Bu mektup, şeyh Zekeriya’nın oğlu Abdülkadir’e yazılmıştır. İnsanlara karşı sert olmayı değil, yumuşak davranmayı, çeşitli hadis-i şerifler göstererek bildirmektedir:
Allahü teâlâ hepimizi tam orta yolda bulundursun! Vaaz etmekte, nasihat etmekte ve Allah’ın kullarına müslümanlığı öğretmekte gözetilmesi lazım gelen şeyleri bildiren birkaç hadis-i şerif yazıyorum. Hak teâlâ, bunlara uygun davranmamızı nasip eylesin!
Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki “Allahü teâlâ refiktir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsan eder”. Bu hadis, İmâm-ı Müslim’in “rahmetullâhi aleyh” (Sahih) inde vardır.
Yine Müslim’de bildiriliyor ki Aişe’ye “radıyallâhu anha”, “Yumuşak davran! Sertlikten ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliğini giderir” buyurdu.
[(Müslim) deki] hadis-i şerifte, “Yumuşak davranmayan, hayır yapmamış olur” buyruldu.
[(Buhârî) deki] hadis-i şerifte, “İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır” buyruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmizi’nin “rahime-hümallah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Kendisine yumuşaklık verilen [müslüman] kimseye dünya ve ahiret iyilikleri verilmiştir” buyruldu.
[İmâm-ı Ahmed, Tirmizi, Hakim ve Buhârînin “rahimehümullah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Haya, imandandır. İmanı olan Cennettedir. Fuhuş, kötülüktür. Kötüler Cehennemdedir” buyruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmizi’nin bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Cehenneme girmesi haram olan ve Cehennemin de onu yakması haram olan kimseyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren [bir müslüman]dır” buyruldu.
[Ahmed ve Tirmizi ve Ebû Davud’un bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Yumuşak olanlar ve kolaylık gösterenler, burnuna yuları takılmış deve gibidir. Yürütmek istenirse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine oturtmak istenirse, hayvan oraya oturur” buyruldu.
[(Buhârî) deki] hadis-i şerifte, “Kızdığı zaman istediğini yapabilecek [müslüman] bir kimse, kızmazsa, Allahü teâlâ kıyamet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennette istediğin yere git der” buyruldu.
[Bütün kitaplarda yazılı olan hadis-i şerifte], bir kimse Resûlullahtan nasihat istedikte, “Kızma, sinirlenme!” buyurdu. Birkaç kere sordukta, hepsine de “Kızma, sinirlenme!” buyurdu.
[Tirmizi ve Ebû Davud’un “rahime-hümallah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Zayıftırlar, güçleri yetmez. Bir şey yapmak için yemin ederlerse, Allahü teâlâ, bu [müslüman]ların yeminlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum, dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler” buyruldu.
[Tirmizi ve Ebû Davud’un “rahime-hümallah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Bir kimse ayakta iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse yatsın!” buyruldu.
[Taberani, Beyheki ve İbni Asakir’in “rahime-hümullah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Sarı sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da imanı bozar” buyruldu.
[Beyheki ve Ebû Nuaymın “rahime-hümallah” bildirdikleri] hadis-i şerifte, “Allah için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük görür. Fakat, insanların gözünde büyüktür. Bir kimse, kendini başkalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hatta köpekten, domuzdan daha aşağı görünür” buyruldu.
[Beyhekinin “rahime-hullah” bildirdiği] hadis-i şerifte, “Mûsâ bin İmran “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalavâtü vetteslîmât”, Ya Rabbi! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, gücü yettiği zaman affeden [müslüman kimse]dir, buyurdu” buyruldu.
[Ebû Yala’nın “rahime-hullah” bildirdiği] hadis-i şerifte, “Bir kimse, dilini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gazabını tutarsa, kıyamet günü Allahü teâlâ azabını ondan çeker. Bir kimse, Allahü teâlâya yalvarırsa, kabul eder” buyruldu.
Bir hadis-i şerifte, “Bir müslüman din kardeşinin ırzına veya malına saldırırsa, malın, paranın geçmez olduğu gün gelmeden önce, onunla helallaşsın! [Helallaşmazsa] iyi amelleri varsa, hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır. İyi amelleri yoksa, hak sâhibinin günahları buna yükletilir” buyurdu.
Bir hadis-i şerifte, “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” buyurdu. (Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir) dediler. “Ümmetimden müflis şu kimsedir ki kıyamet günü namazları ile oruçları ile ve zekatları ile gelir. Fakat, kimisine sövmüştür. Kiminin malını almıştır. Kiminin kanını akıtmıştır. Kimini dövmüştür. Hepsine bunun sevaplarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları alınarak buna yüklenir. Sonra Cehenneme atılır” buyurdu.
[Tirmizi “rahime-hullah” bildiriyor:] Muaviye “radıyallahü teâlâ anh”, hazret-i Aişe’ye “radıyallahü teâlâ anha” mektup yazarak nasihat yazmasını istedikte, cevap yazarak: Allahü teâlânın selamı senin üzerine olsun! Resûlullahtan “sallallâhü teâlâ aleyhi ve alâ Âlihi ve sahbihi ve selleme” işittim. Buyurdu ki “Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allah’ın rızasını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızasını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır” dedi.
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyleyenin “sallallâhü aleyhi ve sellem” haber verdiği bu hadis-i şeriflere uymakla şereflendirsin! Bu hadis-i şerifler, her ne kadar [Hind lisanına] tercüme edilmedi ise de, şeyh Ciyu [Seyyid Ferid] hazretlerinden bunları sorar ve anlarsınız. Bunlara uygun hareket etmeye çalışırsınız.
Dünya hayatı çok kısadır. Ahiretin azapları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi gören akıl sahiplerinin, hazırlıklı olması lâzımdır. Dünyanın güzelliğine ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyalıkla ölçülse idi, dünyalığı çok olan kâfirlerin herkesten daha kıymetli ve daha üstün olmaları lazım gelirdi. Dünyanın görünüşüne aldanmak akılsızlıktır, ahmaklıktır. Birkaç günlük zamanı büyük nimet bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmaya çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsan, iyilik etmelidir. Kıyamette azaplardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır: Birisi, Allahü teâlânın emirlerine kıymet vermek, saygı göstermektir. İkinci, Allahü teâlânın kullarına, yarattıklarına şefkat, iyilik etmektir. Hep doğru söyleyici “aleyhissalatü vesselâm” her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne kadar sürecek. Bu uykunun sonu rezil, rüsva olmak ve eli boş, mahrum kalmaktır. Müminûn sûresi 115. âyetinde meâlen, “Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yarattım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek misiniz zannediyorsunuz?” buyruldu. Her ne kadar, böyle sözleri dinleyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz. İçiniz kaynıyor. Dünya nimetleri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. Her istediğinizi yapabiliyorsunuz. Fakat, size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıldı. Elinizden bir şey kaçmış değildir. Tövbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak zamandır. Haberleşmemiz lâzımdır. Fârisî Mısra tercümesi:
Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!