Nâfile ibâdetlere, istirâhati düşünmeden devam etmelidir. Çünki bunlar Allahü teâlâ’ya olan muhabbetin ve yakınlığın anahtarıdırlar. Sıddîkların gözlerinin nurudur. Farzlardaki noksanlıkları tamamlarlar. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) Resûlullah’dan (sallâllahü aleyhi ve sellem) duydum dediği hadîs-i şerîfde: «Kul, kıyamet günü önce namazdan hesab olunacaktır. Eğer hesabı düzgün giderse, felâha kavuşup kurtulacaktır. Eğer bozuk giderse hüsrâna uğrayacaktır. Farzlarında bir noksanlık olanlar için Allahü teâlâ: Bakınız! Kulumun nâfile ibâdetleri ile farzlardaki noksanlıkları tamamlayınız buyuracaktır. Sonra diğer amelleri için de böyle yapılacaktır» buyurulmuştur. Diğer amellerden maksad, oruç gibi farz olan amellerdir. Bunların noksanlan da nâfileleri ile tamamlanır. Bilhâssa gece namazına önem vermelidir. Zîra sâlihlerin âdet ve alâmetlerindendir. Günâhları örter. Bedendeki hastalıkları giderir.
Haramlardan korur, men eder. Nitekim Ankebût sûresinde: «Elbette namaz insanı çirkin ve şerîate uymayan şeylerden alıkoyar» buyurulmuştur. Burada Selmân-ı Fârisî’nin (radıyallahü anh) rivâyet ettiği hadîs-i şerîfe işâret vardır. Bu hadîs-i şerîfde de Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Gece namazı kılmalısınız! Çünki sizden önceki sâlihler hep yapmışlardır. Sizi Rabbinize yakınlaştırır. Kötülükler için keffârettir. Günahlardan men’eder. Bedendeki hastalıkları giderir» buyurmuştur (Tergîb). Ömer übnil Hattâb’ın (radıyallahü anh) bildirdiği hadîs-i şerîfde de: «Bir kimse gece namazını özenerek kılarsa Allahü teâlâ ona 5’i dünyâda 4’ü de âhiretde olmak üzere 9 şey ikrâm eder. Dünyâ âfetlerinden korur. Gece namazının te’sîri yüzünde zâhir olur. Onu bütün insanlara ve sâlih kullarına sevdirir. Hikmetli söz söyler. Yanî Allahü teâlâ onu fakîh yapar. Kıyâmet günü kabrinden beyaz yüzlü olarak kalkar, haşr olur. Hesabı kolay olur. Sırat’dan şimşek gibi geçer. Kitâbı (amel defteri) sağ tarafından verilir.» (Ravdatü’l-ulemâ). Nâfile namazları kılmak için neş’eli, istekli, sıhhatli zamanı araştırmalıdır.
Üzüntülü zamanda nâfile namaz kılmamalıdır. Çünki günâhı fâidesinden çok olur. Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem) emrine muhalefet edilmiş olur. Zîra Enes (radıyallahü anh) ın rivâyet ettiği hadîs-i şerîfde: «Sizden biriniz istekli, neş’eli iken namaz kılsın. İnkisar ve zaaf hâlinde otursun» buyuruldu. Âişe (radıyallahü anhâ)’nın bildirdiği hadîs-i şerîfde de: «Namazda iken uyukladığınızda uykunuz dağılıncaya kadar uyuyunuz. Uyuklar halde namaz kıldığınızda istiğfar ettiğinizi zan ederek kendinize söğer, beddüâ edersiniz» buyurulmuştur. Yanî Allahümmağfir lî, beni afvet diyeceğine Allahümmağfir lî, beni toprak et diyebilir. Duâsı da kabûl edildiğinde zararı fâidesinden çok olur (Şerh-i Meşârık).
Belirli vakitlerde belirli ibâdetleri yapmağa kendini zorlamamalı, devamlı yapamıyacağı nâfileleri yüklenmemelidir. Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Allahü teâlâ katında en sevgili amel, az da olsa devamlı yapılandır» buyurmuştur. Yine bir hadîs-i şerîfde: «Bir kimse bir ibâdeti Allahü teâlâ için devamlı yapsa, sonra melâlet gelerek terk etse, Allahü teâlâ ona şiddetli buğz eder» buyurulmuştur. Onun için böyle bir tehdîd altına girmemelidir (İhyâ).
