- [Bir vakte bağlı kalmaksızın yahut özel bir hâle ait olmaksızın] bütün zamanlarda yapılması müstehab olan önemli Duâlar
Bil ki, bu kısımla maksadımız, bir vakte bağlı kalmaksızın yahut özel bir hâle ait olmaksızın bütün zamanlarda yapılması müstehab olan önemli Duâları anlatmaktır.
Bil ki, bu bölüm, doğrusu çok geniştir; bunun sonuna ulaşılmaz ve onda biri ihata edilemez. Fakat ben esas olanların en önemlilerine işaret edeceğim. Bunların evveli, Allahü sübhânehu ve teâlâ’nin peygamberlerden (salâvatüllahi ve selâmuhu aleyhim) ve hayırlı kimselerden haber vemiş” olduğu Kur’ânda zikri geçen duâlardır. Bunlar ma’ruf olup çoktur. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in yaptığı ve başkasına öğrettiği sabit olan duâlar da manası geniş sözü kısa olan bu duâlardandır. Bu kısım Duâlar doğrusu çoktur. Geçen bölümlerde bunların bazısı zikredilmişti. Ben burada onlardan Kur’ân duâlarını ve geçmiş Duâları içine alanları anlatacağım. Başarı Allah’tandır.
1004– Sahîh isnadlarla Nûman ibn Beşir’den (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyete göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Duâ ibâdettir.”[1]
1005– Güzel bir isnadla Hazret-i Âişe’den (radıyallahü anha) yapılan rivayetde şöyle demiştir:
“Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem Duâlarından toplu (manası geniş, sözü kısa) olanları severdi. Bunlardan başkası ile de (özel) duâ ederdi. “[2]
1006– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allah katında Duâdan daha iyi bir şey yoktur.”[3]
1007– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kim musibet ve şiddet zamanında Duâsını Allahü teâlâ‘nın kabul etmesini severse, genişlik zamanında çok duâ etsin.”[4]
1008– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’in çoğunlukla Duâsı şu idi:
Allahümme âtına fiddünyâ haseneten ve fi’l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr.”
“Allah’ım! Dünyada bize iyilik ver. Âhirette de bize iyilik ver ve bizi ateş azabından koru.”[5]
Müslim Peygamberin şöyle dediğini rivâyetine ilâve etmiştir: Enes kısa bir duâ etmek istediği zaman, bu duâ ile duâ ederdi.”
1009– İbn Mes’ûd’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Allah’ım! Senden hidâyet, takva, iffet ve gınâ (nefis zenginliği) isterim.”[6]
1010– Sahâbe olan Tarık ibn Eşyem el-Eşça’i’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Bir insan İslâmı kabul ettiği zaman Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ona namazı öğretir ve sonra şu kelimelerle duâ etmesini ona emrederdi:
“Allahümmegfir lî verhamnî vehdinî ve âfinî verzuknî.”
“Allah’ım beni bağışla, bana merhamet et, bana hidâyet ver, bana âfiyet ver ve beni rıziklandır).” Târık’dan Müslim’in diğer bir rivâyeti şöyledir:
“Bir adamın Peygambere gelip de şu şekilde konuştuğunu işitmiştir: Bir adam Peygambere gelip dedi ki, ya Resûlellah! Rabbimden isteyeceğim zaman nasıl söyleyeyim? Peygamber, (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle söyle dedi:
“Allahümmegfir lî verhamnî, ve âfinî verzuknî.”
“Allahım, beni bağışla. Bana merhamet et. Bana afiyet ver. Beni rızıklandır.) Bu sözler senin dünya ve âhiret işlerini toparlar.”[7]
1011– Abdullah ibn Amr ibn’l-As’dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Allahümme yâ musarrife’l-kulûbi sarif kulûbenâ alâ tâatike.”
“Ey kalbleri çevirip idare eden Allah’ım! Kalblerimizi Sana itaat etmeye çevir.”[8]
1012– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Belâ sıkıntısından, isyana düşmekten, kötü akıbetten ve düşmanların sevinmesinden Allah’a sığının.”[9] Süfyân’dan bir rivâyette o şöyle demistir: Hadisde üç madde vardır. Ben bir tane ilâve ettim; hangisini ilâve ettiğimi bilmiyorum. Bir rivâyette de Süfyân demiştir: Bu maddelere bir tane ilave ettiğimde şübheliyim.
