mahsustur “aleyhimüssalavât vetteslîmât”. Peygamber olmayan bir Velî, Peygamberde bulunmayan bir üstünlükten geçirilirse, buradan geçerken kendini daha yüksek görebilir. Bu câizdir. Onun bu makâma yükselebilmesi, Peygambere uyması sebebi ile olmaktadır. Bunun için, Peygambere de o makâmdan nasip vardır. Çünkü hadis-i şerifte, (Güzel bir çığır açan kimse, bunun sevâbını kazanır ve bu güzel şeyi yapanlara verilen sevaplardan da pay alır) buyruldu. Peygamber olmayanın, ufak bir şeyde, Peygamberden üstün olması câiz olunca, Peygamber olmayanlardan üstün olması da câiz olacağı meydandadır. Bunu anlamak güç değildir. Vesselâm.