Bu mektup, yine nakib Seyyid şeyh Ferid’e “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Kendine teşekkür etmekte ve insanın muhtaç yaratıldığını, Ramazan-ı şerifi, orucu ve namazı bildirmektedir:
Allahü teâlâ sizi, çok kıymetli olan dedelerinizin yolundan ayırmasın! Sonu pişmanlık olan işlere karıştırmasın! Âmin. Allahü teâlâyı sevenler, Allahü teâlâ ile beraberdir. Çünkü, hadis-i şerifte, “İnsan, sevdiği kimse ile beraberdir” buyruldu. İnsanın aslı, ruhudur. Ruhun beden ile birleşmesi, Allahü teâlâ ile olmasına biraz mâni olmuştur. Bedenden ayrılıp, bu karanlık yerden kurtulunca, Rabbi ile beraber, Ona yakın olur. Bunun için, “Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşturan bir köprüdür” buyruldu. Ankebût sûresinin, “Allahü teâlâya kavuşmak isteyene, o vakit, elbette gelmektedir” mealindeki 5. ayeti, Onun aşıklarına teselli olmaktadır. Fakat, büyüklerin huzuru, sohbeti ile şereflenmeyen zavallıların hâli harabdır. Büyüklerin ruhlarından istifade edebilmek için de şartlar vardır. Herkes bu şartları yerine getiremez. Bütün nimetlerin sâhibi olan Allahü teâlâya hamd olsun ki bu korkunç hadise ve başımıza gelen vahşice hücumlar karşısında, kimsesi olmayan bu fakirlerin imdadına yine, din ve dünyanın efendisinin “sallallâhü aleyhi ve sellem” Ehl-i beyti yetişmektedir. Bu sûretle büyüklerin yolu bozulmaktan kurtuldu. Feyizleri kesilmekten korundu. Evet, bu mübarek yol, memlekette gizli kalmış ve yolcuları, hemen yok gibi olmuştu. Ehl-i beytin açtığı yol olduğundan, tâmirinin, temizlenmesinin de, Ehl-i beyt tarafından yapılması yakışırdı. Başkalarına ihtiyaç olmaması lazım idi. Ehl-i beytin bu hizmetine şükretmek, bu fakirlere lazım olduğu gibi, bu devlete şükretmek, onlara da lâzımdır. İnsanların, bâtını cem etmesi [kalbini, ruhunu toparlayıp, Allahü teâlâdan başka, hiçbir şeye bağlanmaması] lazım olduğu gibi, zâhirde birleşmek, yardımlaşmak da lâzımdır. Hatta, bu topluluk, beraberlik, daha önce lâzımdır. Çünkü, bütün mahluklar içinde, en muhtaç olan insandır.
İnsanların, çok muhtaç olmasına sebep, insanda her şey bulunduğu içindir. Bunun için, her şeyin muhtaç olduklarının hepsi, insana lâzımdır. İnsan muhtaç olduğu şeye bağlanır. O hâlde, insanların bağlılığı, başkalarının bağlılıklarından daha çoktur. Her bir bağlılık, insanı, Allahü teâlâdan uzaklaştırır. Bundan dolayı, Allahü teâlâdan en uzak olan, en mahrum kalan mahluk, insandır. Fârisî iki beyt tercümesi:
Mahlukların en üstünü insandır,
yüksek makâmdan mahrum da odur.
Eğer, toparlanıp, geri dönmezse,
ondan daha mahrum, yoktur kimse.
Halbuki insanın, her mahluktan, daha üstün olmasına sebep de, yine her şeyin, kendisinde bulunmasıdır. Her şeyi kendinde topladığı içindir ki insanın aynası mükemmeldir. Bütün mahlukların aynalarında görünenlerin hepsi, yalnız onun aynasında, bir arada görünmektedir. Bunun için de insan, mahlukların en iyisi olmuştur. Mahlukların en muhtacı, en mahrumu, en kötüsü de, yine bu sebepten insandır. Bunun içindir ki Muhammed “aleyhissalatü vesselâm” gibi bir Peygamber insandır ve Ebû Cehil gibi bir mel’un da insandır.
Bu fakirlerin, bir araya toplanmasına, Allahü teâlânın sebep kıldığı, büyük nimet, şüphe yok ki sizsiniz. Bâtınların cemiyeti de, sizin sayenizdedir. Elbette, (Evlat, babası gibi olur) müjdesine bakarak, bütün ümitler sizdedir.
Lütf ettiğiniz kıymetli mektup, bizleri mübarek Ramazan ayında şereflendirdi. Bunun için, bu büyük ayın üstünlüklerinden birkaç satır yazmak hatırıma geldi:
Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan 1 farz, başka aylarda yapılan 70 farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azad olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevâbı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren amirler de affolur. Cehennemden azad olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, esirleri azad eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. [Bu ayı fırsat bilmelidir.] Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kurân-ı Kerîm, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” bu 2 sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısı ile her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbâdet etmek de zaten bu demektir. Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) [Açlık bitti. Damarlarımızın suya kavuşma vakti geldi. İnşallah sevab hâsıl oldu.] duâsını okumak, teravih kılmak ve hatm okumak mühim sünnettir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslüman affolur, azad olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Âmin.
[Oruç tutmak güç olan yerlerde, oruç tutanlara ve din düşmanlarının yalanlarına aldanmayıp, oruçlarını bozmayanlara, daha çok sevap verilir. Ramazan-ı şerif ayı, İslam dininin namusudur. Aşikare oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmeyen, İslamiyetin namus perdesini yırtmış olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması lâzımdır. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.]
KAYNAK: Mektûbât Tercemesi