1013– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah’ım! Ben acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, kocalmadan, cimrilikten Sana sığınırım. Yine kabir azabından Sana sığınırım. Hayat ve ölüm fitnesinden de Sana sığınırım.” Bir rivâyet şöyle: Borç yükünden ve azgın insanların üstün gelmesinden sana sığınırım.”[10]
1014– Abdullah ibn Amr ibni’l-Âs’dan, o da Ebû Bekir es-Sıddîk’dan (radıyallahü anhüm) yapılan rivâyette Ebû Bekir, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’e şöyle dedi:
“Namazımda duâ edeceğim bir Duâyı bana öğret. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki, şöyle söyle:
“Allah’ım! Ben nefsime çok yazık ettim. Günahları ancak Sen bağışlarsın. Tarafından bana bir mağfiret buyur, bana merhamet et; çünkü Sen çok mağfiret edensin, çok merhamet edensin.”[11]
Derim ki, hadisin rivâyetinde “Nefsime çok zulüm ve büyük zulüm” diye iki ifade olduğu için duâ edenin her iki sözü de kullanarak “nefsime çok ve büyük zulüm ettim” demesi müstehabdır. Bu duâ her ne kadar namazda okunmak üzere varid oldu ise de, Sahîh, hasen ve nefis olduğundan her yerde okunması müstehab olur. Bir rivâyette de:
“Namazımda ve evimde okuyacağım bir Duâyı bana öğret” şeklindedir.
1015– Ebû Mûsa el-Eş’arî’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şu duâyı yapardı:
“Allah’ım! Benim hatamı, cehlimi isimdeki taşkınlığı ve benden daha iyi bildiğin şeyi bana bağışla. Allah’ım! Ciddi işimi ve şakamı, hatamı ve kasden yaptığımı bağışla. Bütün bunlar bende vardır. Allah’ım! Önceden yaptığım ve yapacağım günahları, gizlediğimi ve açığa vurduğumu ve benden daha iyi bildiklerini bana bağışla. Evvel ve son Sensin. Sen her şeye kadirsin.”[12]
1016– Hazret-i Âişe’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem Duâsında şöyle buyururdu:
“Allah’ım! Ben, işlediğim şeyin şerrinden ve işlemediğimin şerrinden Sana sığınırım.”[13]
1017– İbn Ömer’den (radıyallahü anhüma) yapılar rivâyetde demiş ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in duâlarından biri şu idi:
“Allah’ım! Nimetinin gitmesinden, verdiğin afiyetin değişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve buğz ettiğin her şeyden Sana sığınırım.”[14]
1018– Zeyd ibn Erkam’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir: Ben size, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in söylediğinden başkasını söylemiyorum. O şöyle derdi:
“Allah’ım! Acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan, cimrilikten, üzüntüden, kabir azabından ben Sana sığınırım. Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve onu günahlardan temizle. Sen onu temizleyenin en hayırlısısın. Sen onu koruyansın, onu idare edensin. Allah’ım! Fayda vermeyen bir ilimden, korkmayan bir kulluktan, doymayan bir nefisten ve kabul olunmayan bir duâdan ben Sana sığınırım.”[15]
1019– Ali’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ona:
“Allah’ım, beni hidâyete erdir ve beni düzelt” de, buyurdu.” Bir rivâyette de:
“Allah’ım! Senden hidâyet ve doğruluk isterim.” söyle, buyurdu.[16]
1020– Sa’d ibn Ebî Vakkas’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir:
“Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem’e bir bedevi gelip:
Yâ Resûlellah! Bana söyleyeceğim bir duâ öğret, dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dedi ki, şöyle söyle:
‘Allah dan başka ilâh yoktur; yalnız o vardır. Ortağı yoktur. Allah çok çok büyüktür. Allah’a çok hamd olsun. Âlemlerin Rabbı noksanlıklardan münezzehtir. Kuvvet ve kudret ancak Allah’ındır. O, her şeye üstün gelendir, hikmet sahibidir,” Adam:
Bu sözler Rabbim için, bana ne var? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), sen şöyle söyle dedi:
“Allah’ım! Beni bağışla, bana merhamet et, beni hidâyete erdir, bana rızık ver ve bana afiyet ihsan et.” “Ravi “Bana afiyet ihsan et” sözünde (söylenip söylenmediğinde) şübheye düşmüştür.[17]
1021– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle derdi:
“Allah’ım! İşimin dayanağı olan dinimi düzelt. İçinde geçimim olan dünyamı bana yararlı yap. Dönüş yerim olan âhiretimi de düzelt. Her hayır hakkında hayatımı ziyade yap. Ölümü de her kötülükten uzak bana bir rahatlık kıl.”[18]
1022– İbn Abbâs’dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle söylerdi:
“Allah’ım! Sana teslim oldum, Sana îman ettim, Sana güvendim, Sana yöneldim, Senin gücünle mücedele ettim. Allah’ım! Seni sapıtmaktan Senin üstün kudretinle Sana sığınırım, senden başka İlâh yoktur. Sen ölmeyen hayat sahibisin. Cinler ve insanlar ise ölürler.”[19]
1023– Büreyde’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, bir adamın şöyle dediğini dinlemiştir:
“Allah’ım! Senden başka ilâh olmadığına, kimseye muhtaç olmayan bir varlık olduğuna, doğmadığına ve doğurulmadığma, hiç kimsenin kendisine denk bulunmadığına ben şahidlik ederek senden istiyorum.” Bunun üzerine peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Gerçekten sen öyie bir isim ile Allah’dan istedin ki, o isimle kendisinden istenince verir, ona duâ edilince kabul eder, buyurdu.”[20]
Bir rivâyette de şöyledir:
“Gerçekten sen, Allah’dan en büyük ismi ile istedin.” Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadistir.
1024– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre:
“Kendisi Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’le beraber oturuyordu. Bir adam da namaz kılıyordu. Sonra o odam duâ etti:
“Allah’ım! Hamd Sana mahsus olmak. Senden başka ilâh bulunmamak, göklerin ve yerin yaratıcısı bulunan İhsan sahibi olman itibariyle Senden istiyorum. Ey celâl ve ikram sahibi! Ey her şeyi tasarrufunda tutan ölümsüz varlık!..” Bunun üzerine Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem: Gerçekten bu adam Allahü teâlâ‘ya öyle büyük ismi ile duâ etti ki, bununla duâ edilince Allah kabul eder, bununla kendisinden istenince verir, buyurdu. “[21]
1025– Sahîh isnadlarla Hazret-i Âişe’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şu sözlerle duâ ederdi:
“Allah’ım! Ateşin fitnesinden ve ateşin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şerrinden Sana sığınırım.”[22]
1026– Ziyâd ibn İlâka’den o da amcasından ki, amcasının ismi Kutbe
İbn Mâlik’dir- (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, “Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle söylerdi:
“Allah’ım! Ahlakın, amellerin ve nefis isteğinin fenalıklarından Sana sığınırım.”[23]
1027– Şekel ibn Humeyd’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir.
Yâ Resûlellah! Bana bir duâ öğret, dedim, şöyle söyle dedi: .
“Allah’ım! Kulağımın kötülüğünden, gözümün kötülüğünden, dilimin kötülüğünden, kalbimin kötülüğünden ve (haram işlemeye sebeb olabilecek) menimin kötülüğünden Sana sığınırım.”[24]
1028– Sahîh isnadlarla Enes’den (radıyallahu anh) yapılan rivâyete göre Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem söylerdi:
“Allah’ım! Alaca hastalığından, delilikten, cüzzamdan ve hastalıkların kötülüğünden Sana sığınırım. “[25]
1029– Sahabi olan Ebû’l-Yesr’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım! Bina yıkıntısından, uçuruma düşmekten Sana sığınırım. Yine Boğulmaktan, yangından ve kocalmaktan Sana sığınırım. Ölüm anında beni Şeytanın çarpmasından Sana sığınırım. Yine Senin yoluna arka vererek ölmemden Sana sığınırım. Yine zehirlenip ölmemden Sana sığınırım.” Diğer bir rivâyettede “Kader ve üzüntü ile ölmekten Sana sığınırım” şeklindedir.[26]
1030– Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle söylerdi:
“Allah’ım! Açlıktan Sana sığınırım; çünkü o (insanı terk etmeyen) ne kötü arkadaştır! Yine hıyanet etmekten Sana sığınırım; zira o ne kötü gizli bir huydur!..”[27]
1031– Hazret-i Ali’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre bir mükâteb (âzâd edilmek için mal ödemek üzere efendisi ile sözleşme yapan köle) kendisine gelip:
Ben sözleşmemde acziyete düştüm (borcumu ödeyemiyorum), bana yardım et, dedi. (Hazreti Ali ona),
Üzerinde dağ kadar borç olsa onu senden ödeyecek olan Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in bana öğretmiş olduğu sözleri sana öğreteyim mi? dedi. Sen şöyle söyle:
“Allah’ım! Senin helâl rızıklarınla beni haramdan koru ve lütfunla Senden başkasına muhtaç kılma.”[28]
1032– İmrân ibnü’l-Husayn’den (radıyallahü anhüma) yapılan rivayete göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem, İmrân’ın babası Husayn’e, kendileriyle duâ edeceği şu iki sözü öğretti:
“Allah’ım! Bana hidâyetimi ilham et ve nefsimin kötülüğünden beni koru.”[29]
1033– zayıf bir isnadla Ebû Hüreyre’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyete göre Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle duâ ederdi:
“Allah’ım! Çekişip düşmanlık etmekten, iki yüzlülükten ve kötü ahlâktan Sana sığınırım.”[30]
1034– Şehr ibn Havşeb’den yapılan rivâyetde demiştir ki, ben Ümmü Seleme’ye (radıyallahü anha):
Ey Mü’minlerin annesi! Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem yanında olduğu zaman en çok yaptığı duâ hangisidir? dedim. Dedi ki, çoğunlukla Duâsı .şu İdi:
“Ey kalbleri halden hâle çeviren! Benim kalbimi dinin üzere sabit kıl.”[31]
1035– Hazret-i Âişe’den (radıyallahü anha) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle söylerdi:
“Allâhümme âfinî fî cesedi ve afini fî basari ve’c-alhü’l-varise minnî lâ ilâhe illâ ente’l-halîmu’l-kerîmu. Sübhânellâhi rabbi’l-arşi’lazîmi ve’l-hamdü lillâhi rabbi’l-âlemîn.”
“Allah’ım! Bedenime afiyet ver. Gözüme de öyle bir afiyet ver ki, benim arkamda kalsın (ölünceye kadar görme nimetinden beni mahrum bırakma). Senden başka İlâh yoktur. Sen Hâlimsin, Kerimsin (günahkârlara acele azâb vermezsin, ikramın boldur.) Büyük Arş’ın Rabbı olan Allah bütün noksanlıklardan münezzehtir. Hamd da âlemlerin Rabbine mahsustur. “[32]
1036– Ebû’d-Derdâ’dan (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şu sözler Dâvud aleyhisselâm’ın duâlarından idi:
“Allâhümme innî es’elüke hubbeke ve hubbe men yuhıbbuke ve’l-amelellezîyubelliğunî hubbeke. Allahümme’cal hubbeke ehabbe Heyye min nefsî ve ehli ve mine’l-mâi’l-bândi.”
“Allah’ım! Senden Senin sevgini ve Seni sevenlerin de sevgisini ve beni Senin sevgine ulaştıracak ameli istiyorum. Allah’ım! Senin sevgini, nefsimi, ailemi ve soğuk suyu sevmekten daha ziyade yap.”[33]
Yunus (aleyhisselâm)’ın Yaptığı Duâ:
1037– Sa’d ibn Ebî Vakkas’dan (radıyallahü anhü) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Yunus peygamber balığın karnında iken Rabbine ettiği duâ şu idi:
“Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâîimîn.”
“Senden başka ilâh yoktur. Bütün noksanlıklardan münezzehsin. Ben, nefsine yazık edenlerden oldum.” Müslüman bir adam herhangi bir şey için bu sözlerle duâ ederse, muhakkak surette Allah onu kabul eder.”[34]
1038– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde:
“Bir adam Peygamber sallallahü aleyhi ve selleme gelip:
— Duânın hangisi daha faziletlidir? dedi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem):
— Sen, Rabbinden dünyada ve âhirette afiyet iste, buyurdu. Sonra adam ikinci günde peygambere gelip:
— Yâ Resûlellah! Duânın hangisi daha faziletlidir? Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona aynı şeyi söyledi. Sonra adam üçüncü gün peygambere gelip ona aynı sözü söyledi. Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): Sana dünyada afiyet verilince ve âhirette de sana verilince gerçekten kurtulmuş oldun, dedi.”[35]
1039– Abbas ibn Muttalib’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle demiştir:
“Dedim ki, yâ Resûlellah! Bana bir duâ öğret de onunla Allahü teâlâ‘dan isteyeyim. Resûlüllah (sallallahü aleyhi ve sellem):
— Allah’dan afiyet isteyin, dedi. Bir kaç gün bekledikten sonra ben gelip:
— Yâ Resûlellah! Yâ Resûlellah bana bir şey öğret de onunla Allahü teâlâ‘dan isteyeyim, dedim. Bunun üzerine:
— Ey Abbas, ey Allah’ın Resûlünün amcası! Allah’dan dünya ve âhiret için afiyet isteyin, buyurdu.[36]
1040– Ebû Ümâme’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde şöyle anlatmıştır:
“Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem, öyle çok duâ yaptı ki, ondan hiç bir şey ezberlenemedi. Ben:
Yâ Resûlellah! Öyle çok duâ ettin ki, ondan hiç bir şey ezberleyemedik, dedim. Bunun üzerine:
Bunların hepsini toplayan duâyı size söyleyeyim mi? Şöyle söylersin dedi:
Allahümme innî es’elüke min hayrın mâ se’eleke minhu nebiyyuke Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ne’ûzü bıke min şerri mesteâzeke minhu nebbiyuke Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) ve ente’l-müsteânü ve aleyke’l-belâgu ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.”
“Allah’ım! Senin peygamberin Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem hayır olarak Senden neyi istedi se ben onu Senden isterim. Hangi kötülükten de Senin peygamberin Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem Sana sığınmışsa, biz de ondan Sana sığınırız. Sen yardım istenensin ve dilekler kendisine ulaştırılansın. Allah’dan başka kuvvet ve kudret sahibi yoktur.”[37]
1041– Enes’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyetde demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
“Yâ Ze’l-Celâli Ve’l-İkrâm (ey celâl ve ikram sahibi) diyerek duâya devam ediniz.”[38]
1042– İbn Abbâs’dan (radıyallahü anhüma) yapılan rivâyetde demiştir ki, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem şöyle duâ ederdi:
“Rabbi e’innî ve lâ tü’in aleyye, Vensurnîvelâ tensur aleyye. Vemkürli ve lâ temkür aleyye ve yessir hüdâye vensurnî alâ. men beğa aleyye rabbi’c-alnî leke şâkiran leke zâkiran, leke rahiben, leke mitvâan, ileyke mucîben ev münîben tekabbel tevbetî veğsil havbeti ve ecib daveti ve sebbit hücceti vehdi kalbi ve seddid lisânî veslüî sehîmete kalbî.”
“Rabbim, bana yardım et, Aleyhime yardım etme. Bana başarı ver, aleyhime başarı verme. (Düşmanlara haberleri olmaksızın) belâ ver, aleyhime verme. Hidâyetimi kolaylaştır ve bana isyan edene karşı bana zafer ver. Rabbim, beni Sana şükreden, Seni zikreten, Senden korkan, Sana itaat eden, Sana icabet eden yahut Sana yönelen yap. Benim tevbemi kabul et, Günahımı yıka, Duâmı kabul et, dâvamı sabit kıl, kalbime hidâyet ver, dilimi düzelt ve kalbimin kıskançlığını gider.”[39]
1043– Hazret-i Âişe’den rivâyet edildiğine göre, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem ona şöyle söyle dedi:
Allahümme innies’elüke minel-hayri küllihi âcilihî ve âcilibimâ âlimcü minhu ve mâ iem âlem. Ve eûzü bike mîne’şşerri küllihîâcilihî ve âcilihi mâ âlimtü minhu ve mâ İem a’lem ve es’elüke’l-cennete ve mâ karrebe ileyhâ min kavlin ev amelin vee’ûzü bike mine’n-nâri ve mâkarrabe ileyhâ min kavlin ev amelin ve es’eîüke hayre mâseelekebihîabdüke ve resûlüke muhammedün (sallallahü aleyhi ve selleme) ve eûzü bike min şerri meztezeke minhu abdüke ve resûluke muhammedün (sallallahü aleyhi ve selleme) ve es’eîüke mâ kazayte lîmin emrin en tec’ale âkıbetehu reşeden.”
“Allah’ım! Hayrın hepsini Senden istiyorum, hem dünyadakini hem de âhirettekini. Hayırdan bildiğimi ve bilmediğimi de istiyorum. Ben Senden cenneti ve söz ile amelden ona yaklaştıran şeyi istiyorum. Ateşten ve söz olsun yahut amel olsun bunlardan ateşe yaklaştıran şeylerden de Sana sığınırım. Senin kulun ve Peygamberin Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem) Senden istediği şeylerin hayırlısını ben Senden istiyorum. Senin kulun ve Peygamberin Muhammed’in (sallallahü aleyhi ve sellem) Sana sığındığı şeylerin şerrinden Sana sığınırım. Benim için takdir ettiğin işin akıbetini selâmet kılmanı Senden İstiyorum. “[40]
1044– İbn Mes’ûd’dan rivâyete göre, demiştir ki şu sözler Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem’in duâlarından idi:
Allahümme innâ nes’elüke mûcibâti rahmetike ve azâitne mağfiretike vesselâmete min külli ismin ve’lğanîmte min külli binin ve’îfevze bi’î-cennete vennecâte minennâr.”
“Allah’ım! Senin rahmetini gerektirenleri ve mağfiretinin büyüğünü, her günahdan selâmeti ve her iyilikten de mükâfat, cennete ulaşmayı ve ateşten kurtulmayı Senden isteriz.”[41]
1045– Câbir ibn Abdullah’dan rivâyet edildiğine göre, Câbir demiştir ki, “bir adam Resûlüllah sallallahü aleyhi ve selleme gelip şöyle dedi: Günahlardan yazık oldu bana, vay başıma!… İki kez yahut üç kez söyledi. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ona dedi ki, sen şöyle söyle:
Allahümme mağfiretüke evsau min zünûbî ve rahmetüke ercâ indî min amelî.”
“Allah’ım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan çok daha geniştir, rahmetin de benim nazarımda yaptığım amelden çok daha güvencelidir.”
Adam bu sözleri söyledi. Sonra geygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona bu duâyı tekrarla dedi. Adam tekrarladı. Sonra tekrarla dedi, adam da tekrarladı. Bunun üzerine peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: haydi kalk, günahların bağışlanmıştır, dedi.”[42]
1046– Ebû Ümâme’den (radıyallahü anh) yapılan rivâyette demiştir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Yâ erhame’r-râhımîn. (Ey merhamet edenlerin en merhametlisi!) diyen kimse için Allah’ın görevli bir meleği vardır. Kim bunu üç defa söylerse, melek ona şöyle der: Merhamet edenlerin en merhametlisi (olan Allah) sana teveccüh etmiştir. iste…”[43]
——————–
[1] Ebu Dâvud. Tirmizî. Nesâî. İbn Mâce. Ahmed b. Hanbel. Buhârî, el-Edebül-Müfred.
[2] Ebû Dâvud. Ahmed b. Hanbel.
[3] Tirmizî. İbn Mâce.
[4] Tirmizî. Hâkim, el-Müstedrek.
[5] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud.
[6] Müslim. Tirmizî.
[7] Müslim.
[8] Müslim.
[9] Buhârî, Müslim, Nesâî.
[10] Buhârî. Müslim. Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî.
[11] Buhârî. Müslim. Tirmizî. Nesâî
[12] Buhârî. Müslim.
[13] Müslim. Ebû Dâvud. Nesâî.
[14] Müslim. Ebû Dâvud
[15] Müslim. Tirmizî. Nesâî
[16] Müslim.
[17] Müslim.
[18] Müslim.
[19] Buhârî. Müslim.
[20] Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. Ahmed b. Hanbel.
[21] Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.
[22] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. İbn Mâce. (Tirmizî, bu hadis hasendir, Sahîhdir, demiştir.)
[23] Tirmizî. Hâkim. İbru Hibbân. (Tirmizî, bu hasen hadistir, demiştir.)
[24] Ebû Dâvud. Tirmizî. Nesâî. Hâkim. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadistir.)
[25] Ebû Dâvud. Nesâî.
[26] Ebû Dâvud. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.
[27] Ebû Dâvud. Nesâi.
[28] Tirmizî.
[29] Tirmizî. (Tirmizî. hasen hadistir deniştir.)
[30] Ebû Dâvud. Nesâî.
[31] Tirmizî. Müstedrek. (Tirmizî, hasen hadistir, demiştir.)
[32] Tirmizî. Hâkim, el-Müstedrek.
[33] Tirmizî. (Tirmizî, hasen hadistir demiştir.)
[34] Tirmizî. Hakim Ebû Abdullah demiştir ki, bu hadisin İsnadı Sahîhtir.)
[35] Tirmizî. İbn Mâce. (Tirmizî, bu hadis hasendir, demiştir.)
[36] Tirmizî. İbn Mâce. (Tirmizî, bu hadis hasendir, demiştir.)
[37] Tirmizî. (Tirmizî demiştir ki, bu hasen hadistir.)
[38] Tirmizî. Nesâî.
[39] Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. Ahmed b. Hanbel. Nesâî, fil-yevmi velleylefi.
[40] Ahmed b. Hanbel. İbn Mâce. İbn-i Hibbân. Hâkim.
[41] el-Müstedrek.
[42] Hâkim, el-Müstedrek.
[43] Hâkim, el-Müstedrek.
Benzer Yazıları Okumak İçin Tıklayınız