MESKEN VE BİNANIN SÜNNETLERİ

Bunda sünnet olan, yeteri kadar olmaktır. Bu da, yükseklik bakımından 3 metredir. 3,5 metredir de denmiştir. İhtiyatlı olduğundan birinci görüş daha sağlamdır. Genişliği ise, evde oturanların durumuna göre değişir. Bu konuda önemli olan ihtiyaç mikdarında olmaktır. Bundan büyük yapan, Kıyâmet günü, bunu yüklenerek gelir. Eserde bildirildiğine göre, evini 3 metreden yüksek yapana, bir ses: «Ey fâsıkların fâsıkı, böyle nereye?» der.

Binâ yaparken, içinde ibâdet etmeye, örtünmeye ve güneşten ve yağmurdan, sıcaktan, soğuktan korunmaya niyet etmelidir. Böyle niyet etmezse, Kıyâmette, ona vebal ve yük olur. Bina, ev yapmada çok para harcamamalıdır. Su ve çamura harcanan parada hayır yoktur. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Mü’minin her harcamasına sevab vardır. Yalnız toprak ve binaya yaptığı harcamada sevap almaz» buyurdu. Bu hadîs-i şerîf Şihâbü’l-ahbâr kitâbında yazılıdır. Bir başka hadîs-i şerîfde de: «Allahü teâlâ bir kuluna şer dilerse, parasını tuğla ve tahtaya masraf ettirir» buyuruldu. Kifâye’de de böyle yazılıdır.

Muhammed bin Semmâk, Hârun Reşîd’e hükümdarların âdetleri olduğu üzere, yüksek binâ yaparken: «Tîni (çamuru) yükselttin, dîni alçalttın; bu binâ senin malından, parandan ise, sen israf ehlindensin; Allahü teâlâ, israf edenleri sevmez. Yok başkasının parasıyla yaptıysan, zâlimlerdensin. Allahü teâlâ zâlimleri, başkasının hakkına tecâvüz edenleri sevmez.» Bir rivâyette, «sen hâinsin, Allahü teâlâ hâinleri sevmez» dedi. Ömer bin Abdülâziz’den (rahimehullah) bildirilir. Buyurdu ki: Hükümdarlardan biri bir saray yaptırır. Saray tamamlanınca, içinde insanlara sofra hazırlatır. İnsanlar, kalabalık kitleler hâlinde gelip yerler. Hükümdar, gelenlere, benim bu sarayımda bir eksiklik görüyor musunuz der. Her tarafına bakarlar ve hayır görmüyoruz derler. Nihâyet bir gün iki âbid (ibâdeti çok eden) gelir. Hükümdar, onlara da, sarayında kusur olup olmadığını sorar. İki âbid: «Evet, sarayında öyle büyük kusur ve ayıb vardır ki, sarayını harab eder, içindekileri öldürür» dediler. Hâlisa*- da da böyle diyor.

Binâ yapmadaki sünnet, tuğla, taş ve diğer maddelerden, her gün bir sıra örmektir. Seba’-i ebhur kitâbında da böyle yazıyor. Hepsini bir günde yapmamalıdır. Nitekim İbrâhim ile oğlu İsmâil (aleyhimesselâm) Kâ’benin binasını böyle yapmışlardı. Yanî her gün bir sıra örerlerdi.

Binâ yaparken haram para kullanmamalıdır. Çünki haram para, temelin harâbıdır. Evinde nakışlar, canlı resimleri yapmamalıdır. Zîra melekler, içinde canlı resmi bulunan eve girmekten nefret ederler. Hazret-i Câbir’in (radıyallahü anh) Peygamber efendimizden (sallâllahü aleyhi ve sellem) bildirdiği hadîs-i şerîfde: «İçinde canlı resmi bulunan eve melekler girmez» buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfde bildirilen melekler, bereket ve rahmetle inip, kulları ziyâret için dolaşan, onların zikir ve benzeri şeylerini dinliyen melekler olup, işlediklerini yazan melekler değildir. Çünki bunlar, kuldan bir an ayrılmazlar. Meşârık şerhinde de böyle diyor. Canlı resimlerinin boyundan yukarısını keser ve başlarını izâle ederse, mahzûru kalmaz.

Evin avlusunu, etrafını temiz tutmalıdır. Çünki temizlik îmandandır. Evin etrafını temizlemek, zenginliğe sebeb olur. Evin etrafını temiz tutmak, rızkın bol olmasına ve zenginliğe götürür demişlerdir. Peygamber efendimiz (sallâllahü aleyhi ve sellem), üzerinde resim bulunan örtülerin bulunduğu eve girmezdi. Duvarlarını perdelerle süslemezdi. Evine yabânî, yırtıcı hayvanların postlarını sermezdi.

Evine giren, her girişte, evdekilere selâm verir. Evde kimse yoksa, 1 veya 3 defa İhlâs sûresini okur. Bu hareket, yanî selâm veya Kul hüvallahü okumak, zenginliğe sebeb olur.

Muhâdarât’da der ki: Avluyu süpürmek, kapları yıkamak, güzel yazı yazmak, güzel konuşmak, güler yüzlü, tatlı sözlü olmak, seher vakti ibâdet etmek, yanî teheccüd namazı kılmak, sabah namazından sonra mescidlerde uzun süre oturmak. Elem neşrahleke ye Izâ veka’atil… sûreleri çok okumak, rızkın artmasına sebeb olur. Rızkın çoğalmasını te’min eden en kuvvetli sebeblerden biri, ta’dîl-i erkân ile ve huşû’ üzere kılınan namazdır.

Eve giriş ve çıkışta, Allahü teâlâ’nın ismini zikreder ve Besmele okur. Hazret-i Câbir’den (radıyallahü anh) bildirilir. Buyurdu: «Evine girerken ve yemek yerken, Allahü teâlâ’yı zikrederse, şeytan, yardımcılarına, size burada yatmak ve yemek yoktur der. Evine giren, girerken Allahü teâlâ’nın ismini söylemezse, şeytan, kendi yardımcılarına, kalacak yer buldunuz der. Yemek yerken Allahü teâlâ’nın ismini söylemezse, geceyi geçirecek ve yiyecek yer buldunuz der. Bunu Meşârık bildirmektedir.

Evde bulunan, geceleyin kapıları kapatır. Kapatırken Besmele çeker. Perdeleri indirir. Uyuyacağı zaman, ateşi ve lâmbayı söndürür. Uyuduğu odada et kokan bir şey bırakmaz. Evde yalnız da yatmaz. Etrafı çevrili olmıyan damda uyumaz. Kapısız evde geceyi geçirmez. Bunların hepsi eserde bildirilmiştir. Koyunların, atların yanında bulunmaz; av için, yâhud tarlayı ve kapıyı beklemekten başka sebeble evde köpek bulundurmaz. Velhasıl, bir kimsenin evinde köpek bulundurması, ancak can korkusu, yâhud malını hırsızdan korumak, yâhud da av için saklamak sebebiyle olur. Bu köpeğin de kapının yanında tutulması, evin içine sokulmaması lâzımdır. Nitekim bir hadîs-i şerîfde: «İçinde köpek bulunan eve melekler girmez» buyuruldu. Aslan, pars, sırtlan ve diğer bütün yre tıcı hayvanlar da böyledir, yanî içinde bu vahşî hayvanların bulunduğu eve, melekler girmez. Bu, Ebû Yûsuf’un (rahimehullah) kıyâsıdır, içtihadıdır. Mecma’ü’l-fetâvâ’da da böyle yazılıdır.

Bostan kitâbında diyor ki: Veheb bin Menbe’den (radıyallahü anh) bildirilir. Buyurdu: Âdem aleyhisselâm yeryüzüne indiği zaman, İblis yırtıcı hayvanlara, işte sizin düşmanınız budur, onu yaşatmayın, dedi. Hayvanlar toplandılar ve bu işi sen yaparsın, en atılganımız, korkusuzumuz sensin deyip, köpeği reis yaptılar. Âdem aleyhisselâm bunu görünce şaşakaldı. Bunun üzerine Cebrâil aleyhisselâm gelip, elinle köpeğin başını okşa dedi. Âdem aleyhisselâm köpeğin başını okşadı. Köpek ona alıştı ve yakınlık gösterip kuyruğunu salladı. Yırtıcı hayvanlar bu manzarayı görünce dağıldılar. Âdem aleyhisselâma zarar vermedi ve onunla kaldı. Bugüne kadar da, Âdem aleyhisselâmın çocukları ile beraber bulunmaktadır.

Hazret-i Âlî’nin (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Ey Alî, yüzünü değil, arkanı güneşe çevir. Zira yüzünü güneşe dönmede hastalık, arkanı çevirmede şifâ vardır» buyurdu. Biliyorsunuz ki, bu hadîs-i şerîfin bu bölümde bildirilmesi pek uygun düşmedi. Ancak müellifin maksadı, binâyı güneşe karşı yapmak, yanî evin kapısının doğuya bakması hastalık, binânın arkasını güneşe vermek şifâdır olabilir.

Peygamber efendimizden (sallâllahü aleyhi ve sellem) gelen haberlerde: «Sizden biriniz, geceleyin duyduğu bir ses ile dışarı çıkmasın» buyuruldu.

Binâ yaparken olan sünnetlerden biri de, küçük ve büyük abdest bozmak için helâ, yıkanmak için hamam, abdest almak için de ayrı bir yer, misâfir için de bir oda yapmaktır. Bir hadîs-i şerîfde: «Her şeyin zekâtı vardın evlerin zekâtı da misâfir odasıdır» buyuruldu. Evi kendir, günlük gibi şeylerle buhurlandırıp, güzel kokutmak müstehabdır.

Dârü’l-harbde yerleşmemelidir. Bir hadîs-i şerîfde: «Ben, müşrikler arasında yaşayan bütün müslümanlardan beriyim» buyuruldu, özel söylendi, fakat genel kasd edildi, yanî bütün kâfirler arasında ikâmet edenler anlamındadır.

En Çok Okunan Yazılar

Tavsiye Ettiğimiz Temel KitaplarMeâl Okumak Câiz Midir? Ehl-i Sünnet İtikadı Nedir? Ehl-i Sünnet Olmanın Şartları Nelerdir?Her Gün Okunması Gereken Çok Mühim Bir DuâSeyyid Abdülhakîm Arvâsî Hazretleri ve Tasavvuf Terbiyesi Sultan Vahideddîn Hân'a Dâir Sualler