Sual: Peygamber efendimizin “aleyhisselam” anne-babası mağfiret edilmiş midir?
Cevap: Peygamber efendimiz “sallallâhü aleyhi ve sellem” valideleri hazret-i Âmine’nin kabrini ziyaret ettiklerinde ağladılar. Yanlarında bulunanları da ağlattılar. Buyurdular ki “Rabbimden bunun için mağfiret talep etmeye izin istedim. İzin vermedi”, sonra “Kabrini ziyaret etmek için izin istedim, izin verdi. Öyle ise, siz de kabirleri ziyaret ediniz! Zira, ziyaret ölümü hatırlamaya sebeptir.”
Resûlullaha, mübarek anasına, babasına mağfiret için sonradan izin verildi. Zaten mümin idiler. Sonradan diriltilip, bu ümmetten de oldular.
Bu hadis-i şerif, Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” muhterem ana ve babasının mümin olduklarını göstermektedir. Çünkü, kâfirlerin kabrini ziyaret etmek yasaktır. Bunların kabirlerini ziyaret etmeye izin verilmesi, kâfir olmadıklarını açıkça bildiriyor. Mağfiret için izin verilmemesinin de sebebi vardı. Cenâb-ı Hak, Habîbinin hatırı için, Onun şerefi için, mübarek ana babasını daha büyük nimete kavuşturmak istiyordu. Tayin buyurduğu, takdir ettiği zaman gelince, onları diriltecek, oğullarının Peygamberlerin en üstünü olduğunu gösterecek, Ona îman edecek, ümmeti olmakla şereflenecek ve sahabilik yüksek derecesine kavuşacaklardı.
Nişancızade Muhammed bin Ahmed Efendi’nin “rahmetullâhi aleyh” yazdığı türkçe (Mîr’atü’l-kainat) kitabı, 1. kısım, 227. sayfada diyor ki:
Resûlullahın “sallallâhü aleyhi ve sellem” mübarek ana babalarının îman edip etmediklerinde, âlimler başka başka söyledi. 911 [m. 1505] de vefât eden Abdurrahmân bin Ebû Bekr Süyuti (Mesâlikü’l-hunefa) kitabında ve başka birçok kıymetli kitaplarında 5 çeşit haber bildirmiştir:
1) Onların ikisi de, Resûlullahın dine çağırmasından yani bi’setten önce, cahillik zamanında vefât etti. Şâfiî âlimlerinin hepsine ve hanefilerin çoğuna göre, bir Peygamberin dinini işitmeyen kimsenin îman etmesi vâcib olmaz. Çünkü, Peygamberin dinini işitmeden önce düşünerek imanı akıl ile bulmak vâcib değildir. İşittikten sonra, Allahü teâlânın var olduğunu düşünüp anlamak, îman etmek lazım olur. Cahillik zamanında, geçmiş Peygamberler unutulmuş idi. Çünkü asırlar boyunca, kâfirler, zâlimler idareleri ele alarak, dinleri ortadan kaldırmışlar, din adamlarına baskı işkence yapmışlar, imanlılar azalmış, gizlenmiş, böylece, dini, imanı bilen kalmamıştı. Her asırda gelen zâlimler, kötü ruhlu, alçak kimseler, böyle çalışmakta, din adamlarını, din bilgilerini yok etmek için imanlılara karşı amansız bir kin ile canavar gibi saldırmaktadır. İngilizler ve komünistler böyledir. Fakat, bu zâlimlerden hiçbiri imanı yok edememiş, kendileri kahrolmuş, çok acı, perişan hâlde, saltanatlarından ayrılmış, zevklerine doyamadan ölümün pençesine düşmüşler, isimleri lanet ile anılmış veya unutulmuştur. Allahü teâlâ, bir Peygamber veya bir âlim yaratarak, îman ışığı ile yer yüzünü yeniden aydınlatmıştır. Aklı olanların, bundan ibret alması, uyanması, dünyada ve ahirette rezil olmamak için, din düşmanlarına aldanmaması lâzımdır.
2) Cahillik zamanında yaşamış olanlar, kıyamet günü imtihan edilecek, orada îman edenler, Cennete girecektir, diyen âlimler de varsa da, bu sözün zayıf olduğu Mektûbât kitabında, 259 mektubun tercümesinde açıklanmıştır.
3) Allahü teâlâ, sevgili Peygamberinin “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” mübarek ana babasını diriltti. Oğullarına îman edip, ona ümmet olmakla şereflendiler ve tekrar vefât ettiler. İmâm-ı Süyuti “rahmetullâhi aleyh”, bunların diriltildiğini bildiren hadis-i şerifi yazıyor. (Zayıf bir hadis ise de, çok kimse bildirdiği için, kuvvetli olmuştur. Âlimlerin çoğuna göre, kuvvetli hadistir. İbâdetlerin kıymetini, bir müslümanın üstünlüğünü bildiren zayıf hadise uyulur) buyuruyor.
4) Fahrüddin-i Razi ve birçok âlimler buyuruyor ki Tevbe sûresi 28. âyetinde meâlen, (Müşrikler necestir) buyuruldu. Yani bütün kâfirler pistir. Halbuki Resûlullah “sallallâhü aleyhi ve sellem” (Ben her zamanda, temiz babalardan, temiz analara geçerek geldim) buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte, (Her asırda, o zamanın insanlarının en hayırlılarından getirildim) buyuruldu. Kâfire hayırlı demek ise, câiz değildir. Hele Şuara sûresindeki 219. âyetinde meâlen, (Seni secde edicilerden geçirir) buyuruldu. Buradan, bütün babalarının, analarının mümin oldukları anlaşılmaktadır. İbrahim aleyhisselâmın babası denilen Azer’in kâfir olduğu Kurân-ı Kerîmde bildiriliyor ise de, Abdullah ibni Abbas ve İmâm-ı Mücahid, (Azer, İbrahim aleyhisselâmın amcası idi) dediler. Arabistan’da amcaya baba denilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki (Cehennemde en hafif azap, Ebû Talib’in azâbıdır). Ebû Talib’in azâbı, azapların en hafifi olunca, Resûlullahın mübarek ana-babası Cehennemde olsaydı, azâbın en hafifi, bu ikisinin azâbı olurdu. Bu hadis-i şerif de, bu bakımdan, ikisinin de mümin olduğunu göstermektedir.
5) Âlimlerden çoğu, bu meselede edebe, saygıya aykırı konuşulmamasını, işin doğrusunu Allahü teâlâ bilir deyip, susulmasını uygun görmüştür. Şeyhulİslam allame Ahmed ibni Kemâl Paşa da, (Ebeveyn) risalesinin sonunda buyuruyor ki (Ölüleri kötüleyerek dirileri incitmeyiniz!) hadis-i şerifi ve Tevbe sûresinin (Resûlullahı incitenlere Allah lanet eylesin!) mealindeki 62. âyet-i kerimesine göre, (Resûlullahın babası Cehennemdedir) diyen kimse mel’undur. (Mîr’atü’l-kainat) ın yazısı tamam oldu].
Tavsiye Yazı –> Seyyid Abdülhakim Efendi’nin Ebeveyni Resulullah risalesi