Ramazân-ı mübarek ayının gecelerinde vitir’den başka 20 rek’at nâfile namaz kılmalıdır. Bununla terâvîh namazı kasd olunmaktadır.
Tatavvu’ niyyeti ile yatsı namazından sonra 20 rek’at namaz kılınırsa, imamla terâvîh kılınmamışsa terâvîh faziletine kavuşulur. Yatsı namazından önce kılınan nâfile namazın terâvih yerine geçip geçmiyeceği ihtilâflıdır (Ravda). Terâvîh namazında Kur’ân-ı kerîmi hatm etmelidir. Terâvîh namazında bir kere hatim etmek sünnettir. Her rek’atde 10 âyet-i kerîme okuyarak bir hatim yapılır. 2 kere hatim etmek daha faziletlidir (Şerh-i Vikâye). Eshâb-ı kirâm (aleyhimürrıdvân) terâvîhde hatim ederler, bunun için sabaha karşı terâvîhden çıkarlardı. Muhît kitâbının sâhibi diyor ki: Zamanımızda efdal olan, cemâati usandırmayacak kadar okumaktır. Cemâatin çok olması ve devam etmesi, uzun okumaktan efdaldir. Künye kitâbının sâhibi Zâdü’l-eimme kitâbında diyor ki: İmâm-ı Vebrî’ye terâvîh namazında Fâtiha’dan sonra 2 âyet okuma hakkında süâl sorulduğunda, zararı yoktur buyurdu. Ebül Fadl Kir- mânî de terâvîhde Fâtiha’dan sonra 1 veya 2 âyet okumanın mekrûh olmadığını bildirdi.
Terâvîh namazında cemâat, sünnet-i kifâyedir. Bir mescid’in cemâati bunu terk ederlerse günâha girerler. Bir kısmı kılarsa, kılmıyan- iar fazîleti terk etmiş olup günâha girmezler (Cevâhir) ve (Şerh-i Tuhfe).
Duhâ vaktinde 2 rek’at veyâ daha çok tatavvu’, nâfile namaz kılmalıdır. 12 rek’ate kadar 3 selâmla veyâ isterse 6 selâmla kılınır. En az 2, en çok 12 rek’at olmaktadır. Duhâ, yanî kuşluk namazı 12 rek’atten çok nakl edilmemiştir. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’ın bildirdiği bir hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) : «Günahları deniz köpüğü kadar olsa da 2 rek’at duhâ namazına devam eden kimsenin günahları mağfiret olunur» buyurmuşlardır. Bir rivayette: «…bütün günahları bağışlanarak annesinden doğmuş gibi olur» buyurulmuştur. Bir rivâyette Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) : «Allahü teâlâ buyurur ki: Ey Âdem oğlu! Günün evvelinde bana kullukta bulun ki, günün sonuna kadar, seni korktuklarından emîn edeyim» buyurmuştur. Ya’nî namazdan sonra akşama kadar, ihtiyaçlarını yerine getirip istemediklerinden koruyayım buyurul maktadır. Ebüd-derdâ (radıyallahü anh)’ın bildirdiği bir hadîs-i şerîfde Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) duhâ namazı hakkında şöyle buyurmuşlardır:
«2 rek’at kılan gafillerden yazılmaz. 4 rek’at kılan âbidlerden yazılır. 6 rek’at o gün için kâfidir. 8 rek’at kılan kanitîn’den (çok ibâdet edenlerden) sayılır. 12 rek’at kılan için Allahü teâlâ Cennet’de altından bir ev binâ eder» (Tergîb).
