Sual: Hibe nedir? İslamiyette hibe hükümleri nelerdir?
Cevap: Karşılıksız olarak, bir başkasına mülk olarak verilen mala denir. Bir kimseye ikrâm olarak götürülen veya gönderilen mala da hediye denir. Türkçede, armağan kelimesi de hediye karşılığı olarak kullanılmaktadır. Hibe de, hediye demektir. Hediye; hibe etmek, bağışlamak, mânâsına gelir.
Hediye, insanlar arasında bir yakınlaşma ve yardımlaşma vâsıtasıdır. Târih boyunca insanlar ellerindeki çeşitli mal ve eşyâları birbirlerine karşılık beklemeden verip hediyeleşmişlerdir. Toplumların din, örf, âdet, gelenek görenek ve ekonomik durumlarına göre çeşitli mal ve eşya hediye metâı olabilmiştir. Bunlar arasında mücevherlerden kumaşa, taştan topraktan mâmul basit eşyâdan hayvanlara kadar hemen her çeşit mal görülür. Hediye, her zaman verilebildiği gibi, bilhassa, bayram, düğün, bir başarı vs. gibi vesilelerle verilir. Bâzı memleketlerde, böyle zamanlarda hediye vermek, an’ane hâlini almıştır. Bilhassa Müslüman Türkler arasında hediyeleşmek, mühim bir örf ve âdettir.
İlâhî dinlerin hepsi insanlara birbirleriyle hediyeleşmelerini tavsiye etmiştir. İslâm dîni, hediye üzerinde önemle durmaktadır. Müslümanların, birbirleriyle hediyeleşerek, aralarındaki muhabbet bağını kuvvetlendirmelerini emir ve tavsiye etmektedir. Peygamber efendimiz; “Birbirinize hediye veriniz ki, birbirinizi sevmeye vesile olur.” buyurmuştur. Kendisine iyilikte, ikramda ve ihsanda bulunulan kimsenin kalbinde, insan tabiatının bir îcabı olarak iyilik sâhibine karşı bir yakınlık ve sevgi hâsıl olur. Bu durum, toplumda insanların birbirine yakınlaşmasına, aralarındaki kin, husûmet, hased, düşmanlık ve nefret gibi kötülüklerin ortadan kalkmasını sağlar.
İslâm hukûkunda hediye: Mecelle’de, “Hibe” başlığı altında düzenlenmiştir. Hibe, bağışlamak demektir. 833-880’inci maddelerinde genel hükümleri açıklanmıştır. Çeşitli fıkıh kitaplarında da hibe, yâni hediye hükümleri, geniş olarak izah edilmiştir. Mecelle’de, “Hediye, bir kimseye ikramen götürülen veya gönderilen maldır.” şeklinde târif edilmiştir (mad. 833). Muhtaç olan kimselere verilen mala “sadaka” denir. Yâni hiç bir karşılık beklemeksizin zengin fakir kimselere verilen hediye, sevab kazanmak için muhtaçlara verilen “sadaka” olur.
Hediye verenin, “Hediye ettim, hibe ettim… gibi” âdet olan sözü söylemesi, alanın da; “Kabul ettim” demesi ve kabz etmesi, eline alması ile tamam olur. Bu 3 şarta “İcab, Kabul ve Kabz” denir. Menfaat hediye edilmez. Fakat âriyet (ödünç) olarak verilebilir.
Hediyenin ve karşılığının ayrılmadan önce verilmeleri lâzımdır. Hediye verilen malın, hediye verenin kendi malı ile meşgul olmaması ve hisse-i şâyialı (ortaklar arasında henüz taksim edilmemiş hisseli mal) olmayacak surette, ayrı olarak kabz olunması lâzımdır. Meselâ; yemek bulunan çantayı, eşya bulunan evi, yük bulunan hayvanı hediye sahih, geçerli olmaz. Bunları boşken veya yalnız yüklerini hediye etmek geçerlidir. Koyundaki yün, dikili ağaç, ağaçtaki meyve, memedeki süt hediye edilmez. İki kimse, ortak oldukları bir evi birine hediye edebilirler. Fakat bir kimse, evini iki kişiye hediye edemez. Çünkü taksimi mümkün olan bir şeyi, hisse-i şâyialı olarak vermek câiz değildir.
Alacağını borçluya hediye eden, artık bunu geri isteyemez. 7 şeyden biri varsa, mevcut olan hediye de teslimden sonra geri alınamaz. Bunlar bulunmazsa, hâkim kararı ile geri almak sahih, geçerli olursa da mekruhtur, beğenilmeyen bir iştir. Bu 7 engel şunlardır:
1) Hediye olarak verilen mevcut malda, kıymetini arttıran fazlalık meydana gelmesi,
2) İkisinden birinin ölmesi,
3) Hediyenin karşılığı olduğu bildirilerek bir hediye verilmesi. Bunu başkasının da vermesi rücû etmeye mâni olur.
4) Hediye edilen malın, alanın mülkünden çıkmış olması,
5) İkisi arasında nikâh (evlilik) bulunması,
6. Aralarında nikâhı ebedî haram eden akrabalık bulunması,
7) Hediye edilen malın helâk olması. Hediye edilen alacak ve sadaka geri alınmaz. Birinin alacağını ondan izinsiz ödeyerek onu kendisine borçlu yapamaz.
Evlenen kadın, mehrini kocasına, ölmüş ise vârislerine hediye edebilir. Koca, zorla hediye ettiremez. Hanımın babası, kızının mehrini dâmâdına hediye edemez.
İslâm hukukunda, “Rukbî” adı verilen hediye câiz değildir. Yâni, “Sen ölürsen benim olsun, ben ölürsem senin olsun!” diyerek evini birisine vermek bâtıldır. Çünkü taraflardan herbiri, diğerinin ölümünü beklemektedir. “Ömrî” denilen hediye câizdir. Yâni, “Ömrün boyunca evim senin olsun!” deyince, öldükten sonra ev, sâhibine; sâhibi ölmüş ise, varislerine geri verilir.
Çocuğa hediye verilir. Küçük çocuğa verilen hediyeyi babası alır. Baba yoksa tâyin ettiği vasisi, dedesi, o da yoksa onun vasi tâyin ettiği alır. Bu 4 kimseden biri bulunmazsa çocuğa bakan alır. Akıllı çocuk kendisi alır. Çocuk, malını hediye edemez. Babanın veya annenin, malının hepsini oğluna veya oğullarından birine hediye etmesi diğerlerini mahrum bırakması câiz olur ise de günahtır.