Bu mektup, Han-ı Hanan’ın oğlu Mirza Darab için yazılmış olup Allahü teâlâya şükretmek, İslamiyete uymakla olduğunu bildirmektedir:
Allahü teâlâ, kuvvetinizi arttırsın ve yardımcınız olsun! İyilik edene teşekkür lazım olduğunu akıl da, İslamiyet de göstermektedir. Şükrün derecesi, gelen nimetlerin miktarına bağlıdır. Nimet, ne kadar çok ise, şükretmek lüzumu da çok olur. Görülüyor ki zenginlerin, zenginlik derecesine göre, fakirlerden daha çok şükretmesi lâzımdır. Bunun içindir ki bu ümmetin fakirleri, zenginlerinden beşyüz sene önce Cennete girecektir.
Allahü teâlâya şükretmek için, önce Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdiğine uygun bir îtikat edinmek lâzımdır. Çünkü, Cehennemden kurtulan, yalnız bu fırkadır. Îtikadı düzelttikten sonra, İslamiyete uygun hareket etmelidir. İslamiyeti de, bu fırkanın müctehidlerinin kitaplarından öğrenmelidir. [Dinden haberi olmayan, reformcu müftüden, câhil hafızdan, dinsizlerin, gençleri aldatmak için gazetelerdeki dini metheden, aldatıcı yazılarından öğrenmemelidir.] Bundan sonra, Ehl-i sünnetten olan, tasavvuf büyüklerinin gösterdiği yolda [Kalbi] tasfiye ve [Nefsi] tezkiyeye sıra gelir. Şükrün bu üçüncü kısmı, şart değilse de, faydası pek büyüktür. Fakat, iki önceki kısım şarttır. Çünkü, İslamiyetin aslı, temeli bu ikisidir. İslamiyetin kemâli, olgunlaşması ise, üçüncü kısım ile olur. Bu üç kısım, yani Ehl-i sünnet îtikadı ve İslamiyetin emirleri ve tasavvuf büyüklerinin yolu dışında kalan her şey, sıkıntılı riyazetler ve şiddetli mücâhedeler olsa dahi, hep günahtır ve itaatsizliktir ve şükretmemektir. Hind Berehmenleri ve eski Yunan filozofları, çok riyâzet ve mücâhede yaptı. Fakat, Peygamberlere “aleyhimüsselâm” uymadıkları için, Allahü teâlâya şükür değil, günah oldu. Hiçbiri kabul edilmedi. Kıyamette Cehennemden kurtulamayacaklardır. O hâlde, seyedimizin, efendimizin, kurtarıcımızın ve günahlarımızın affı için şefaatcimizin, kalplerimizi, ruhlarımızı tedâvi eden mütehassısımızın, yani Muhammed Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve alâ Âlihi ve sellem” efendimizin yoluna ve Onun dört halifesinin yoluna yapışınız! Onun dört halifesi “Rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” hidayete ulaştırıcı, saadete erdiricidir. Allahü teâlâ, bu yolda gidenlerden râzı olur.
[Allah, senden râzı olsun demek, bu hâl ile râzı olsun demek değildir. Allahü teâlâ, senin ahlakını, işlerini ıslah edip, seni, râzı olduğu hâle soksun demektir].