Sual: İlmihal kitaplarının oruç ve namaz vakitleri bahislerinde “fecr” ifadesi geçiyor. Fecr vakti ne zamandır?
Cevap: Sabaha doğru, tan yerinin önce nokta ve sonra da ince bir iplik gibi ağarması ile başlayan vakte denir. Fecrin doğuş ânı, nehâr-ı şer’î (yâni İslâm dîninin gündüz kabul ettiği zaman) ile, imsâk vaktinin (oruca başlama zamânının) başlangıcıdır. Fecr sözü, tek başına kullanıldığında, Fecr-i sâdık (hakîkî fecr) kasdedilir. Erken sabah periyodunda meydana gelen bu olayda, doğudaki ufukta, bir noktada başlayan aydınlık, beyaz bir çizgi hâlinde başlayarak karanlık ufuk çizgisinin üzerinde yayılır. Sabaha yakın, gece karanlığının yerine aydınlığın gelmeye başlaması iki safha hâlindedir. Önce fecr-i kâzib doğar, bir müddet sonra hakîkî sabah aydınlığı olan fecr-i sâdık doğar.
1) Fecr-i kâzip: Sabaha karşı doğuda, tabanı ufukta bulunan bir koni şeklinde ve ufuk hattına dik bir tulum başı veya bir kurt kuyruğunu andırarak meydana çıkıp, bir süre sonra kaybolan geçici aydınlıktır. Bu sebepten bu fecre, kâzib, yâni yalancı fecir denilmiştir. Birinci fecir de denir. Bu fecir doğarken, gökyüzü (semâ) yukarı doğru aydınlanır. Sonra tekrar kararır. Fecr-i kâzib, yaklaşık olarak güneşin irtifâ’ı H = -21 derece iken başlar, direk gibi semâya yükselir. Sonra erimiş kar gibi ufka inip yayılır. Tedricen (yavaş yavaş) zayıflar. H = – 19 derece olunca Fecr-i sâdık doğar, Fecr-i kâzib yok olur.
2) Fecr-i sâdık: Birinci fecri tâkib eden karanlıktan bir müddet sonra, fecr-i sâdık denilen beyazlık başlar. Bu beyazlık, bir ışın (aydınlık) biçiminde, ufukta bir noktada belirir. Sonra beyaz bir çizgi şeklinde ufka yayılır ve genişler.
Fecrin doğuş ve bitiş ânının tâyin ve tesbiti mühim bir konudur. Açık denizlerde gemilerin seyri, vakit tâyinleri ve buna bağlı olarak, İslâm dîninde namaza ve oruca başlama vakitlerinin tesbiti bakımından ehemmiyet arz eder. Bunun için özellikle İslâm âlimleri, astronomi ilmine âit bilgilerin meydana çıkarılmasında yüzyıllardan beri uzun çalışmalar yapmışlardır.
Fecrin 2 türlü olduğu, oruca ve namaza başlama vaktinin “fecr-i sâdık” denilen beyazlığın doğması ile başladığı, hadîs-i şerîf ile bildirilmiştir. Peygamber efendimiz buyurdular ki:
Fecir ikidir. Kurt kuyruğuna benzeyeni (fecr-i kâzib olanı), herhangi bir şeyi haram kılmaz. Fakat ufukta yayılanı (fecr-i sâdık olanı), sabah namazının kılınmasını helâl ve (oruç zamânında) yiyip içmeyi harâm kılar.
Sabah namazı ve oruç aynı vakitte başlar. Dört mezhepte de, fecr-i sâdık ağarınca, ikisinin de vakti girer. Bu ikinci fecrin doğması, şarkta ufuk üzerinde beyazlığın başlamasıyla veya beyazlığın ufuk üzerine yayılmasıyla olur. Hesap ile güneşin üst kenârının ufuğun 19 derece altında olduğu an, yâni fecr-i sâdık’ın doğuşu bulunur. Beyazlığın başladığı bu imsak vaktinde oruca başlanır. İhtiyât olarak, beyazlığın ufuk üzerinde yayıldığı vakit, hesapla bulunan vakitten 20 dakika kadar sonra sabah namazı (selâtül-fecr) vakti girer.
Kur’ân-ı kerîmde (Bakara sûresi: 187) de: “Gece ile gündüzü ayıran fecrin beyaz ipliği, siyahlıktan ayırt edilinceye kadar yeyiniz, içiniz!” buyuruldu. Bu ipliklerin, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı oldukları “fecir” kelimesiyle tefsir edilmiş, açıklanmıştır. Yoksa dikiş dikilen iplik demek değildir.
Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye Kitabını Okumak İçin Tıklayınız.
Tavsiye Yazı –> Bir Üniversiteliye Cevap (Seyyid Abdülhakîm Arvâsî)