Sual: Namazın dışındaki fazlar sayılırken “Setri Avret” maddesi geçiyor. Hangi uzuvlar avret mahallidir? Namaz kılarken vücudumuzun hangi kısımlarını örtmezsek namaz bozulur?
Cevap: Mükellef olan, yani akıl ve baliğ olan insanın namaz kılarken açması veya her zaman başkasına göstermesi ve başkasının bakması haram olan yerlerine “avret mahalli” denir. Erkeğin ve kadının avret mahallini örtmesi, hicretin 3. senesinde gelen Ahzab ve 5. senesinde gelen Nur surelerinde emrolundu. Hanefi ve Şâfiî mezheplerinde erkeklerin, namaz için avret mahalli, göbekten diz altına kadardır. Şâfiî mezhebinde göbek, hanefi mezhebinde diz avrettir. Buraları açık olarak kılınan namaz sahih olmaz. Namaz kılarken, vücudun diğer kısımlarını, [kolları, başı] örtmek [ve uzun cübbe ve entari yoksa, çorap giymek] erkeklere sünnettir. Açık kılmaları mekruhtur.
Hür olan kadınların ellerinden ve yüzlerinden başka her yerleri, bilekleri, sarkan saçları ve ayaklarının altı, namaz için hanefide avrettir. Ellerin üstü avret değildir diyen kıymetli kitaplar çoktur. Bunlara göre, kadınların bileklerine kadar ellerinin üstü açık kılmaları câiz olur. Fakat, kitapların hepsine uymuş olmak için, kadınların elleri örtecek kadar uzun kollu namazlık veya geniş baş örtüsü ile elleri örtülü olarak kılmaları, daha iyi olur. Kadınların ayakları namazda avret değildir diyen de varsa da, bu âlimler de, namazda örtmesi sünnet, açması mekruhtur dedi. [Sarkan saçın da, ayak gibi olduğu Kadıhan’da yazılıdır.] Erkeğin veya kadının avret uzuvlarından herhangi birinin 4’te 1’i, bir rükün açık kalırsa, namaz bozulur. Azı açılırsa bozulmaz, namazı mekruh olur. Mesela, ayağının 4’te 1’i açık olan kadının namazı sahih olmaz. Kendisi açarsa hemen bozulur. Umdetü’l-İslam kitabında diyor ki “Kadının topuk kemiği veya bileği veya boynu veya saçı açık olarak kıldığı namazı sahih olmaz. İnce olup içindeki uzvun şekli veya rengi görünen kumaş, yok demektir”. Şâfiî mezhebinde kadının 2 elinden ve yüzünden başka her yeri her zaman avrettir.
İbni Âbidin “rahmetullâhi aleyh”, Reddü’l-Muhtar’da buyuruyor ki:
Avret yerini örtmek, namazda da, namaz dışında da farzdır. İpek ve gasp edilmiş, çalınmış kumaşla örtülü olarak namaz kılmak tahrimen mekruhtur. Hiçbir şey bulamayan bir erkeğin, yalnız ipek bulunca, ipekle de örtmesi lazım olur. Yalnız iken kılarken de, örtmek farzdır. Temiz elbisesi bulunan kimsenin karanlıkta, yalnız iken de çıplak kılması câiz değildir. Kadınların, namaz dışında, yalnız iken, diz ve göbek arasını örtmesi farz olup sırtını ve karnını örtmesi vâcib, başka yerlerini örtmesi edebdir. Evde yalnız iken, başı açık dolaşabilir. Görünmesi câiz olan 18 erkek yanında, ince baş örtüsü örtmeleri evladır. İyi olur. Yalnız iken avret yeri, ancak özür ile açılabilir. Mesela helâda açılır. Yalnız olarak gusül abdesti alırken açmak mekruh olur veya câizdir veya küçük yerde câiz olur da denildi. Namaz dışında, necasetli elbise ile de örtünmek lazım olur.
El-fıkh-u-alel-mezahibil-erbea kitabında diyor ki (Erkeklerin ve kadınların namazda örtmeleri farz olan ve erkeklerin erkeklere ve kadınlara ve kadınların mahremlerine göstermeleri haram olan yerleri, 4 mezhepte aynı değildir. Fakat, kadınların yüzlerinden ve avuç içlerinden ve dışlarından başka yerlerini yabancı erkeklere ve müslüman olmayan kadınlara göstermeleri ve bunların bakmaları 3 mezhepte de haramdır. Ancak, Şâfiîde, fitneye sebep olacağı zaman, yüzü ve elleri de, yabancı erkekler arasında avret olur.) Kadınların, yabancı erkeklere yalnız yüzünü ve avuçlarını açması câiz ise de, erkeklerin, müslüman olsun, kâfir olsun, yabancı kadınların yüzlerine ve avuçlarına şehvet ile bakması câiz değildir. Kadınların bakması câiz olan yerlerine, mesela yabancı kadınların yüzlerine, avuçlarına ve avret yerlerinin resimlerine ve konuşan çocukların avret yerlerine, lüzumsuz olarak şehvetsiz bakmak mekruhtur. Konuşmaya başlamamış olan küçük çocukların avret mahalli, yalnız seveteyndir. Erkek çocukların, on yaşına kadar, kızların ise, gösterişli oluncaya kadar galiz avretlerine, bundan sonra, bütün avret yerlerine bakmak câiz değildir. Hayvanların avret mahalli yoktur. Oğlanların yüzüne şehvet ile bakmak da haram olup şehvetsiz bakmak, güzel olsalar da câizdir.
Fetava-i Hayriye’de diyor ki “Fitne tehlikesi olunca, akıl ve baliğ olan güzel oğlanı, babası, kendi evine, terbiyesi altına alır. Sefere, ilim öğrenmeye, hacca sakalsız göndermez. Bunu kadın gibi korur. Fakat yüzüne peçe örtmez. Sokakta her kadının yanında 2 şeytan vardır. Oğlanın yanında 18 şeytan vardır. Bunlara bakanları aldatmaya çalışırlar. Ananın, babanın meşru emirlerine itaat etmesi farzdır. Fitne tehlikesi olmayan akıl, baliğ oğlunu babası zorla evinde tutamaz”.
[Mecmau’l-Enhür’ün 2. cildinde diyor ki Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” “Yabancı kadınların, yüzlerine şehvet ile bakanların gözlerine, kıyamet günü ergimiş kızgın kurşun dökülecektir” buyurdu. (Birgivi vasiyetnamesi)ni şerh eden, Kadı zade, göz afetlerini anlatırken diyor ki Nur sûresi, 30. âyetinde meâlen, “Ey Resûlüm “sallallâhü aleyhi ve sellem”! Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar! İmanı olan kadınlara da söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haram işlemekten korusunlar!” buyuruldu.
(Rıyad-un-nasıhin)de diyor ki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” vedâ haccında: “Yabancı kadına şehvet ile bakan bir kimsenin gözleri ateşle doldurulup, sonra Cehenneme atılacaktır. Yabancı kadın ile toka edenin kolları ensesinden bağlanıp, Cehenneme sokulacaktır. Yabancı kadın ile lüzumsuz yere şehvet ile konuşanlar, her kelimesi için, bin sene Cehennemde kalacaktır” buyurdu. Bir hadis-i şerifte buyurdu ki: “Komşu kadına ve arkadaşların kadınlarına şehvet ile bakmak, yabancı kadınlara bakmaktan on kat daha günahtır. Evli kadınlara bakmak, kızlara bakmaktan bin kat daha çok günahtır. Zina günahları da böyledir”.
