Sual: Ölüme nasıl hazırlanmalıdır?
Cevap: Ölümü hatırlamak, en büyük nasihattır. Her îman sâhibi kimsenin, ölümü çok hatırlaması sünnettir. Ölümü çok hatırlamak, emirlere sarılmaya ve günahlardan sakınmaya sebep olur. Haram işlemeye cesareti azaltır. Sevgili Peygamberimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: “Lezzetleri yıkan, eğlencelere son veren ölümü, çok hatırlayınız!”. Din büyüklerinden bazısı her gün 1 kere hatırlamayı adet edinmişti. Evliyânın büyüklerinden Muhammed Behâüddîn-i Buhârî “kuddise sirruh” her gün 20 kere, kendini ölmüş, mezara konmuş düşünürdü.
Uzun emel, çok yaşamayı istemektir. İbadet yapmak, dine hizmet etmek için çok yaşamayı istemek, uzun emel değildir. Uzun emel sahipleri, ibâdetleri vaktinde yapamazlar. Tövbe etmeyi terk ederler. Kalpleri katı olur. Ölümü hatırlamazlar. Vaaz ve nasihatlerden ibret almazlar.
Uzun emel sâhibi, hep dünya malına ve mevkiine kavuşmak için ömrünü harcar. Ahireti unutur. Yalnız zevk ve sefasını düşünür.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“Ölmeden evvel ölünüz. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz!”
“Ölümden sonra olacak şeyleri, sizin bildiğiniz gibi, hayvanlar da bilselerdi, yemek için semiz hayvan bulamazdınız”
“Gece gündüz ölümü hatırlayan kimse, kıyamet günü şehitler yanında olacaktır”
Uzun emelin sebepleri; dünya zevklerine düşkün olmak, ölümü unutmak ve sıhhatine, gençliğine aldanmaktır. Uzun emel hastalığından kurtulmak için, bu sebepleri yok etmek lâzımdır. Ölümün her ân gelebileceğini düşünmelidir. Uzun emel sâhibi olmanın zararlarını ve ölümü hatırlamanın faydalarını öğrenmelidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirette zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur”.
Sual: Ölüm Nedir?
Cevap: Ölüm, yok olmak demek değildir. Ölüm, ruhun bedene olan bağlılığının sona ermesidir. Ruhun, bedenden ayrılmasıdır. Ölüm, insanın bir hâlden, başka bir hâle dönmesidir. Bir evden, bir eve göç etmesi gibidir. Ömer bin Abdülaziz hazretleri buyurdu ki (Sizler, ancak ebediyyet, sonsuzluk için yaratıldınız. Lakin bir evden, bir eve göç edersiniz). Ölüm, mümine hediyedir, nimettir. Günahı olanlara musibettir. İnsan ölümü istemez. Halbuki ölüm, fitneden hayırlıdır. İnsan yaşamayı sever. Halbuki ölüm, ona hayırlıdır. Sâlih olan mümin, ölüm ile dünyanın eziyet ve yorgunluğundan kurtulur. Zâlimlerin ölümü ile memleketler ve kullar rahata kavuşur. Bir zalimin ölümünde, söylenen eski bir beyt şöyledir:
Ne kendi etti rahat, ne âleme verdi huzur,
Yıkıldı gitti cihandan, dayansın ehl-i kubur.
Müminin ruhunun bedenden ayrılması, esirin hapisten kurtulması gibidir. Mümin öldükten sonra, bu dünyaya geri gelmek istemez. Yalnız şehitler, dünyaya geri gelip bir daha şehit olmak ister. Ölüm, her müslüman için hediyedir. Bir adâmın dinini, ancak mezarı korur. Mezardaki hayat ise, ya Cennet bahçelerinde bulunmak veyâhut da, Cehennem çukurlarında bulunmak gibidir.
Ölüm haktır. Ölümden kurtulmak, mümkün midir? Elbette değildir. Kimsenin bir saniye bile yaşamaya elinde imkanı yoktur. Eceli gelen ölür. Bu vakit, göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir andır. Kurân-ı Kerîmde bir âyet-i kerimede meâlen, “Ecelleri geldiği zaman, onu bir saat ileri ve geri alamazlar” buyurulmuştur.
Allahü teâlâ bir kimsenin ölümünü nerede takdir etti ise, o kişi malını, mülkünü, evladını bırakıp orada vefât eder.
Allahü teâlâ, bizim günde ne kadar nefes alıp verdiğimizi bilir. Onun bilmediği bir şey yoktur. İman edip, hayatımız ibâdet ile geçti ise, sonu saadet olur. Allahü teâlâ Azrâil “aleyhisselâma” buyurur ki: “Dostlarımın canını kolay al, düşmanlarımın canını güç al!”. İman sahiplerine, bu ne büyük müjdedir. İmandan mahrum kalanlar için de, ne büyük felakettir.