Sual: Cennet nasıl bir yerdir?
Cevap: 8 Cennetin, 8 kapısı vardır ve 8 de miftahı (anahtarı) vardır. Evveli, 5 vakit namaz kılan müminlerin imanıdır. İkincisi, Besmele-i şerifedir. 6’sı dahi, Fâtiha-i şerifenin içindedir. 8 Cennet:
1- Dar-ı celal. 2- Dar-ı karar. 3- Dar-ı selam. 4- Cennetül-huld. 5- Cennetül-Meva. 6- Cennetül-Adn. 7- Cennetül-Firdevs. 8-Cennetül-Naim.
Dar-ı celal, beyaz nurdandır.
Dar-ı karar, kırmızı yakuttandır.
Dar-ı selam, yeşil zebercettendir.
Cennet-ül-Huld, mercandandır.
Cennetül-Meva, gümüştendir.
Cennetül-Adn, altındandır.
Cennetül-Firdevs, hem altından ve hem gümüştendir.
Cennetül-Naim, kırmızı yakuttandır.
Cennete giren müminler, ebedî orada kalırlar, hiç çıkmazlar. Orada olan hurilerin, adetleri ve lohusalıkları ve yaramaz huyları yoktur. İstedikleri her türlü yiyecek ve içecek hazır olarak önlerine gelir. Pişirmek ve koparmak gibi şeylerden uzaktırlar. Başları üzerinde, kuşlar uçar. Müminler, köşklerinde oturur iken, bunları görür. Eğer sen dünyada iken bana böyle yakın gelseydin, ben seni kebap ederdim, diye kalbine geldiği anda, nurdan tabak içinde henüz pişmiş olarak, gelip onu yemeye başlar. Kemiklerini bir yere yığar ve kalbine gelir ki şimdi bu, yine kuş olsaydı. Kalbine geldiği anda, o evvelki gibi, kuş olup uçar gider.
Cennetin toprağı miskten ve binasının bir kerpici gümüşten, bir kerpici altındandır.
Cennet ehlinin her birine, yüz er kuvveti verilse gerektir. Ve Cennet ehlinin her birine, en az 70 huri ve 2 dünya hatunu verilse gerektir.
Ve dahi, Cennette 4 ırmak akar. Bunların menbaı bir, akışı ayrı ayrı olup bunların her birinin lezzeti, birbirine uymaz. Onların birisi, safi su ve birisi, halis süt ve birisi Cennet şarabı ve birisi de saf baldır.
Cennette yüksek köşkler vardır. Eğilince, müminler onlara binerler ve istedikleri yere götürürler. (Bunların dünyada misali, şimdiki hâlde, yürüyen merdivenler ve tayyarelerdir.)
Cennette Tuba ağacı vardır. Bu ağacın, kökleri yukarıda, dal ve budakları, aşağıya doğru sarkmaktadır. Bunun, dünyada misali, ay ve güneştir.
Ve dahi, Cennet ehli, yemek ve içmek tadını ve zevkini duyarlar ve lakin ifrazat hacetini hissetmediklerinden bu gibi beşeri ihtiyaç ve ızdırablarından beridirler.
Allahü teâlâ, Cennette mümin kullarına hitab edip: “Kullarım! Benden daha ne istersiniz ki vereyim. Siz zevk ve safada olun!” buyura. Kullar dahi, ya Rabbi! Bizi Cehennemden azad ettin ve Cennetine ithal edip, bu kadar huri ve gılman ve vildan verdin. Bunlardan mada (başka), akla gelmedik ve gözler görmedik ve kulaklar işitmedik, bu kadar nimetler verdin. Daha bir şey istemeye haya ederiz dedikte, Rabbül-âlemin yine hitab edip: “Kullarım! Sizin benden, bunlardan başka isteyeceğiniz var” dediğinde, kullar dahi, ya Rabbi, daha istemeye yüzümüz yoktur. Ve hem de ne isteyeceğimizi bilmiyoruz, dediklerinde, Rabbül-âlemin buyursa gerek, “Kullarım! Dünyada size bir mesele iktiza edince ne yapardınız?” Onlar dahi, ulemaya başvururduk ve o meseleyi öğrenip, müşkilimiz halledilirdi dediğinde, Hak sübhanehü ve teâlâ hazretleri, “Şimdi dahi, öyle yapınız ve ulemaya danışınız, haber alınız! Ve her ne haber verirlerse, size vereyim” diye buyurduğunda, ulema da: Sizler Cemalullahı unuttunuz mu? Dünyada iken, derdiniz ki Rabbimiz Cennette, mekandan münezzeh olduğu hâlde cemalini bize gösterse gerek, diye arzu ederdiniz. İşte onu isteyiniz deyip, onlar dahi rüyet-i cemalullahı istediklerinde, Allahü azim-üş-şan, mekandan münezzeh olduğu hâlde, cemal-i bakemalini gösterse gerek. Hak teâlânın cemal-i pakini gördükte, nice bin yıllar, hayran kalsalar gerektir.
Ve dahi, Cennette kişi, köşkünde otururken, etrafında, pencereler önlerinde meyveler vardır. Kullar, o meyveleri gördüğünde, uzanayım, o dalı çekeyim de, meyveyi koparıp, yiyeyim diye, hatırına geldiğinde, oturduğu yerden, kalkmaya ve dalı çekmeye hacet kalmaz. Hemen oturduğu yere istediği dal önüne gelir, meyveyi koparır, ağzına koyar ve çiğneyip, henüz lezzeti boğazına ulaşmadan, kopardığı yerden, bir dahası biter. Ağzına koyduğunda, olgun ve lezizdir. Böylece (Rabbül-izze), taze bitirse gerektir.
Akıl isen kıl namazı, çün saadet tacıdır.
Sen namazı öyle bil ki müminin miracıdır.
(Mızraklı İlmihal)