Bu mektup, Mollâ Ahmed-i Berki’ye yazılmıştır. Kabul edilip edilmediği sualine cevap vermekte ve İslamiyet bilgilerini yaymak lazım olduğunu bildirmektedir:
Allahü teâlâya hamd ve Resûlullaha salât ve selâm ederim. Size de iyi duâlar eylerim. Şeyh Hasan ve arkadaşları iki mektubunuzu getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Bir sayfasında Hâce Üveys’in halleri yazılı idi. İkinci sayfasında, kabul edilip edilmediğinizi soruyorsunuz. Bunu okuyunca, sizin halinizi araştırdım. Oradaki insanların size doğru koştukları ve size sığındıkları göründü. Sizi, oradaki insanların saadete kavuşmaları için vasıta yaptıkları ve o yerleri size bağladıkları anlaşıldı. Bunun için, Allahü teâlâya hamd ve şükür olsun! Bu görüşümüzü, rüya, hülya sanmayınız! Rüya ve hülya şüpheli olur. İkisine de güvenilmez. Bizim yazdıklarımızı, gözle görülür, elle tutulur gibi sağlam biliniz!
Sizin bu nimete kavuşmanız, İslamiyet bilgilerini öğretmekle ve fıkıh hükümlerini yaymakla olmuştur. Oralara cehalet yerleşmişti ve bidatler yayılmıştı. Allahü teâlâ, sevdiklerinin sevgisini size ihsan etti. İslamiyeti yaymaya sizi vesile etti. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeye ve fıkıh ahkâmını yaymaya elinizden geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün saadetlerin başı, yükselmenin vasıtası ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Din adamı olarak ortaya çıkınız! Oradakilere emr-i mâ’rûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu gösteriniz! Müzzemmil sûresi 19. âyetinde meâlen, (Rabbinin rızasına kavuşmak isteyen için, bu elbette bir nasihattir) buyruldu. Kalp ile zikir yapmak için size izin verilmişti. Buna çalışmanız da, ahkâm-ı İslamiyeye yapışmanız ve nefs-i emmarenin azgınlığını gidermeniz için yardımcı olur. Bu vazifenizi de, elden bırakmayınız. Kendi hallerinizi ve sevdiklerinizin hallerini bilmediğiniz için üzülmeyiniz. Halleri bilmemek, hiçbir şey ele geçirmemek olacağını sanmayınız! Sevdiklerinizin halleri, sizin yüksekliğinizin aynalarıdır. Sizin halleriniz onlara ışık salmakta ve görünmektedir. [Gece karanlıkta taşların aydınlanması, ışık kaynağı sayesinde olur. Işık kaynağı olmazsa, taşlarda hiçbir şey görünmez.] Şeyh Hasan, sizi durduran direklerden biridir. Sizin kıymetli yardımcınızdır. Eğer Mavera-ün-nehir veya Hindistan’a gitmek isterseniz, orada yerinizi tutacak şeyh Hasan’dır. Ona elinizden gelen yardımı yapınız! Onu gözetiniz! Onun, zaruri olan din bilgilerini, bir ân önce öğrenip bitirmesi için, çok uğraşınız! Onun da Hindistan’a gelmesi, hem onun için, hem de sizin için çok faydalı olur. Allahü teâlâ bizi ve sizi millet-i İslam doğru yolunda bulundursun “alâ sâhibihessalâtü vesselâm”! O kardeşimizin altı aydan beri ilerlemekte olduğunu yazıyorsunuz. Gaybet ve şuursuz hallerinde gördüğü temiz ruhları, şimdi uyanık iken görüyor diyorsunuz. Yavrum, ruhları görmek yüksekliği göstermez. İster şuurlu görsün, ister şuursuz görsün, kıymetsizdir. Bu yolun birinci adımı, Allahü teâlâdan başka hiçbir şey görmemektir. Daha başlangıçta, (Mâsivâ) dan hiçbir şey düşünmemektir. Bu sözümüzle, mahlukları Allahü teâlâdan başka görmemeli ve mâsivâ olarak bilmemeli demek istemiyorum. Böyle görmek ve bilmek mahlukları görmek demektir. Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyi görmemeli ve bilmemelidir. Bu hâle (Fenâ) denir. Fenâ makâmı, bu yolun konaklarından, daha birinci konaktır. Fenâ hâsıl olmadıkça hiçbir şeye kavuşulamaz. Fârisî beyt tercümesi:
Varmadıkça bir kimse Fenâya,
Yol bulamaz hiç o, Kibriyaya.
Bu günlerde yazılmış olan mektuplar pek kıymetlidir. Çok faydalı şeyleri bildirmektedirler. Mektupların bir kopyesini şeyh Hasan götürdü. Dikkatle okuyunuz, iyi düşününüz. Validenizin mağfireti için duâ istiyorsunuz. Gereği yapıldı. Buradakilerin hallerini şeyh Hasan size geniş bildirecektir. Doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafanın “aleyhi ve alâ Âlihi minessalevâti efdalüha ve minettehıyyâti vetteslîmâti ekmelühâ” izinde gidenlere selam olsun! Bu fakir ve çocukları “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, son nefeste selametimiz için duâ buyurmanızı dileriz. Vesselâm.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız