İSTİĞFARIN SÜNNET VE EDEBLERİ

Devâm üzere istiğfarda bulunmak da İslâmın sünnetlerindendir. Ebû Zer (radıyallahü anh)’ın rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Her hastalığın bir ilâcı vardır. Günahların ilâcı da İstiğfardır» buyurmuştur. Yine bir hadîs-i şerîfde: «Adem oğullarından herkesin 2 sahifesi vardır. Birine gündüz işlediği ameller, diğerine gece işlediği ameller yazılır. Sonra bu 2 sahîfe dürülür. Eğer her ikisinde — bir günâh için olsa bile — istiğfar varsa, sahifeler nûr saçar. Eğer ikisinde de istiğfar yoksa, simsiyah bir halde dürülürler». Yine bir hadîs-i şerîf’de: «Günde iki kere istiğfar etmeyen kimse nefsine zulm etmiş olur» buyurulmuştur. Hâlisa’da iki kere istiğfarın sabah, akşam olduğu yazılıdır.

Devamlı istiğfar etmek büyük günahları küçük günâha çevirir. Üzüntüsünü giderir. Malın artmasına sebeb olur. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Israr edilen küçük günahlar, küçük olmaz. İstiğfar edilen büyük günahlar, büyük kalmaz» buyurmuştur. Yine bir hadîs-i şerîfde: «İstiğfar eden kimse, günde 70 kere aynı günâhı işlese de ısrar etmiş sayılmaz» buyurulmuştur.

Kavâid’de diyor ki: Küçük günahda ısrar etmek, büyük günah olmasına yol açar. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Küçük günâhı işlemekte ısrar edilirse, günâhın küçüklüğü kalmaz» buyurmuştur. Zîra küçük günâha devam edilirse, büyük günâh olur. Küçük günâhı tekrâr tekrar işleyen kimse o günah sebebiyle üzüntüsünün az olduğunu ortaya koyar. Böylece o kimsenin şâhidliği ve rivâyeti kabût edilmez. Bir çok küçük günâhı işleyen kimse de aynı durumdadır. Küçük günahlar bir araya gelerek büyük günah olmaktadır. İbni Abbâs (radıyallahü anhümâ) rivâyetiyle Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «İstiğfârı kendisine lâzım bilen kimseyi, Allahü teâlâ, darlıktan kurtarır, üzüntüsünü giderir, ummadığı yerden onu nzıklandırır» buyurmuştur. İstiğfar eden kimsenin malı hattâ evlâdı da artar. Nûh sûresi, 10. âyet-i kerîmesi Keşşâf tefsîrinde şöyle açıklanmıştır: «Dedim ki Rabbinize istiğfâr edin. Çünki o çok mağfiret edicidir. Size gökten yağmur indirir. Size çok maf ve evlâd ile yardım eder. Size bağlar, bostanlar verir, ırmaklar akıtır». Buradan, istiğfar edince mal ve evlâdın çoğalacağı anlaşılmaktadır. Hasan-ı Basrî (rahimehullah) kendisine kıtlıktan şikâyet eden birisine, istiğfar etmesini tavsiye etti. Başka birisi fakirlikten şikâyet etti. Ona da istiğfar etmesini tavsiye etti. Neslinin azlığından, toprağının verimsizliğinden şikâyet eden kimselere de aynı şekilde istiğfar etmesini emretti. Nihâyet Rebî’ bin Sabîh, Hasan-ı Basrî hazretlerine, sana çeşidli konularda birçok kimseler gelip süâl ettiler. Hepsine istiğfâr etmelerini emr ettin. Bunun hikmeti nedir? diye süâl etti. Hasan-ı Basrî yukarıdaki âyet-i kerîmeyi okudu.

Risâle-i zevkıyye’de zikredildi: Bir kimse Eshâb-ı kirâmdan (aleyhimürrıdvân) birine: «benim malım çok, fakat çocuğum olmuyor. Bana bir şey öğret. Umulur ki Allahü teâlâ bana bir evlâd ihsân eder» dedi. Eshâb-ı kirâmdan olan zât istiğfara devam etmesini söyledi. Süâl soran istiğfarı çoğalttı. Hattâ günde 700 kere’ istiğfar ederdi. Sonra bu şahsın 10 çocuğu oldu.

Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) gündüz ve gecede 100 kere istiğfar ederdi. Huzeyfe (radıyallahü anh) anlatıyor: Çoluk çocuğuma karşı dilim rahat durmaz, hakaret eder, söylenirdim. Resûlullah’dan (sallâllahü aleyhi ve sellem) sordum. «Nerdesin? Neden istiğfar etmiyorsun. Ey Huzeyfe! Ben günde 100 kere istiğfâr ederim. Ümmetimin seçilmişleri, iyi bir şeyle karşılaştıklarında sevinirler, kötülükle karşılaştıklarında hemen istiğfarda bulunurlar» buyurdular.

Tevbe, istiğfardan önce yapılmalıdır. Tevbe, şerîatte mazmum, çirkin olan şeyden, dinde mahmûd, güzel olan şeye rücu’ etmek, dönmektir. İstiğfâr ise günâhın çirkinliğini görüp ondan yüz çevirdikten sonra mağfiret taleb etmektir. Tevbeden sonra yapılan istiğfar tevbeden önce yapılan istiğfara nazaran kabûle daha yakındır. Rebî’ bin Haysem (rahimehullah) diyor ki: İşlediği günâha pişmanlık duymadan ve bu günâhı bir daha yapmamağa sebat etmeden estağfirullah demeyiniz. Çünki günah ve yalan olur. Fakat Allahümmağfirlî ve tüb aleyye, Allahım beni bağışla ve tevbemi kabûl et demelidir (Hâlisatü’l-hakâyık).

Bütün işlerde ve hallerde istiğfarı elde tutmalıdır. İstiğfar ederken de seyyidi’l-istiğfarı tercih etmelidir. Yanî: «Estağfirullahel azîm ellezî lâ ilâhe illâ hüvel hayyel kayyûme ve etûbü ileyh» demelidir. Azîm olan, kendisinden başka ilâh bulunmayan hayy ve kayyûm olan Allahü teâ- lâya istiğfar ve ona tevbe ederim demektir. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Seyyidi’l-istiğfârı söyleyen harbden kaçmış olsa bile afv edilir» buyurmuştur. Yalnız kâfirler müslimanların İki katından az olmayınca böyledir. Yoksa harbden kaçmak büyük günahlardandır. Bu hadîs-i şerîf tevbe ve istiğfar ile büyük günahların da afv edileceğine delildir. Mezhebimizde de böyledir (Tenvir).

İmâm-ı Buhârî (rahimehullah) Şeddâd bin Evs’den (radıyallahü anh) naklen Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) seyyidi’l-istiğfâr olarak aşağıdakini beyan buyurduklarını bildirmiştir.

Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dlke mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir lî feinnehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente.

Allahım sen benim Rabbimsin. Senden başka ilâh yoktur. Sen beni yarattın. Ben de senin kulunum. Gücüm yettiği kadar senin va’din ve ahdin üzerineyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım. Senin bana verdiğin ni’metini îtlraf ederim. Günâhımı da îtirâf ederim. Beni mağfiret et. Çünki günahları ancak sen bağışlarsın.

Bu düâyı yakîn ile inanarak gündüz okuyan kimse gece olmadan ölürse Cennet ehlinden olur. Yine inanarak gece okuyan sabah olmadan ölürse yine Cennet ehlinden olur (Mesâbîh).

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler