Bu mektup, Şeyh Kebir’e yazılmıştır. Îtikadı düzeltmek ve sâlih, yarar işler yapmak, mukaddes âleme uçabilmek için iki kanat gibidir. İslamiyete yapışmak ve hakikat hallerine kavuşmak, hep nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesi için olduğu bildirilmektedir:
Allahü teâlâ, bizi ve sizi sünnet-i seniyeye uymakla şereflendirsin “alâ sâhibihessalâtü vesselâmü vettehıye”! Müslümanların birinci vazifesi, îtikadı düzeltmektir. Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak inanmaktır. Çünkü, Cehennemden kurtulacağı bildirilmiş olan bir fırka bunlardır. İkinci olarak, lazım olan şey, fıkıh bilgilerini öğrenmek ve her şeyi bu bilgiye göre yapmaktır. İki kanat gibi olan bu îtikat ve amel elde edildikten sonra, mukaddes âleme uçmalıdır. [(Mukaddes) demek aybdan, çirkin, kötü şeylerden uzak, temiz demektir.] Fârisî Mısra tercümesi:
İş budur, bundan başkası hiçtir!
İslamiyetin emirlerini yapmak ve tarîkatin ve hakikatin hallerine kavuşmak, hep nefsin tezkiyesi yani küfürden temizlenmesi ve kalbin tasfiyesi yani günahlardan temizlenmesi içindir. Nefs temizlenmedikçe ve kalp selamet bulmadıkça, hakiki îman hâsıl olmaz. Felaketlerden, azaplardan kurtulmak için, hakiki imana kavuşmak lâzımdır. Kalbin selameti için, Allahü teâlâdan başka hiçbir şeyin kalbe gelmemesi lâzımdır. Bin sene yaşamış olsa, kalbe hiçbir şey gelmemelidir. Çünkü, bu zaman kalp, Allahü teâlâdan başka her şeyi büsbütün unutmuştur. Eğer, bir şeyi hatırlamak için uğraşsa, hatırlayamaz. Bu hâle (Fenâ fillâh) denilmiştir. Bu yolun basamaklarından birincisi, fenâ basamağıdır. Fenâ makâmına kavuşulmadıkça, hiçbir şey elde edilemez. Evveliniz ve sonunuz selamet olsun!