Bu mektup, Mollâ Hasan-ı Kişmîrî’ye “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Kendisinin tasavvuf yoluna girmek ve Muhammed Bâkîbillah hazretlerinin “kuddise sirruh” sohbet ve hizmetinde bulunmak nimetine sebep olduğu için, ona şükretmekte, bu arada Allahü teâlânın, kendilerine verdiği nimetleri bildirmektedir:
Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçtiği kullarına selam olsun! İhsan ederek, okşıyarak gönderdiğiniz kıymetli mektubunuzu Mevlânâ Mehdi Ali getirdi. Bizleri çok sevindirdi. Selamette olunuz! Şeyh Muhyiddin-i Arabi’nin “kuddise sirruh” [(Fütuhat) kitabının 558. babında ve Abdülvehhab-i Şarani’nin (El-ye-vâkit vel-cevâhir) kitabında yazılı olan] hilafetlerinin sırası, ömürlerinin sırasına göredir sözünün, onun hangi kitabında yazılı olduğunu soruyorsunuz. Kıymetli kardeşim! Bu yazıyı, bundan çok önce (Fütûhât-i mekkiyye) kitabında görmüştüm. Şimdi çok düşündüm. Kitaptaki yerini hatırlıyamadım. Yine görürsem inşaallah bildiririm.
Nimete kavuşmaklığıma sebep olduğunuz için, size ne kadar şükretsem azdır. O ihsanınızın karşılığını ödiyemediğimi biliyorum. Bugünkü saadetimiz ve kazancımız, hep o nimetten hâsıl oldu. Bugünkü alış verişimiz, hep o ihsanınızdan meydana geldi. Sizin o güzel aracılığınızla öyle şeylere kavuşuldu ki onları çok az kimseler görebilmiştir. Sizin bereketli vasıtanızla öyle şeyler verildi ki pek az kimse onların tadını duyabilmiştir. İhsanların en kıymetlilerinden o kadar gönderdiler ki çoklarına ihsanların en aşağılarından o kadar gelmemiştir. Ahvalin, makâmların, zevklerin, vecdlerin, ulum ve mârifetlerin, tecellîlerin ve zuhûrların hepsini yükselmek için merdiven gibi önüme serdiler. Yakınlık derecelerine ve kavuşmak konaklarına ulaştırdılar. Anlatacak söz bulamadığım için, kurb ve vusûl kelimelerini kullandım. Yoksa, kurb ve vusûl kelimeleri o makâma yaklaşamaz. Söz ile işaret ile şuhûd ile hulul ile ittihat ile keyfiyet ile makâm, mertebe demekle, zaman, mekan, ihâtâ, sereyân, ilim, mârifet, cehil, hayret kelimeleri ile anlatılamaz. Fârisî iki beyt tercümesi:
Kuşumdan nasıl haber vereyim sana?
Anka ile birlikte yaşar dâima!
Ankanın adını herkes bilir ama
Kuşumun adını kimse bilmez asla.
Allahü teâlânın bu ihsanları, bu sebepler dünyasında sizin sebebinizle nasip oldu. Sizin sebep olmak nimetinizle ele geçen bu ihsanları saymak, sizin nimetinize de şükretmek olacağı için, kısaca yazıldı. Böylece, sizin nimetinizin şükründen az bir şey yapılmış oldu. Size ve doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafa’nın “aleyhi ve alâ Âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selam olsun!