Mest, bir çeşit ayakkabıdır. Muhtemelen “mesh” kelimesinden bozularak yapılan bu kelimenin, Farsça olan ve sarhoş mânâsına gelen “mest” ile bir ilgisi yoktur. Mest, ayakları topuklara kadar örten, su geçirmez ayakkabı, demektir.
Mestin, bir saat yol yürüyünce ayaktan çıkmayacak şekilde sağlam ve ayağa uygun olması lâzımdır. Ağaçtan, camdan, mâdenden mest olamaz. Zîrâ sert şeyle bir saat yürünemez. Tabanı ile ayak üstü veya yalnız tabanı deri kaplanmış çorap üstüne veya sert olup, yürürken aşağı düşmeyen çorap da mest hükümlerine tâbidir. İslâm dîninin, ibâdetlerde bildirdiği kolaylıklardan biri de abdest alırken ayakları yıkamak yerine, hiç özür ve zarûret olmasa bile, yaş el ile, bir kere, abdestli giyilmiş mest üzerine mesh edilmesidir. Mesh, “dokunmak, sıvazlamak” demektir. Mesh, mestlerin yukarıdaki yüzlerine yapılır. Taban altına yapılmaz. Peygamber efendimizin yaptığı gibi mesh etmek için, sağ elin yaş beş parmağı, sağ mest üzerine, sol elin parmakları da sol mest üzerine boylu boyuna yapıştırılıp, ayak parmakları üzerine gelen ucundan bacağa doğru çekilir. El ayaları meste değdirilmez. Meshin, üç el parmağı eninde ve boyunda olması farzdır, kesin emirdir. Erkek de, kadın da mest üzerine mesh edebilir. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem mübârek ayaklarına mest giyip, bunların üstüne mesh etti ve böyle yapılmasının uygun olduğunu bildirdi. Gusül abdesti alırken veya teyemmüm ederken, mest üzerine mesh edilmez.
Mest üzerine mesh müddeti, mukim olan için, 24 saattir. Misafir için, üç gün, üç gece, yâni 72 saattir. Bu müddet, mesti giydiği zaman değil, mest giydikten sonra, abdesti bozulduğu zaman başlar. Özür sâhibi için mesh müddeti, namaz vakti çıkıncaya kadardır. Özür sâhibi, özre sebep olan şeyi durduğu zaman, abdest alıp, o şey tekrar başlamadan önce, mestlerini giyse, tam bir abdestle giymiş olup, yirmi dört saat mesh edebilir.
Ayağın üç parmağı sığacak kadar yırtığı bulunan bir mest üzerine mesh edilemez. Birkaç yerinde olan yırtık toplamı da bu kadar olunca yine mesh edilmez. Daha az yırtıkların bir zararı olmaz. Sarık, takke, her türlü başlık, peçe, maske ve eldiven üstüne mesh edilmez. Kırık kemiğin iki yanına bağlanan tahtalar ve yaranın, çıbanın, derideki çatlak veya yarıkların üzerine veya içine konan merhem, pamuk, fitil, gaz bezi, flaster, sargı bağı gibi şeyler üzerine de mesh edilebilir. Bunların üzerine meshin yapılması için, önceden abdest almış olmak şart değildir. Müddeti de yoktur. Yara iyileşinceye kadar, mesh etmeye devam eder. Mest üzerine mesh etmekle sargılar üzerine mesh etmek arasındaki hükümlerde bâzı farklılıklar vardır: 1) Sargılar, abdestsiz bağlansa bile üzerine mesh edilebilir. Mestin, abdestliyken giyilmiş olması lâzımdır. 2) Mestler üzerine meshin vakti belirlidir. Sargılar üzerine meshin müddetiyse belirli olmayıp, iyi oluncaya kadar devam eder. 3) Mestli kimse mestlerden birini çıkarsa, diğerini de çıkarıp iki ayağını birden yıkamalıdır. Sargı, yaranın altı iyi olmadan düşse yıkamak lâzımdır. Mest üzerine mesh etmeyi kabul etmek, Ehl-i sünnet îtikâdında olmanın alâmetlerinden biridir. Şiîler mest üzerine mesh etmeyi kabul etmeyip, çıplak ayak üstüne mesh ederler. Mest ile ilgili bir hadîs-i şerîfte: “Mukim bir gün bir gece, misafir ise üç gün üç gece mesh eder.” buyruldu.
Hazret-i Ali’nin bildirdiği bir hadîs-i şerîfte; “Bilek kemiğim kırıldığında Peygamber efendimize sordum. Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem de, bileğime sarılan tahta üzerine mesh etmemi emrettiler.” buyurdu.
Necâşî, Resûlullah’a iki siyah ince mest hediye etti. Resûlullah, bunları giyerdi ve abdest alırken mesh ederdi. Bilâl-i Habeşî diyor ki: “Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem hâcetlerini gördükten sonra abdest alırken, önce yüzünü ve kollarını yıkadığını, sonra başını ve mestlerinin üzerine mes hettiğini gördüm.”
Benzer Suallerin Cevapları İçin Tıklayınız