Bu mektup, yine Seyyid Mahmud’a yazılmıştır. Olgun üstad bulup, câhil şeyhlerden kaçmak lazım olduğunu bildirmektedir:
Allahü teâlâ, kendini aramak arzusunu arttırsın. Ona kavuşmaya mâni olan şeylerden sakınmak nasip eylesin! Lütf ettiğiniz kıymetli mektup geldi. Allahü teâlâyı istemekte, Onun için yanıp yakılmakta olduğunuzu bildirdiği için, çok hoşa gitti. Çünkü, istemek, kavuşmanın müjdecisidir. Yanıp yakılmak da, kavuşmanın başlangıcı demektir. Büyüklerden biri buyuruyor ki (Vermek istemeseydi, istek vermezdi). İstek nimetinin kıymetini bilip, bunun elden kaçmasına sebep olacak şeylerden sakınmalıdır. İsteğin gevşememesine ve ateşin soğumamasına dikkat etmelidir. Bu nimetin elden çıkmamasına en çok yarayan şey, buna şükretmektir. Çünkü, sûre-i İbrahim 7. âyetinde meâlen, (Nimetlerime şükrederseniz, elbette arttırırım) buyruldu. Hem şükretmek, hem de, Ona sığınmak ve başka bir şeyi sevmemek için ağlamak yalvarmak lâzımdır. İçten, ağlamak, yalvarmak gelmezse, kendini zorlamalıdır. (Ağlamazsanız kendinizi ağlatınız!) demişlerdir. Kâmil ve mükemmil bir Zâtı [yani yetişmiş ve yetiştirebileni] buluncıya kadar, bu isteği, bütün sıcaklığı ile kalbinizde saklamak lâzımdır. Böyle birisi ele geçerse, bütün arzuları, istekleri, onun eline bırakmalı, ölü yıkayıcının elinde teneşirdeki meyyit gibi olmalıdır. Önce (Fenâ-fişşeyh) dir. Bu Fenâ, sonra (Fillâh) haline döner. [Yani, tasavvuf yolunun sonuna ermiş ve başkalarını da erdirmek için geri dönüp, herkes gibi görünen, bir kâmil bulunca, ona teslim olmalı. Önce, kendini onda yok etmeli, yani kendine değil, ona uymalı. Böyle olan kimse, yavaş yavaş, Allahü teâlâda yok olur. Yani kendi arzuları aradan kalkıp, Allahü teâlânın irâdesi ile hareket eder. Kendi irâdesi kalmaz.] Allahü teâlâdan alıp insanlara verecek Zâtın, iki taraflı olması lâzımdır. İnsan çok âdi, kötü sıfatlı olduğundan, Allahü teâlâ ile münasebeti olamaz. İki taraflı bir aracı lâzımdır ki bu da (İnsan-ı kâmil) dir.
Talibin isteğini gevşeten, ateşini söndüren, en kötü şey, nakıs olan, yolu bitirmemiş olan kimseye teslim olmaktır. Nakıs demek, sülûk ve cezbe ile yolu tamamlamayıp, kendisine şeyh, mürşid ismini veren kimse demektir. Nakıs şeyhlerin sohbeti semm-i katildir. Ona teslim olan, felakete gider. Böyle sohbetler, talibin yüksek istidadını, kabiliyetini bozar. Mesela, bir hasta, mütehassıs olmayan, icazeti bulunmayan bir tabibin ilacını içerse, iyi olmak şöyle dursun, hastalığı artar. İyi olmak kabiliyeti de bozulur. O ilaç, önce, ağrıları durdurabilir. Fakat, sinirleri bozduğu, zarar yaptığı için ağrı duyulmaz. Bu hâl, iyilik değil, kötülüktür. Bu hasta hakiki bir tabibe giderse, bu tabib, önce o ilacın zararlarını gidermeye uğraşır. Ondan sonra hastalığı tedâviye başlar.
Bizim büyüklerimizin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” yolunun esâsı sohbettir. Tasavvuf büyüklerinin birkaç sözünü ezberleyip, söylemekle bir şey ele geçmez. Hatta, taliplerin isteğinde gevşeklik yapar. Mârifetler sâhibi şeyh Tac “kuddise sirruh”, size yakîn bulunmaktadır. Onun mübarek vücudu, oradaki müslümanlar için büyük bir nimettir. Onunla münasebetiniz azdır. Münasebet olmayınca, istifade olmaz. Ara sıra, halinizi yazarsanız, cevabında kusur etmeyiz. Böylece sevgi, ihlas zinciri harekete getirilmiş olur.
_________________
Hak teâlâ, intikâminı yine kul ile alır.
Bilmeyen (İlm-i ledünni) anı kul yaptı sanır.
Cümle eşya Halıkındır, kul elile işlenir.
Emr-i Bari olmayınca, sanma bir çöp deprenir!