Berika kitabında diyor ki “3 şey, göze cila verir: Yeşilliğe, akar suya ve güzel yüze bakmak” ve “3 şey gözü kuvvetlendirir. Sürme çekmek, yeşilliğe ve güzel yüze bakmak” hadis-i şerifleri, bakması helal olan kimselere bakmanın faydasını bildirmektedir. Yoksa, yabancı kadınlara, kızlara bakmak, gözü zayıflatır ve kalbi karartır. Hakim, Beyheki ve Ebû Davud bildiriyorlar ki Ebû Ümame’nin “radıyallâhu anh” bildirdiği hadis-i merfuda, “Yabancı bir kızı görüp de, Allahü teâlânın azabından korkarak, başını ondan çeviren kimseye Allahü teâlâ ibâdetlerin tadını duyurur” buyuruldu. İlk görmesi affolunur. Bir hadis-i şerifte, “Allah için yapılan cihatda düşmanı gözleyen veya Allah korkusundan ağlayan veya haramlara bakmayan gözler, kıyamette Cehennem ateşini görmiyeceklerdir” buyuruldu].
7 veya 10 yaşında olan gösterişli kızlar ve 15 yaşını dolduran veya baliğa olan bütün kızlar, kadın hükmündedir. Böyle kızların başları, saçları, kolları, bacakları açık olarak, yabancı erkeklere görünmeleri ve erkeklere teganni etmeleri, onlarla yumuşak, cilveli konuşmaları haram olur. Kadınların, yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye sebep olmayacak şekilde, sert konuşması câizdir. Erkekler arasında yüzünü açmaları da böyledir. Kadınların, başı, saçı, kolları, bacakları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklere, lüzumsuz yere, seslerini duyurmaları, erkeklere şarkı söylemeleri, plak ile film ile de duyurmaları, Kurân-ı Kerîm, mevlüt, ezan okuyarak duyurmaları büyük günahtır. [Kadınların, kızların ince, dar veya kürklü örtü ile ve küpe, gerdanlık gibi ziynet eşyası açık olarak ve erkekler gibi giyinerek ve saçlarını erkekler gibi tıraş ederek sokağa çıkmaları haramdır. Bunun için, geniş bile olsa, pantolon ile örtünmeleri de câiz değildir. Pantolon, erkek elbisesidir. Tergibü’s-salât kitabındaki hadis-i şeriflerde, “Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyenen kadınlara ve kadın gibi giyenen, süslenen erkeklere lanet edildi”. Hele dar pantolon, erkeklere de câiz değildir. Çünkü, kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Bundan başka, kadınların pantolon giymeleri eskiden de, şimdi de İslam adeti değildir. Dinsizlerden, İslam tesettürünü bilmeyenlerden gelmektedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, İslam adeti olamazlar. Kâfirlere benzeyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifte bildirilmiştir. Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lâzımdır. Şalvar, çok geniş olduğu için, adet olan yerlerde, kadınlar için de, iyi bir örtü olur. Adet olmayan yerlerde fitneye sebep olursa, kullanması câiz olmaz. Kadı Senaullah-ı Pani-püti, Şâh Veliyullah-ı Dehlevî’nin Tefhimat kitabı sonundaki 7. vasiyetini açıklarken, (Gömlekle ve peştemal sararak ve nalın giyerek ve benzeri şeylerle sokağa çıkmak, eskiden İslam adeti idi. Şimdi, bu adetin bulunmadığı yerlerde, bunlarla sokağa çıkmak, gösteriş olur. Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem”, gösterişi, şöhret yapmayı yasak etmiştir. Müminlerin adeti olan şeylerle örtünmelidir. Ayrılık yapmamalıdır) buyuruyor. Geniş manto ile örtünmek adet olan yerlerde, kadının çarşafla sokağa çıkması da böyledir. Ayrıca, İslam örtüsü ile alay edilmesine sebep olarak, günah da olur. ]
Namazda ve namaz dışında, avret yerini başkalarının yan taraflardan görmemeleri için, örtmek farz olup kendinden örtmesi farz değildir. Rükûda iken, kendi avret yerini kendi görürse, namazı bozulmaz. Fakat, bakması mekruhtur. Cam gibi, naylon gibi, altının rengi görünen şey ile örtü olmaz. Örtü dar olup veya bol ise de, herhangi avret yerine yapışıp uzvun belli olması, namaza zarar vermez. Fakat, böyle, başkalarına karşı örtülmüş olmaz. Başkasının, böyle belli olan kaba avretine bakmak haramdır. Erkeklerin seveteyn denilen ön ve arka uzuvları ve kaba etleri (Kaba avret)dir. Yorgan altında çıplak yatan bir hasta, başı yorgan içinde iken, ima ile namaz kılıca, çıplak kılmış olur. Başını yorgandan dışarı çıkarıp kılarsa, yorganla örtülü kılmış olup câiz olur. İnsanın örtünmesi değil, avret yerinin örtünmesi şarttır. Karanlıkta, yalnız odada, kapalı çadırda çıplak kılmak câiz değildir.
Avret yerini örtmekten âciz kalan kimse, namazda oturduğu gibi veya daha iyisi, ayaklarını kıbleye uzatıp, elleri ile önünü örtüp, ima ile kılar. Çünkü, avret yerini örtmek, namazın diğer farzlarından daha mühimdir. [Görülüyor ki çıplak kalanın da, namazı vaktinde kılması, kazaya bırakmaması lâzımdır. Tembellikle kılmayanların ve kaza namazlarını ödemeyenlerin, büyük suç altında sorumlu olduklarını, buradan da anlamalıdır.] Çıplak olan, yanında bulunanlardan örtü ister. Söz verilirse, vaktin sonuna kadar bekler. Su olmayınca, suyu ümit edenin de vaktin sonuna kadar, su beklemesi, ancak bundan sonra teyemmüm etmesi lâzımdır. Parası olanın su ve örtü alması lâzımdır. 4’te 1’inden azı temiz olan örtüden başka bir şey bulamayan kimsenin, bu örtü ile kılması veya oturup ima ile kılması câiz olup 4’te 1’i temiz olan örtü ile ayakta kılması lâzımdır ve namazını iade etmez.
Seferi olan, bir mil içinde, içmeden fazla su bulamazsa, necasetli örtü ile kılar ve iade etmez. Mukim olanın, yani misafir olmayanın, necis örtü ile kılması câiz değildir. Temizlemesi mümkün ve lâzımdır. Çünkü, şehirde su bulmak ihtimali fazladır. Su bulunmadığı muhakkak ise, mukim de necasetli örtü ile kılabilir ve teyemmüm eder. Reddü’l-muhtar’ın 5. cildinde buyuruyor ki:
İnsanların, birbirine görünmesi ve bakması, 4 türlüdür:
Erkeğin kadına, kadının erkeğe, erkeğin erkeğe, kadının kadına bakmasıdır. Erkeğin kadına bakması da 4’e ayrılır:
Erkeğin yabancı hür kadına, kendi zevcesine ve kendi cariyelerine ve bakması câiz olan 18 akrabasına, başkalarının cariyelerine bakmasıdır.
Erkeklerin yabancı kadının yüzünden ve avuçlarının içinden ve dışından başka yerine bakmaları 4 mezhepte de haramdır. Kızların yüzlerine şehvet ile bakmaları da haramdır. Bunun için, kızların yüzlerini de örtmeleri lâzımdır. Hasi, yani burulmuş, husyeleri çıkarılmış olanın bakması da haramdır. İnsanı burmak haramdır. Hayvanı, ancak semizletmek için câizdir.
Erkeklerin, erkeğin göbeği ile dizi arasına bakmaları haramdır. Bunun dışına, şehvetsiz bakmaları câizdir. Zevcesine ve kendi cariyelerine tepeden tırnağa kadar, şehvet ile dahi bakması ve bunların ona bakmaları câizdir.
[Erkeğin avret mahalli, 3 mezhepte, göbek ile diz arasıdır. Hanefide diz avrettir. Göbek avret değildir. Şâfiîde, göbek avret olup diz avret değildir. Malikide her ikisi de avret değildir. Hanbeli ve Malikinin bir rivayetlerinde, erkeğin yalnız seveteyni avret olduğu (Mîzanü’l-Kübrâ)da yazılıdır. Uylukların avret olmasında icmâ olmadığı için, uylukları açık olanlardan, ehemmiyet vermeyenler, kâfir olmaktan kurtulmaktadır. Şiîlere göre avret yeri de, yalnız seveteyndir].
Erkek, nikahla alması ebedî, sonsuz haram olan 18 kadının ve başkasının cariyelerinin başına, yüzüne, gerdanına, kollarına, dizden aşağı bacağına, şehvetten emin ise, bakabilir. Göğüslerine, koltuk ve yanlarına [böğürlerine], uyluk ve dizlerine ve sırtına bakamaz. Kadınların buralarına da (Galiz) yani (Kaba avret) yerleri denir. Her kadının, buralarını namazda, yabancı erkeklerin yanında, şekli belli olmamak üzere geniş olarak örtmeleri lâzımdır. Cariyeler, görünmesi câiz olan yerleri açık namaz kılabilirler.
İslam dininde, 2 türlü kadın kıyafeti vardır: Birincisi, hür olan İslam hanımları, yüzlerinden ve ellerinden başka, her yerini tamam örter. Halebi-i Kebir’de, meyyitin kefenini bildirirken diyor ki “Erkekler kamis ile kadınlar dır’ ile örtünür. Her ikisi de, omuzdan ayağa kadar örter. Kamisin yakası omuzdan, dır’ın yakası göğüsten ayağa kadar açıktır”. Görülüyor ki İslam kadınları, şimdiki manto ile örtünmekte idi. Çarşafla örtünmeleri, sonradan adet oldu. Geniş, uzun manto, kalın baş örtüsü ve uzun çorap, şimdiki çarşaflardan daha iyi örtmektedir. Dürerü’l-Mültekıte kitabı 4. sayfada diyor ki “İslamiyet, kadınların örtünmesi için belli bir örtü emretmedi”. İkincisi, cariye [yani, harpte esir alınmış olan hizmetçi kadın] kıyafeti olup erkeklerin yanında, başlarını, saç, boyun, kol ve bacaklarını örtmeleri lazım değildir. Müslüman adı taşıyan bazı kadınların, İslam hanımı kıyafetini bırakıp, cariye, hizmetçi kıyafetini beğendikleri, esefle görülmektedir.
Kâfirler, zındıklar, müslüman hanımlarını aldatmak için, “İslamiyetin başlangıcında kadınlar örtünmezdi. Peygamber zamanında, müslüman kadınları, başları, kolları açık gezerlerdi. Sonradan, kıskanç din adamları, kadınların örtünmelerini emrettiler. Kadınlar, sonradan kapandı. Umacı gibi oldu” diyorlar. Evet, kadınlar açık gezerdi. Fakat, hicretin 3. senesinde Ahzab ve 5. senesinde Nur sureleri gelerek, Allahü teâlâ örtünmelerini emretti. (Mevahib-i Ledünniye’de diyor ki “Hicretin 7. senesinde, Hayber gazasından dönerken, Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem”, esirler arasındaki Safiye’yi “radıyallahü teâlâ anha” bir gece çadırına aldı. Ashâb-ı kirâm, Safiye’nin zevce olarak mı şereflendiğini, yoksa cariye olarak hizmet mi ettiğini anlayamadılar. Zevcelere lazım olan hürmeti ve hizmeti yapabilmek için, bunu Resûlullaha da sorup anlamaya sıkıldılar. Sabah çadırdan örtülü çıkarılıp, perde arkasında götürülürse, zevce olduğunu anlarız dediler. Perde içinde götürüldüğünü görerek, zevcelikle şereflenmiş olduğunu anladılar”. Görülüyor ki Resûlullah zamanında, hür kadınlar, bütün bedenlerini örterlerdi. Bir kadının, hizmetçi olmayıp, hür hanım olduğu, her yerini örtmesinden belli olurdu.
Bakması câiz olan yere, şehvetten emin olanın dokunması da câizdir. Bir hadis-i şerifte, “Ananın ayağını öpmek, Cennet kapısının eşiğini öpmek gibidir” buyuruldu. Fakat, yabancı genç kadının eline ve yüzüne bakmak câiz olduğu hâlde, şehvetten emin olsa dahi, dokunmak, tokalaşmak câiz değildir. Herhangi kadın ile zina etmek veya herhangi bir yerine şehvet ile dokunmak, unutarak veya yanılarak bile tutsa, hanefide ve hanbelide hürmet-i musahereye sebep olur. Yani, o kadının neseb ile ve süt ile olan anası ve kızları ile o erkeğin evlenmesi, kızın da, oğlanın oğlu ve babası ile evlenmesi ebedî haram olur. [Bir baba ile kızı arasında hürmet-i musahere hâsıl olursa, kızın anası ile yani adâmin zevcesi ile adam arasındaki nikah bozulmaz. Kadın başkası ile evlenemez. Adâmin bu kadını boşaması lazım olur. Bu kadın ile evli kalması ebedî haram olur. Damad ile kayın validesi arasında hürmet-i musahere hâsıl olursa, damadın zevcesini boşaması lazım olur. Damad, bu kadın ile sonsuz olarak, bir daha evlenemez (Bezzaziye).] Kızlar, kendilerinden emin olsalar da, yabancı erkeklere dokunmaları câiz değildir. Şehvet ile dokunurlarsa, hürmet-i müsahere hâsıl olur. Kızın ve ihtiyarların şehveti, kalbinin meyl etmesi demektir. Şehvete sebep olmayacak derecede ihtiyar kadınla musâfaha etmek [tokalaşmak] ve elini öpmek, kendinden emin olana câiz ise de, yapmamak daha iyidir.
Erkeklerin, (Ebedî mahrem)leri olan kadınlarla beraber halvet etmeleri ve sefere [mesela hacca] gitmeleri câizdir. Bir adâmın ebedî mahrem olmayan kadınla (Halvet) [yani tenha yerde yalnız kalmak], tarafeyne göre, haramdır. Başka mütteki erkek veya bu adâmın ebedî mahremlerinden biri veya zevcesi ile birlikte bulunursa, haram olmaz. Halvet etmekle veya önünden başka yerine şehvetle bakmakla, hürmet-i musahere hâsıl olmaz. İbni Âbidin “rahmetullahi teâlâ aleyh”, imamlığı anlatırken diyor ki (Yabancı kadın çok olsa da, halvet olur. Çok ihtiyar kadınla ihtiyar erkek sefere çıkar ve yalnız kalabilirler (Eşbah). Ebedî mahrem olan 18 kadından biri ile halvet câiz ise de, yalnız süt kardeş ile ve genç kaynana veya gelin ile fitne şüphesi olunca, mekruhtur. Yabancı genç kadınla, zaruret olmadan, konuşmak câiz değildir. Mescid gibi dışarıdan içerisi görünen umuma açık yerlerde [nakil vasıtalarında, dükkanlarda] yalnız kalmak, halvet olmaz). Bir evin 2 odası bir yer sayılmaz.
İmâm-ı Ebû Yusuf’a “rahmetullahi teâlâ aleyh” göre, ekmek pişirmek, çamaşır yıkamak [ve kaba olmayan avret yerlerinin açık olması lazım gelen başka işler] için ücretle çalışmaya mecbur kalan muhtaç, esir, kimsesiz kadınlar [işçi ve memurlar], iş icap ettirdiği kadar, ayaklarını ve kollarını açabilir. Erkeklerin, bunları, iş için görmesi ve şehvetsiz bakması câiz olur. Baldız ve yengenin de yabancı kadın oldukları (Nimet-i İslam)ın hac kısmında ve (Bahrülfetava)da ve (Ali efendi fetvası)nda yazılıdır. Bunların da saçına, başına, koluna, bacağına bakmak haramdır. Bunlar gibi yabancı akraba evine gidince veya onlar gelince, kadın erkek birlikte oturmak, gülüp neşelenmek câiz değildir. Beraber oturmak adet olan ve haram olduğuna ehemmiyet verilmeyen yerlerde, fitne çıkarmamak ve akraba arasında düşmanlıklara yol açmamak için, kadınlar erkek akraba yanında ve sofrada örtülü olarak, kısa zaman oturur. Ciddi konuşulur. Bu görüşmenin kısa sürmesine ve seyrek olmasına ve bilhassa bir yerde yalnız bulunmamalarına çok dikkat etmelidir. Dinini bilen ve uyan, bilgili ve halis müslümanlar, böyle birlikte hiç oturmamalıdır. Cahillerle münakaşa etmemeli, dinimiz böyle emrediyor diye ısrar etmemeli, dünya işlerini ileri sürerek, tatlı söyleyip, akrabayı darıltmayarak, haramdan kaçınmaya çalışmalıdır. Köle de, sâhibi olan kadına yabancı erkektir.
Hakimin mahkemede karar verirken ve şahitlerin şahitlik yaparken ve evlenmek istediği kızı, şehvet korkusu olsa bile bir kere görmeleri ve doktorun, ebenin, sünnetcinin, lavman yapanın, lazım olduğu kadar bakmaları câizdir. Hastanın lavman [ihtikan] yaptırması câizdir. Dürrü’l-muhtar, 5. cildi, 478. sayfasında diyor ki “Oğlunu sünnet ettirmek mühim sünnettir. İslamiyetin şiarıdır. Bir şehir halkı çocuklarını sünnet ettirmezse, halife bunlarla harp eder. Çocuğun sünnet olma yaşı belli değildir. 7 ile 12 arası en iyidir”. Sünnet ederken, topluca yüksek sesle bayram tekbîri söylenir. Sünnet olmayanlarda çeşitli hastalıklar olur. Fransız kitapları, bu hastalıkları (Affections du prépuce) adı altında uzun yazıyorlar. Kızların, ahkâm-ı İslamiyeye riâyet etmek şartı ile ilim ve doktorluk öğrenmeleri ve öğretmeleri câiz olduğu Hadika’da, 558. sayfada ve göz afetlerinde yazılıdır. Kızlardan ebe, nisaiye mütehassısı yetiştirmek lâzımdır. Kadınları, kadın doktora göstermelidir. Kadın doktor bulunmazsa ve hastalık tehlikeli veya çok ağrılı ise, nisaiye mütehassısı erkeğe de göstermelidir.
Kadınların birbirlerine avret yeri, erkeğin erkeğe avret yeri gibidir.
Şehvetten emin olan kadının yabancı erkeğe bakması, erkeğin erkeğe bakması gibidir. Cevhere kitabında ise, erkeğin, mahremi olan kadınlara bakması gibidir, buyurmaktadır. Şehvet ile bakması haram olur. Gayr-ı müslim ve mürted kadınların [ve mürted amca ve dayının], müslüman kadınlarına bakması, yani müslüman kadınların bunlara görünmeleri, yabancı erkeklere görünmeleri gibi, 3 mezhepte de haramdır. Bunlar müslüman kadınlarının bedenine bakamazlar. Hanbeli mezhebinde câizdir.
Bedendeki bakması câiz olmayan yerler, bedenden ayrılırsa, öldükten sonra dahi, bunlara bakmak câiz değildir. Kadınların saç ve başka kılları, ayak tırnakları [el tırnakları değil] ve kemikleri vücuttan ayrıldıktan sonra, bunlara bakılamaz.
Kadınların bakılması haram olan yerlerinin aynadaki veya sudaki görüntülerine şehvetsiz bakmak haram değildir. Çünkü, kendileri değil, akisleri, benzerleri görülmektedir. [Akisleri, resimleri, kendileri değildir. Bunları görmek, kendilerini görmek olmaz. Resimlerine, sinemadaki ve televizyondaki görüntülerine bakmak, aynadaki hayallerine bakmak gibidir. Hepsine şehvetsiz bakmak câiz olup şehvet ile bakmak veya şehvete sebep olacak görüntülerine bakmak, böyle sesleri dinlemek haramdır. Bunlara şehvet ile bakan elbette vardır. Şehvete, harama sebep olan resimleri yapmak, basmak, resim etmek haram olur.] Kadınların avret yerlerine cam, herhangi gözlük ve su arkasından şehvetsiz de bakmak ve su içindeki kadına bakmak câiz değildir, haramdır.
Kadınların açık ve süslü olarak sokağa çıkmaları haram olduğu gibi, mahrem olmayan erkeğin bulunduğu yerlere böyle girmeleri de haramdır. Avret yeri açık olarak câmi içine girmek, daha büyük günahtır. Avret mahalli açık olan kimselerin bulunduğu yere veya haram işlenen her yere “fısk meclisi” denir. Müslümanların, zaruret olmadıkça, fısk meclislerinde, yani fasıkların toplandığı yerde oturmalarının ve zevcelerini göndermelerinin câiz olmadığı Bezzaziye’de yazılıdır. İmanı olan hanımların, sokağa çıkarken baş, saç, kol, bacak gibi kaba olmayan avret yerlerini de örtmeleri bildirildi. İmanın gitmemesi için, haramdan çok korkmalıdır.
[Yalnız keyiflerini, zevklerini düşünenler, zevklerine kavuşmak için, başkalarının zarara, felakete düşmelerinden çekinmeyenler diyorlar ki: (Umacı gibi örtünmüş kadını görmek, insana sıkıntı veriyor. Süslü, açık, güzel kadına, kıza bakmak ise, insana ferahlık, neşe veriyor. Güzel bir çiçeğe bakmak, koklamak gibi tatlı oluyor). Halbuki çiçeğe bakmak, onu koklamak ruha tatlı gelmektedir. Ruhun Allahü teâlânın varlığını, büyüklüğünü anlamasına, Onun emirlerine uymasına sebep olmaktadır. Kokulu, tuvaletli, açık kıza bakmak ise, nefse hoş gelmektedir. Kulak, renkten zevk almaz. Göz de sesten zevk almaz. Çünkü, anlamazlar. Nefs Allahü teâlânın düşmanıdır. Zevklerine kavuşmak için her kötülüğü yapmaktan çekinmez. İnsan haklarını, kanunları çiğner. Onun zevklerinin sonu yoktur. Kıza bakmakla doymaz. Onunla buluşmak, her zevkını yapmak ister. Bunun içindir ki bütün kanunlar, nefslerin taşkınlıklarını önlemektedir. Nefsin taşkın zevkleri, insanı sefalete, hastalıklara, aile facialarına, felaketlere sürüklemektedir. Allahü teâlâ, bu facialara mâni olmak için, kızların açılmalarını, yabancı erkeklere yaklaşmalarını, içkiyi, kumarı yasak etmiştir. Nefslerinin esiri olanlar, bu yasakları beğenmiyorlar. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinin ilmihal kitaplarını kötülüyor, gençlerin bu kitapları okuyarak saadete kavuşmalarına mâni oluyorlar. Kadınların, kızların pazar yerlerinde ve mağazalarda alış-veriş yapmalarının günah olduğu, yukarıdaki yazılardan anlaşılmaktadır. Müslümanların kızlarını böyle günahlardan korumaları lâzımdır. Korumazlarsa, imanları gider, kâfir olurlar. İslam düşmanları, kâfirliği yaymak için, imanı yok eden şeylere memleketin adeti diyorlar.]
Vücuda yapışık olmayan, dar olmayan elbise ile örtülü kadına şehvetsiz bakmak câizdir. Kaba avret yerleri dar elbise ile örtülmüş kadına, şehvetsiz de bakmak haramdır. Yabancı kadının iç çamaşırlarına şehvetle bakmak haramdır. Sıki dar örtülmüş, kaba olmayan avret yerlerine şehvetle bakmak haramdır.