İşte budur, miftah-ı genc-i kadîm:
Bismillahirrahmanirrahim.

Allahü teâlâ, dünyada bütün insanlara acıyor. Faydalı şeyleri yaratıp, dostu ve düşmanı ayırmadan, herkese gönderiyor. Ahirette, Cehenneme gitmesi gereken müminlerden tövbe etmeyenlere ihsan ederek, onları affedecek, Cennete kavuşturacaktır. Her canlıyı yaratan, her varı, her ân varlıkta durduran, hepsini korku ve dehşetten koruyan yalnız O’dur. Böyle yüce olan Allah’ın şerefli ismine sığınarak, bu kitabı yazmaya başlıyoruz.
Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma ve Onun temiz Âline ve Ona Ashâb olmakla şereflenmişlerin hepsine selamlar ve hayırlı duâlar olsun!

Tarih boyunca, imanlılar ile imansızlar çarpışmakta, kuvvetli, çalışkan olan, gâlip ve hâkim olmakta, inançlarını, düşüncelerini yaymaktadır. Bu çarpışma, harp vasıtaları ile dövüşerek olduğu gibi, propaganda ve neşriyat yolu ile de yapılmaktadır. Şimdi, ikinci savaş bütün hızı ve kuvveti ile her gün devam etmektedir. İmansızlar, alçakça ve açıkça iftirâ ettikleri gibi, müslüman şekline girerek, din adamı görünerek, İslamiyeti içerden yıkmaya da çalışıyorlar. Kitaplı ve kitapsız bu kâfirlerin, planlı olarak hazırladıkları uydurma kitapları, radyo, televizyon neşriyatı ve sinema filmleri bir yandan, câhil ve münâfık kimselerin, dünyalık ele geçirmek için, ortaya çıkardıkları yanlış, bozuk din kitapları ve sözleri de bir yandan, dini, imanı yok etmektedir. Bu mânevî yıkıntıyı durdurabilmek için, Ehl-i sünnet âlimlerinin doğru bilgilerini yaymaktan başka kurtuluş yolu yoktur. Bunun için, yıllarca çalışarak, o büyük âlimlerin kitaplarını inceledik. Sonsuz ölüme sürükleyen kalp hastalıklarının ilacı olan kıymetli yazıları toplamaya ve tercüme etmeye uğraştık. Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ve ihsanı ile birkaç kitap hâsıl oldu ve basıldı.
Resûlullahın vefâtından sonra da, İslam düşmanları dine, imana insafsızca saldırmışlardı. Allahü teâlâ, Hindistan’da, İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârukî Serhendîyi “kuddise sirruh” yaratarak, o korkunç akıntıyı, bunun çalışmaları ile durdurmuştu. Bu yüce imâmın mektupları, kitapları, insanları gafletten uyandırdı. Dünyaya ışık saldı. Kendisi 1034 [m. 1624] senesinde Hindistan’da vefât etti. Çeşitli memleketlere göndermiş olduğu mektuplardan 536 mektubu, üç cilt halinde toplanarak Mektûbât kitabı meydana gelmiştir. Büyük âlim, Seyyid Abdülhakîm Efendi, “Allah’ın kitabından ve Resûlullahın hadislerinden sonra, İslam kitaplarının en üstünü, en faydalısı, İmâm-ı Rabbânî’nin Mektûbât kitabıdır. Mektûbât’ta bildirilen tasavvuftan, tarîkatten ve hakîkî mürşidlerden şimdi hiç kalmadı. Bizler, Mektûbât’taki ince bilgileri, mârifetleri anlayamayız” buyurdu.

Bu kitaptaki mektupların birkaçı Arabî, geri kalanların hepsi Fârisîdir. 1392 [m. 1972] senesinde, Pakistan’da, Karaşi’de Edep Menzil Said Kompani’de Gulâm Mustafa Han tarafından, üç cildi iki kitap halinde ve haşiyesinde açıklamalar olarak, gâyet okunaklı ve nefis basılmıştır. Bu Fârisî baskının, 1397 [m. 1977] senesinde, İstanbul’da, fotokopisi bastırılmıştır. Muhammed Murâd-ı Kazânî Mekkî tarafından 1302 [m. 1884] senesinde Ârabîye tercüme edilerek Dürerü’l-Meknûnât adı verilmiş, 1316 [m. 1898] da, Mekke-i Mükerreme’de Miriye matbaasında basılmıştır. 1382 [m. 1963] de, İstanbul’da da basılmıştır. Muhammed bin Abdullah Kazânî 1352, m. [1933]de Mekkede vefât etmiştir. İmâm-ı Rabbânî’nin ve oğlu Muhammed Ma’sûm’un Mektûbât kitapları Müstekimzâde Süleyman efendi tarafından Farsçadan Türkçeye tercüme edilip, 1277 hicri senesinde İstanbul’da taşbasması yapılmıştır. Din ve fen bilgilerinde derin ihtisâsı olan ve çok sayıda, çok kıymetli eserleri ile meşhur olan muhterem Hüseyin Hilmi Işık da, Mektûbât’ın 1. cildini Fârisîden Türkçeye tercüme etmiştir.