Duhâ namazında 2 Duhâ sûrelerini okumalıdır. Bunlar (Veşşemsi ve duhâhâ) ile (Vedduhâ velleyli) sûreleridir (Mukaddimetü’l-Gazneviyye). Duhâ namazının vakti için güneşin yükselmesini beklemelidir. Bu vakit de deve yavrularının, sıcağın şiddetinden annelerinden ayrıldığı vakittir. Bu cümle Resûlullah’ın (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Evvâbîn’in namazı, deve yavrularının sıcakdan yandığı zamandır» hadîs-i şerifinden alınmıştır. Şerhü’l-Meşârık’da diyor ki: Bu hadîs-i şerîf duhâ namazını o vakitte kılanları öğmektedir. Zîra güneş yükselip de sıcaklığı şiddetlenince insanlar istirahate çekilmek isterler. Halbuki kalbleri Allahü teâlâ’nın zikri ile rahat eden evvâbîn (gönülleri ibâdetde olan kişiler) o zaman duhâ namazı kılmaktan zevk alırlar.
Nâfile (tatavvu’) namazı evde kılmak daha efdaldir. Nitekim bir hadîs-i şerîfde: «Farzlardan başka kişinin en faziletli namazı evinde kıldığı namazdır» buyuruldu. Başka bir hadîs-i şerifde: «Sabah namazının sünnetini evinde kılan bol rızka kavuşur. Kendisi ile hanımı arasında münâkaşa azalır. Son nefesde îmân ile gider» buyurulmuştur (Şerh-i Tuhfe). Âlimlere göre Tatavvu’ farz olmayan ibâdetlere denir. Sünnet ve nâfile namazlar da tatavvu’ sayılır. Yalnız terâvîh namazı bâzı âlimlerin kavline göre istisnâ teşkil eder. Çünki onu mescidde kılmak efdaldir. Zamanımızda sünnetleri mescidde kılmak iyidir. Çünki halk mescidde yalnız farz namazın kılındığını görerek sünnetleri terk edebilir. Bunun için sünneti mescidde kılmak iyidir, evde kılmak efdaldir denilmiştir.
Bakkâlî’de diyor ki: Farzdan sonra düâ ile meşgul olup sonra sünnete kalkmak efdaldir. Farzdan sonra konuşulunca sünnetin sâkıt olup olmaması ihtilâflıdır. Ancak ‘konuşmadan kılınan sünnetin sevabı daha çoktur. Eğer sabah namazının sünnetinden sonra veya öğle namazının ilk sünnetinden sonra alışveriş eder veya yer, içer, konuşursa sünneti iâde etmek gerekir. Yalnız bir lokma yer, bir yudum içer veya bir kelime konuşursa sünnet bâtıl olmaz (Şerh-i Mesâbîh) ve (Hazâne).
Nâfile namaz olarak bildirilenlerin en sahîhi tesbîh namazıdır. Burada nâfile olarak kılınan Regâib, Berat ve Kadir geceleri namazlarının sahîh olmadığına işâret vardır. Fakat isteklilere kolaylık olmak üzere onları anlatmamızın zararı yoktur.
Regâib gecesi namazı:
Mukaddime’de diyor ki: Regâib namazı 12 rek’attir. Her 2 rek’atde 1 olmak üzere 6 selâm ile kılınır. Receb ayının ilk perşembe günü oruç tutulur. Akşam iftar etmeden veya 1-2 lokma iftar ederek akşam namazını kıldıktan sonra yatsıya kadar olan zaman içinde regâib namazı kılınır. İftitah tekbîri akşam vaktinde mün’akid olur. Muhtâr olan budur. Bu namazda Fâtiha’dan sonra Kadr sûresi 3 kere, İhlâs sûresi 12 kere okunarak 2 rek’atte bir selâm verilir. Sonra 70 kere: «Allahümme salli alâ Muhammedin-in-nebiyyİl ümmiyyi ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellem» okunur. Sonra secdede 70 kere, «Sübhânel melikil kuddûsi. Sübbûhun kuddûsün Rabbünâ ve Rabbül melâiketi verrûhi» okur. Sonra başını kaldırıp: «Rabbiğfir verham ve tecâvez amma ta’lemü inneke entel eazzül ekremü» düâsını 70 kere okur. Sonra 2. secdeye varır. 1. secdede okuduğunu aynen okur. Sonra din ve dünyası için hâcetlerini ister. Sonra başını kaldırır ve namazı biter.
Receb hilâli cum’a gecesi, yanî perşembe günü akşamı görülürse regâib namazının kılınması hakkında âlimler ihtilâf ettiler. Bir kısmı ertesi cum’aya te’hîr olunur dediler. Çünki Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) : «Bir kimse Receb-i şerîfin ilk perşembe günü oruç tutup akşam da 12 rek’at namaz kılarsa Allahü teâlâ ona, kıldığı her rek’ata karşılık 100 köşk bağışlar. O, yakınlık bakımından Hak meclisinde bulunur. Bunda asia şübhe yoktur» buyurmuşlardır. Bir kısım âlimler de bu namaz hemen o gece kılınmalı, ertelenmemelidir dediler. Perşembe gününün Receb ayında olmadığına bakılmamalıdır. Çünki Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Receb’in ilk cum’a gecesinin namazında gâfil olmayın. O gece namazını kılan kimseye gelecek seneye kadar Allahü teâlâ rahmet eder ve melekler de istiğfar ederler. Arşın Rabbinin rahmet ettiği kimse ise dünyâdan îmân ile çıkar, İslâm ile yaşar, Kıyâmetde sâlih kimselerle haşr olunur» buyurmuşlardır.
Receb, Cennette bir nehrin adıdır denildi. 12 kolu vardır. Recebin ilk cum’a gecesinde 12 rek’at namaz kılan kimseye Allahü teâlâ her rek’at için nehrin bir kolunu karşılık olarak verir. Regâib gecesi namazının 12 rek’at olmasının hikmeti budur. Bu söz muhtâr olan, seçilen, beğenilen kavildir.
Berât gecesi namazı:
Bu namazın en azı 2 rek’attir. Her rek’atinde 200 âyet okumak suretiyle 400 âyet okunur. Daha az okuması da câizdir. En çok 1.000 rek’attir. Her rek’atte Kur’ân-ı kerîm’den istendiği kadar okunabilir. Bütün âlimler ve sâlihlere göre bu namazın orta haddi 100 rek’attir. Her rek’atinde Âyetel kürsî ve Kadr sûresini birer kere okur. Hangisine önce başlasa câiz ve güzeldir. 3 kere de İhlâs sûresi okunur. Bundan az okunsa da câizdir. Her 2 rek’atte bir selâm verilir.
Kadr gecesi namazı:
Kadir gecesi namazı en az 2, en çok 1.000, orta haddi 100 rek’attir. Kırâetleri de, Berât gecesi namazı gibi olup yalnız orta haddindeki namazın kırâetinde Fâtiha’dan sonra 1 kere Kadr sûresi, 3 kere İhlâs sûresi okunur. 2 rek’atte 1 selâm verilir. Selâmdan sonra hemen Peygamberimize salevât okunur. 100 rek’atin sonunda tesbîh ve duâ edilerek tamamlanır. Mukaddime’den alınan kısım tamam oldu.
Yukarıdaki gibi tatavvu’ namazlarının cemâatle kılınması mekruh mudur, değil midir konusu hakkında âlimlerin çeşidli görüşleri vardır. Hazânetü’l-Fetâvâ’da diyor ki: «Ramazandan başka cemaatle tatavvu’ namazı kılmak mekruhdur» denilmektedir. Kâfî şerhinde, «2 kişilik cemâatle nâfile namaz kılınmasının mekruh olmayacağını» gördüm. Fevâid-i Şemsü’l-eimme Halvânî’de gördüm: İmamdan başka 3 kişi olursa, ittifakla mekruh olmaz. 4 kişi hakkında ihtilâf olundu. Mescidin bir köşesinde ezân ve ikametsiz, namaza çağrılmadan cemâatle kılınırsa mekruh olmaz.» Hazâne’nin ibâresi tamam oldu.
Zamanımızda nâfile namazları cemâatle kılanlar, umulur ki, bu rivâyetlere veya Muhît’deki rivâyete uymaktadırlar. Nikâye şârihi diyor ki: Kadir, regâib ve Berât geceleri namazları gibi nâfile namazlarda imâma uymak mekrûh olmaz. Çünki mü’minlerin güzel gördüklerini Allahü teâlâ da güzel görür. Muhît’de de böyledir. (Ama nâfile namazları, yalnız kılmak daha ihtiyatlıdır).
Tesbîh namazını, kul, her gün yâhud haftada bir, ayda bir, senede bir veya ömründe bir kere kılmalıdır. İkrime’nin İbni Abbâs’dan (radıyallahü anhümâ) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfde, Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) Abbâs bin Abdülmuttalib’e: «Agâh ol, sana bir şey veriyorum! Dikkat et, sana bir ihsanda bulunuyorum! Uyanık ol, sana bir şey haber veriyorum. Onu yaptığın zaman Allahü teâlâ senin evvelki, sonraki, eski, yeni, kasıdlı veya yanılarak, büyük küçük, gizli, âşikâr bütün günahlarını mağfiret buyurur. 4 rek’at namaz kılarsın. Her rek’- atında Fâtiha ve Duhâ sûresi kadar bir sûre okursun. 1. rek’atte okumayı bitirdiğin zaman, henüz ayakta iken 15 kere «Sübhânallahi velhamdü lillâhi ve lâ ilahe illâllahü vallahü ekber» dersin. Sonra rükû’a varıp 3 kere «sübhâne rabbiyel azîm» dedikten sonra bunu 10 kere söylersin. Rukû’dan kalkıp «semiallahü limen hamideh, Rabbenâ le- kel hamd» dedikten sonra 10 kere söylersin. Sonra secdede 3 kere «Sübhâne rabbiyel a’lâ» dedikten sonra 10 kere okursun. Başını secdeden kaldırınca da aynı teşbihi 10 kere okursun. Bu teşbihler bir rek’atte 75 kere okunmuş olur. Bunu yapabilirsen her gün yap. Hergün yapamazsan her cum’a (her hafta) yap. Onu da yapamazsan ayda bir, onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere yap» buyurmuşlardır.
Diğer bir rivâyette Sübhâneke’den sonra Fâtiha’ya başlamadan tesbihi 15 kere okumalı, kırâetten sonra 10 kere, diğerleri de anlatıldığı gibi okumalıdır denilmektedir. Böylece son secdeden sonra oturduğunda okumaz. Bu daha iyidir. İbni Mübârek ve Künye sâhibi bunu tercih etmişlerdir. Her 2 rivâyette de 4 rek’atlı teşbih namazında toplam 300 teşbih olmaktadır. Gündüz kılarsa bir selâm ile, gece kılarsa 2 selâm ile kılınır. Eğer tesbîhe «Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm» de ilâve ederse iyi olur. Bâzı rivâyetlerde böyledir. Buraya kadar açıklamaları Kunye’den alarak İhyâ kitâbından nakledildi.
Ettergîb vetterhîb kitâbında diyor ki: Abdülâziz, Abdullah ibni Mübârek’e (rahimehümallah) tesbîh namazında yanılan, sehv secdelerinde de onar onar tesbîh eder mi? diye sordu. Hayır, o ancak 300 tesbihdir cevabı verildi. Kunye’de diyor ki: Mümkün olduğu kadar parmakla saymamalı, kalbinden geçirmelidir. Bunu yapamazsa amel-i kesir olmadan parmaklarını kullanabilir. Cevâhİr’de Kâfî’den naklen diyor ki: İmâm-ı Ebû Yûsüf ve Muhammed (rahmetullahi aleyhimâ) farz veya nâfile namazlarda âyetlerden sonra teşbihleri elle saymanın bir mahzuru yoktur buyurmuşlardır.
Tevbe ve istihâre namazları sünnettir. Tevbe namazı hakkında Ebû Bekr (radıyallahü anhj’ın rivâyetiyle Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem): «Bir kimse günah işler sonra kalkıp abdest alır, namaz kılar, istiğfâr ederse Allahü teâlâ onu mağfiret eder» buyurmuş ve sonra Âl-i İmran sûresi, 135. âyet-i kerîmesini «Çirkin bir günâh işledikleri, yâhut nefslerine zulm ettikleri vakit, Allahü teâlâ’yı zikreder, günahlarının mağfiret olmasını istiyenlerdir…» okumuşlardır. Tevbe namazı rivâyetlerin çoğuna göre, 2 rek’attir (Tergîb).
İstihâre namazı ise bir kimsenin bir işe girişeceği zaman, yapmasının mı, yoksa terk etmesinin mi sonunda hayırlı olacağını bilmediği zaman yapılır. Bunun için Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) 2 rek’at namaz emretmiştir. 1. rek’atte Fâtiha ile Kâfirûn sûresi, 2. rek’atte Fâtiha ile İhlâs sûresi okunur. Namazdan fâriğ olunca aşağıdaki düâ okunur:
Allahümme İnnî estehîrüke biilmike ve estakdirüke bikudretike ve es’elüke min fadlikel azîm. Feinneke takdirü ve lâ ekdirü. Ve ta’lemü ve lâ a’lemü. Ve ente allâmül ğuyûb. Allahümme in künte ta’lemü enne hâzel emre hayrün lî fî dînî ve meâşî ve akıbeti emri, ev’âcili emri ve âcilihî fakdirhü lî ve yessirhü lî sümme bârik lî fîhi. Ve in künte ta’lemü enne hâzel emre şerrün lî fî dînî ve me’âşî ve ’âkıbeti emrî ev ‘âcili emrî ve âcilihî fasrifhü annî vesrıfnî anhü ve kaddir lil hayre haysü kâne sümme raddinî bihi. İnneke alâ külli şey’in kadîr.
Mânası: Allahım, senin ilminle senden hayırlı olmasını istiyorum. Senin kudretinle kuvvet istiyorum. Senin büyük fadlından istiyorum. Çünki sen kudret sahibisin, ben güçsüzüm. Sen bilirsin, ben bilmem. Gâibleri her yönüyle bilen sensin. Allah’ım, eğer bu iş benim için dînim, dünyam için, işimin sonu için ve önü için hayırlı ise, onu bana takdîr et ve kolaylaştır. Eğer bu iş hakkımda, dînim, dünyam ve işimin sonu için ve önü için kötü ise, beni ondan, onu da benden uzaklaştır. Benim için nerede olursa olsun hayrı takdîr et. Sonra benden râzı ol! Elbette sen, her şeye kâdirsin!
Câbir bin Abdullah (radıyallahü anh) diyor ki: Resûlullah (sallâllahü aleyhi ve sellem) bize bütün işlerde istihare etmeyi Kur’ân-ı kerîm’den sûre öğretir gibi öğretirdi. Buyururdu ki: «Sizden biriniz bir işe teşebbüs ettiği zaman 2 rek’at namaz kılsın. Sonra o işin ismini söylesin!» İstihâre yaptıktan sonra yukarıda bildirildiği gibi duâ yapılır (İhyâ). Büyüklerden duyduğumuza göre, duâdan sonra abdestli olarak kıbleye dönerek yatılır. Rü’yâda beyaz veya yeşil görülürse bu işde hayır olduğu düşünülür. Eğer siyah veya kırmızı bir şey görülürse o işde hayır olmadığı anlaşılır, kaçınması gerekir.
Anne baba için namaz kılmak da sünnettir. Bu Şir’a kitabının metnini inceleyen birçok kimselerin kitabda mevdu’ hadîs olduğunu söylediklerini duydum. Bu hadîslerin biri de anne baba için kılınacak namaz hakkındadır. Aşağıdaki hadîs-i şerîf onların yanıldıklarını göstermektedir. Hadîs-i şerîf şöyledir: Nitekim, bâzı tashîh edilmiş nüshaların hâşiyelerinde bunu şöyle bildirirler.
«Cum’a gecesi akşam ile yatsı arasında 2 rek’at namaz kılıp her 2 rek’atta bir Fâtiha, 15 Âyetel kürsî ve 15 İhlâs sûresi okuyan, sonra da 20 kere Resûlullah’a (sallâllahü dleyhi ve sellem) salevât getirip sevâbını anne ve babasına bağışlayan kimse anne babasının hakkını ödemiş, onlara karşı gereken iyiliği tamamlamış olur. Allahü teâlâ ona, şehîdlere ikrâm ettiği şeyleri verir, Sırat köprüsünden geçerken Cebrâil aleyhisselâm sağında, İsrâfil aleyhisselâm da solunda olur. Melekler önünde tekbîr, tehiîl, tahmîd, temcîd getirerek onun için istiğfâr ederler. İsmâil ve İshak (aleyhimesselâm)’ın yanında, beyaz kubbenin altında Cennete girer.»
Bu hadîs-i şerifi gördük. Bizce mu’teber olan kitablarda aradık, bulamadık. Lâkin bu musannife zarar vermez. Çünki o, kitabında hadîs-i şerîf bildirmemiş, anne baba için namaz kılmak sünnettir demiştir. Şir’atü’l-İslâm metninde zikredilen sünnetler kitâbın başında da bildirildiği gibi yalnız Resûlullah’ın sünnetine münhasır değildir. Selef-i sâlihînin sünnetlerine, yol ve âdetlerine de şâmildir. Bu hadîs-i şerîfin bulunamaması olmadığını göstermez. Musannif onu bir yerde sahîh olarak görmüş de öyle yazmıştır. Yukarıda hâşiyelerden naklettiğimiz hadîs-i şerife yakın mânada bir hadîs-i şerîf Muhtasar-ı İhyâ ve Kûtü’l-kulûb kitaplarında şöyledir:
«Perşembe gecesi akşam ile yatsı arasında 2 rek’at namaz kılıp her rek’atinde 1 Fâtiha. 5 âyetel kürsî, 5 ihlâs ve 5’er muavvizeteyn okuyan, namaz bitiminde 15 kere istiğfar ederek sevabını anne-babasına bağışlayan, onlara karşı gelmiş olsa bile haklarını yerine getirmiş olur. Allahü teâlâ buna, sıddîklara ve şehidlere ihsân ettiğini verir.»
Yağmur yağarken, yolculuğa çıkarken, nifaktan kurtulup islâmda sebât etmek, evine girip çıktığında giriş ve çıkış fitnelerinden korunmak için 2’şer rek’at namaz kılmalıdır. Ebû Hüreyre (radıyallahü anh)’ın rivâyetiyle bir hadîs-i şerîfde: «Evinden çıktığın zaman, seni kötü bir çıkıştan kurtaracak olan 2 rek’at namaz kıl. Evine girdiğin zaman da girişinin kötü olmasına engel olacak 2 rek’at namaz kıl» buyurulmuştur (İhyâ).
Yine İhyâ’da devamla şöyle denilmektedir: Her mühim işe başlarken 2 rek’at namaz kılmak da bu kabildendir. İhrâma girerken, sefere çıkarken, seferden dönüşde eve girmeden mescidde 2 rek’at namazın sünnet olması da bu kabildendir. Bütün bunlar Resûlullahın (sallâllahü aleyhi ve sellem) yaptıkları işlerdir. Hattâ bâzı sâlih kimseler yediği bir lokmanın içtiği bir yudum suyun şükrünü yapmak için 2 rek’at namaz kılarlardı.
Nâfile namaz kılan kimse annesi çağırır ise efendim der, cevab verir, babası çağırırsa cevab vermez. İmâm Tahâvî diyor ki: Nâfile namaz kılan kimseyi ebeveyni. çağırdığı zaman, kendisinin namazda olduğunu ebeveyni biliyorsa cevab vermese de zararı olmaz. Bilmiyorlarsa cevab vermelidir. Farz namazda olanları ebeveyninden biri çağırdığında, namazını bitirmeden cevab vermemelidir. Ancak yardıma çağırırlarsa farz namaz da bozulabilir. Çünki zaruret dışında namazı kesmek câiz değildir. Misâfir de böyledir. Damdan düşeceğinden, ateşin yakacağından, suda boğulacağından korkan kimse farz namazda olsa bile bozabilir. Bunlar Gunyetü’l-fetâvâ’dan alındı.