Sual: Karaborsacılık nedir? Caiz midir?
Cevap: Karaborsacılık, insanların ve hayvanların ihtiyaç maddelerini piyasadan toplayıp, pahalandığı zaman satmaya denir. Lügatte hak yemek, haksızlık etmek ve kötü muâmele etmek mânâsına olup, meşrû olmayan kazanç yollarından birisidir. Karaborsaya “ihtikâr”da denir.
Karaborsa, yeryüzündeki bütün toplumlarda suç ve çirkin bir iş sayılmıştır. Hemen hemen her devlet, karaborsacılığı yasaklamış, bunun için kanunlarında müeyyideler koymuştur. Bir milletin iktisat sistemini allak bullak eden, devletin iktisâdî tedbirlerini geçersiz hâle getiren ve milleti aşırı derecede sıkıntıya sokan karaborsa, hayatın çekilmez hâle gelmesine sebeb olur. Komünizmin ve kapitalizmin hüküm sürdüğü ülkelerle, serbest piyasaya dayanmayan ve aşırı devletçiliğin tatbik edildiği ülkelerde karaborsa yaygın olup, çok fazla bir şekilde yürütülmektedir.
Memleketimizde de karaborsa ile mal temin edip piyasaya sürmek kânunen suçtur. Gerek Türk Ticaret Kanununda ve gerekse Millî Koruma Kânununda bu hususta cezâî müeyyideler konmuştur. Ayrıca serbest piyasa ekonomisine dayanan iktisadî bir sistem tatbik edilmeye çalışılarak, karaborsacılık yapmak isteyenlere engel olunmaya çalışılmaktadır. Sosyal hayatta derin yaralar açan ve iktisadî sistemlerdeki tedbirleri ortadan kaldıran karaborsaya engel olmanın en gerçekçi yolu; ihtiyaç duyulan malları üretmek veya zamanında ithâlini sağlamak ve bu işi yapmak için fırsat kollayanları caydırıcı hükümlerle ve zorluklarla vazgeçirmeye çalışmakla beraber, ahlakî açıdan bu işin çirkinliğini vicdanlara yerleştirmektir. Bu da insanlara din ve ahlak eğitiminin verilmesiyle sağlanır.
Karaborsacılık yapan, piyasanın ucuzlamasından üzülür, piyasa yükselirse sevinir. Halbuki eldeki maldan başkalarını faydalandırmak, insanî ve dinî vazifedir. Ticâret hayatında, müşterilerini aldatmak ve karaborsacılık yapmak çirkin ve suç olan bir kazanç yoludur. İslâmiyet karaborsacının elindeki kazancı kötülemekte ve kendisinin de günahkar, yani suçlu bir Müslüman olduğunu bildirmektedir. Sakladığı malların hepsini sadaka olarak dağıtsa bile, yine de karaborsacılık günâhından kurtulamaz. Nitekim, Peygamber efendimiz; “Bir kimse gıda maddelerini alıp, pahalı olup da satmak için kırk gün saklarsa, hepsini fakirlere dağıtsa, günahını ödeyemez.” buyurmaktadır. Bunun gibi, başka bir hadîs-i şerîfde de karaborsacılıktan sakınanları överek, şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, dışarıdan gıda maddesi satın alıp, şehre getirir ve piyasaya göre satarsa, sadaka vermiş veya köle azad etmiş gibi sevap kazanır.” Hazret-i Ali de; “Gıda maddelerini kırk gün saklayanın kalbi kararır.” buyurmuştur. Hattâ hazret-i Ali, kendisine haber verilen bir karaborsacının, sakladığı şeylerin hepsini yaktırmıştır.
Âlimlerden birisi tüccardı. Vâsıt şehrinden, Basra’ya gıda maddeleri gönderip satılmasını vekiline emretti. Basra’da ucuz olduğu için, vekili bir hafta bekleyip, pahalı sattı ve müjde yazdı. O zat ise, cevabında “Biz az kâr ile çok sevap kazanmayı daha çok severiz. Fazla kazanmak için, dînimizi feda etmemeliydin. Çok büyük suç işlemişsin. Bunu affettirmek için sermâyeyi ve kârı hemen sadaka olarak dağıt.” dedi.
Dinimizde karaborsanın yasak olması Müslümanlara ve bütün insanlara zararlı olduğu içindir. Çünkü, gıda maddeleri, insanların ve hayvanların yaşayabilmesi için lâzımdır. Bir kişi alıp saklayınca başkaları alamaz. Bu, sanki çeşme suyunu saklayıp, herkesi susuz bırakmaya benzer. İnsanlara lâzım olan her şeyde ihtikar (karaborsa) haramdır. Meselâ lüzumlu ilâçları da saklamak büyük günahtır. Kininin sıtmaya, ensülinin şeker hastasına ve aşı ile serumların belli mikroplara karşı kullanılması, ekmeğin açlığa karşı kullanılması gibi, muhakkak şifâya sebeb olduğundan, bunun gibi tesiri kuvvetli ilâçları saklayarak karaborsacılık yapmak haramdır. Karaborsa gıda maddeleri az bulunduğunda haramdır. Çok olup, herkes kolaylıkla alabilirse, karaborsa olmaz. Fakat, böyle zamanlarda da yapılan iş mekruhtur; yani çirkin olup beğenilmez. Çünkü insanların zararını beklemek, iyi birşey değildir. Hadîs-i şerîfte; “İnsanların iyisi, insanlara faydası olandır.” buyruldu. En kötüsü de onlara zararı dokunanıdır.
Hîleyle rızk artmaz, malın bereketi gider. Hile ile azar azar biriktirilen şeyler, ansızın gelen bir felâketle, birden bire giderek geride yalnız günahları kalır. Birgün ansızın sel gelip, süte hile yapan birinin ineğini boğdu. Adam şaşkın bir halde düşünürken çocuğu dedi ki: “Baba süte kattığımız sular birikerek sel oldu. İneğimizi alıp götürdü.” Hadîs-i şerîfte buyruldu ki: “Ticârete hıyânet karışınca bereketi gider.” Bereket demek, az malın çok faydası olmak, çok işe yaramak demektir. Az bir mal, bereketi olunca, çok kimsenin rahat etmesine çok iyi işlerin yapılmasına yarar. Bereketli olmıyan çok mal vardır ki, sâhibini dünyâ ve âhirette felâkete sürükler. O halde malın bereketli olmasını istemelidir. Bereket, emin tüccarlarda bulunur. Çünkü her müşteri emin tüccara gider. Hıyânet edenlere kimse gitmez.
Her sanatta hîle yapmamak dînimizin emridir. Müslüman güzel ahlâkını her yerde gösterirse örnek olur.
Karaborsa memleketin ahenk ve nizamını sarsan, birlik ve beraberliğini bozan, dostluğu düşmanlığa çeviren, vatanı felakete sürükleyen bir âfettir. Karaborsacılıktan elde edilen kazanç, sâhibini Allah’ın gazabına ve insanların nefretine lâyık yapar.