Tarih incelenirse, kitaplı ve kitapsız bütün İslam düşmanlarının ve müslüman ismini taşıyan câhil ve sapıkların (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitaplarına çamur atmaya, bu doğru yolun bilgilerini çürütmeye, yok etmeye saldırdıkları hemen görülür. Bir taraftan da, din cahili münâfıkların, dünya çıkarları için, tarîkatçılık yaptıkları görülüyor. Temiz gençleri, şehit evlatlarını bu alçakça saldırılardan korumak, onlara saadet ve kurtuluş yolunu göstermek ve tarîkatçıların tuzaklarına düşmemeleri için, (Mektûbât) kitabının hepsini, Fârisîden Türkçeye tercüme edip, bastırarak, kıymetli okuyucularımıza sunmayı lüzumlu gördük. Bunun için Müstekimzâde’nin tercümesini ele aldık. Ehl-i sünnet bilgilerini ve çok ince ve derin yazılmış olan tasavvuf mârifetlerini kolay anlaşılacak açık kelimelerle yazdık. Bazı yerleri iyi açıklayabilmek için, başka kaynaklardan eklemeler yaptık. Bu eklemeleri ve te’vîlleri bir köşeli parantez [ ] içine yazarak, (Mektûbât) dan ayrı olduklarını belli ettik.

Bu kitapta, îman ve tasavvuf bilgilerine ağırlık verilmiştir. Bu kitabı dikkat ile okuyan talihli bir kimse, kâmil bir îman ve güzel ahlak sâhibi olur. Tasavvufu, hakîkî tarîkati anlayarak, sahte tarîkatçılara aldanmaz. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”, (Kâmil mümin, eli ile dili ile mahluklara zararı dokunmayan kimsedir) buyurdu. Derin âlim Seyyid Abdülhakîm efendi “rahmetullâhi aleyh” de, Er-Riyâdu’t-Tasavvufiyye kitabında, (Tasavvuf, tarîkat, kötü huyların hepsinden kurtulmak, iyi huyların hepsine kavuşmaktır) demektedir. İslam dini, hükümete isyan etmeyi, kanunlara karşı gelmeyi, fitne çıkarmayı şiddetle yasak etmiş, bu konuda hiçbir özür kabul etmemiştir. Seyyid Kutub’un ve Mevdûdî’nin ihtilalci, bölücü kitaplarına ve boş kafalarından yazdıkları uydurma fetvalarına aldanmamalı, fitne çıkarmamalıdır. Müslüman, vatanına, milletine faydalı olur. Vatandaşların aynı hak ve hürriyetlere mâlik olduklarını bilir. Kendini kimseden üstün görmez. Herkese iyilik eder. Bölücülük yapmaz. Gayrimüslimlere, başka dinden, başka mezhepten olanlara, turistlere, yabancı tüccarlara, misafirlere de hiç kötülük yapmaz. Müslümanların güzel huylu, iyi insanlar olduklarını, güler yüzü ile tatlı sözleri ile ve iyi hareketleri ile bütün dünyaya tanıtır. Herkesin seve seve müslüman olmalarına sebep olur. Kötülük yapanlara nasihat verir. Kimseye hile, hıyanet yapmaz. Devamlı çalışır. Helal kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz. Borçlarını vaktinde öder. Bunu, Allah da sever, kullar da sever. Çalışarak helal para kazanmanın lazım ve çok sevap olduğu Mekâtib-i Şerîfe’nin 88. mektubu sonunda uzun yazılıdır.

Allahü teâlâ, bütün insanları, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin yazılarından ve rûhâniyetinden feyiz alarak, küfürden ve sapık inanışlardan korusun!

(Ehl-i sünnet) âlimlerinin, Resûlullahtan alarak bizlere ulaştırdıkları, biricik kurtuluş yoluna kavuştursun! Âmin.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler