Bu mektup, [İmam-ı Rabbani hazretleri tarafından] yine Seyyid Mahmud’a yazılmış olup Allahü teâlâdan başka, bir şey düşünmemeyi bildirmektedir:
Hak teâlâ, hepimizi, her ân kendinin esiri olmak şerefine kavuştursun! Hakiki kurtuluş, Ona esir olmak, tutulmaktır. Ondan başka bir şey düşünmemek, hatıra bir şey getirmemek, büyüklerimizin yolunda, pek kolay hâsıl olmaktadır. Hatta, bu yolun büyüklerinden birkaçı, 40 gün çile çekmiş, 40 gün sonra, hatırlarına dünya düşünceleri gelmez olmuştur. Hâce-i Ahrâr “kaddesallahü teâlâ sirreh” buyurdu ki (Yok edilmesi lazım gelen dünya düşünceleri, dâima Allahü teâlâ ile olmaya mâni olan düşüncelerdir. Yoksa bütün düşünceleri yok etmek lazım değildir). Bu büyüklerin sevgisi ile dolu olan bir derviş [yani, İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh”], (Rabbinin nimetlerini say!) emrine uyarak, kendi hâlini şöyle bildirir ki kalpten, düşünceler, o kadar yok olmuştur ki mesela bu kalbin sâhibi Nuh aleyhisselâmın ömrü kadar [yani Peygamberliği zamanı olan 950 sene] yaşasa, bu kadar zamanda kalbine bir düşünce gelmez. Bunun için uğraşmasına lüzum olmaz. Çünkü, uğraşmakla olan şey, devamlı olmaz. Belki kalbine bir düşünce getirmek için senelerle uğraşsa, getiremez. Çile çekmek, uğraşmak demektir. Uğraşmak, tarîkatta olur. Hakikat ise güçlük çekmekten, uğraşmaktan kurtulmaktır. (Yad-i gird) tarîkatta olur. (Yâd-i daşt) hakikattadır. Düşüncelerin yok edilmesi, uğraşmakla olursa, devam edemez. 10 gün, 40 gün, bir yerde kapanıp çile çekmekle, düşünceler, devamlı yok edilemez ve Allahü teâlâ ile beraberlik, devamlı olamaz. Çünkü, uğraşmak tarîkatta olur. Tarîkatta kazanılanlar ise, devamlı olamaz, tükenir. Hakikatte devam bulunmasına sebep, hakikatte, uğraşmak olmadığı içindir. Uğraşmak bulunan bir mertebede, sâlike, dünya düşüncesi gelince, Allahü teâlâya olan teveccühü, bağlılığı bozar. Bu yolun başında bulunan sâliklerde hâsıl olan, devamlı teveccüh, başkadır. Yukarıda bildirilen devamlı teveccühe (Yâd-i daşt) denir ki en yüksek mertebedir. Hâce Abdülhâlik-i Gucdüvânî “kuddise sirruh” buyurdu ki (Yad-i daşttan sonra, mertebe yoktur, ötesi cehalettir).
Tasavvuf hallerini anlatmaya sebep, bu yolun talebesini teşviktir. Evet, bu yola inanmayanın, bu yazılara, boş laf diyeceğini biliyoruz. Bazılarına doğru yolu gösterir. Bazılarının da, büsbütün sapıtmasına sebep olur. Fârisî 2 beyt tercümesi:
Masal diye okuyan için, masaldır.
Kıymetini anlayana, tükenmez hazinedir.
Nil nehri çingeneye kan göründü.
Mûsâ aleyhisselâma ise, saf sudur.