Sual: Orucun başlangıç ve bitiş vakitleri nasıl anlaşılır?
Cevap: Rıyadu’n-Nasihin’de diyor ki: “Bakara sûresindeki bir âyet-i kerîmede meâlen, (Beyaz iplik siyahtan ayırt edilinceye kadar yiyiniz, içiniz!) buyurulmuştur. Bu ipliklerin, gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı olduklarını anlatmak için, daha sonra (Fecrin) kelimesi nâzil oldu. Gündüzün beyazlığı ile gecenin siyahlığı, iplik gibi birbirinden ayrılınca, oruca başlanacağı anlaşıldı”.
Mecmâu’l-Enhür’de ve Hindiyye’de diyor ki, “Hanefî mezhebi âlimlerinin çoğuna göre, ufkun bir yerinde beyazlık başlayınca, İmsak vakti olup, oruca başlanır. Bundan 15 dakika sonra beyazlık ufuk üzerine ip gibi yayılınca, sabah namazı vakti başlar. Böyle yapmak ihtiyatlı olur. [Yani, tedbirli, iyi olur]”. Namazı da, orucu da, bütün âlimlere göre sahih olur. Oruca 2. vakitten sonra başlamışsa şüpheli olur. Astronomik hesaplar ile 1. vakit bulunmakta ve takvimlere 1. vakit yazılmaktadır. Şimdi, bazı takvimlere 2. vaktin hatta bundan sonra başlayan kızıllığın yayıldığı zamanın yazıldığı görülüyor. Bu yeni takvimlere uyanların oruçları sahih olmaz. İmsakın 2 vakti arasındaki [10 dakika kadar] zamana İhtiyat zamanı denir. Bu zamana temkin demek doğru değildir. İmsaki şüpheli zamana geciktirmenin mekruh olduğunu, Bahrü’r-Raik sahibi de bildirmektedir. Hele kızıllığın sonunda başlanılan oruçlar hiç sahih olmaz. Osmanlılarda ilk takvim 987 [m. 1578]de yapıldı.
Şernblali, Nurü’l-izah kitabında buyuruyor ki, “Bulutsuz gecelerde iftarı çabuk yapmak müstehaptır”. Kendisi, bu kitabı şerhederken buyuruyor ki, (Bulutlu gecelerde orucun bozulmasından korunmak için, ihtiyatlı davranmalı [yani, iftarı biraz geciktirmelidir]. Yıldızlar görünmeden önce iftar eden, tâcil etmiş olur). Bu kitabın haşiyesinde, Tahtavî buyuruyor ki, “Orucu namazdan önce bozmak müstehaptır. Bahr kitabında [ve ibni Abidin’de] denildiği gibi, iftarda acele etmek, yıldızlar görülmeden önce, iftar etmek demektir”. Akşam namazını da, bu vakitte, yani erken kılmak müstehaptır.
Deniz, ova gibi düz yerlerde, ufk-ı zahiri hattının görülmesine mâni olan tepe, bina gibi şeylerin arada bulunmadığı yerlerdeki kimse için gurub vakti, yani güneşin batması demek, görülen ufuk hattı [Hakiki ufk değil] altına girerek, üst kenarının kaybolmasıdır. Bu vakit güneş şark tarafındaki tepeleri aydınlatır. Güneşin bu ufk-ı zahiri haddindan batmasını göremeyen kimse için gurub vakti, şerî gurubdur. Yani güneşin ufk-ı şer’i altına girmesidir. Bu vakit, güneş şark tarafındaki dağları, bulutları aydınlatmaz olur. Işıkları, çekilip, şark tarafı kararır. Arızalı arazide, güneşin, mesela tepe, binalar arkasında kaybolması kâfi olmayıp, ışıklarının her yerden çekilmesi, semanın şark tarafta kararmaya başlaması lazımdır. Takvimlerde, şerî gurub vakti yazılı olduğu için, ufk-ı zahiri haddindan gurubu göremeyenlerin, takvime göre iftar etmeleri lazımdır.
İbn-i Âbidîn, orucun müstehaplarını anlatırken diyor ki, “Alçak yerde olanlar, güneşin gurub ettiğini görünce, iftar ederler. Yüksekte olan, gurub ettiğini görmedikçe, bunlarla beraber iftar edemez”. Orucu tarif ederken yazdığı “Oradan gece başlayınca iftar edilir” hadis-i şerifinin “Şark tarafında karanlık başlayınca iftar edilir” demek olduğunu bildirmektedir. [Şark tarafta karanlığın başlaması, en yüksek yerde ziyanın kalmaması demektir.]
İftarı akşam namazından önce yapmak müstehap ise de, bir ibadeti bozmak şüphesinden kurtarmak için müstehap terk edilmelidir. Önce akşam namazını kılmalı, sonra iftar etmelidir. Böylece iftar yine, yıldızlar görünmeden önce olur. Yani acele edilmiş olur ve oruç, bozulmak tehlikesinden kurtulur. Akşam namazını vakti çıkmadan, tekrar kılmak mümkündür. Takvim, saat, kandil, top ve ezan yanlış olunca, oruç kurtulmaz. İbn-i Âbidîn, namaz vakitlerini anlatırken buyuruyor ki, “İftar etmek için, güneşin battığını iki âdil müslümanın haber vermesi lazımdır. 1 olursa da, beis yoktur”. [Görülüyor ki, takvimi hazırlayanın ve iftar topu atanın, ezan okuyanın âdil olmaları lazımdır.]
Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanmak için, Şabanın 15’inden sonra, oruç tutmamalı, kuvvetli ve lezzetli şeyler yiyerek, vücudu kuvvetlendirmelidir. Böylece, farzı yapmaya hazırlanmalıdır. Şabanın 15’inden sonra, sünnet oruçları tutmak adeti olan iş sahipleri, asker, talebe, bunları, Ramazandan sonra, boş zamanlarında tutmalıdır. Farzı yapabilmek için sünneti tehir etmek de sünnettir.
İftarı acele etmek ve sahuru, fecrin ağarmasından önce olmak şartı ile geciktirmek sünnettir. Resulullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bu 2 sünneti yapmaya çok dikkat ederdi. Dürer’de diyor ki: “Seher vaktinde yenilen yemeğe sahur denir. Seher vakti, gecenin [yani, şeri gurubdan imsak vaktine kadar olan zamanın] son 6’da 1’idir”. Sahuru geciktirmek ve iftarı çabuk yapmak, belki insanın aczini gösterdiği için sünnet olmuştur. İbadet, acz ve ihtiyacı göstermek demektir.
Güneşin battığı iyi anlaşılınca, önce Eûzü ve Besmele okuyup, (Allahümme yâ vasial-magfireh igfirlî ve li-vâlideyye ve li-üstâziyye ve lil-müminine vel mü’minât yevme yekumülhisâb) [Ey mağfireti çok geniş olan Allah’ım! Kıyamet günü hesaba çekilirken, beni, ana babamı, hocamı, erkek ve kadın bütün müminleri affet!] denir. 1-2 lokma iftarlık yiyip, (Zehebez-zama’ vebtelleti’l-urûk ve sebetel-ecr inşâallahü teâlâ) [Açlık bitti. Damarlarımızın suya kavuşma vakti geldi. İnşallah sevab hâsıl oldu.] denir ve yemeye başlanır. Hurma veya su, zeytin yahut tuz ile iftar edilir. Yani, oruç bozulur. Sonra, camide veya evde, cemaat ile akşam namazı kılınır. Bundan sonra, akşam yemeği yenir. Sofrada yemekleri yemek, bilhassa Ramazanda uzun süreceğinden, akşam namazının erken kılınması ve yemeğin, acele etmeyerek, rahat yenmesi için, az bir şeyle iftar edip, yemeği duadan ve namazdan sonra yemelidir. Böylece, oruç erken bozulmuş, namaz da erken kılınmış olur.