Sual: Musa Carullah Bigiyef (Zamanımıza göre, dinimizde de yenilikler yapılmalıdır. Dinde bulunmayan birçok şeyler, hurafeler, sonradan İslamiyete karışmıştır. Bunları temizlemek, dinimizi ilk zamanındaki doğru, temiz haline getirmek lazımdır.) diyor. Buna ne cevap vermek lazımdır?
Cevap: Müslümanlarda, birkaç asırdan beri bir duraklama, hatta gerileme olduğu meydandadır. Bu gerilemeyi görerek, İslamiyetin bozulduğunu söylemek, çok haksız ve pek yanlıştır. Geri kalmanın sebebi, müslümanların dine sarılmamaları, dinin emirlerini yerine getirmekte gevşek davranmalarıdır. İslam dinine, başka dinlerde olduğu gibi, hurafeler karışmamıştır. Cahillerin yanlış inanışları ve konuşmaları olabilir. Fakat bunlar, İslamın temel kitaplarında bildirilenleri değiştirmez. Bu kitaplar, Resûlullahın sözlerini ve Ashâb-ı kiramdan gelen haberleri bildirmektedirler. Hepsi, en salahiyetli, yüksek âlimler tarafından yazılmışlardır. Bütün İslam âlimlerince söz birliği ile beğenilmiştir. Asırlar boyunca, hiçbirinde hiçbir değişiklik olmamıştır. Cahillerin sözlerinin ve kitaplarının ve dergilerinin hatalı olması, İslamiyetin temel kitaplarına kusur ve leke kondurmaya sebep olamaz.
Bu temel kitapları her asrın modasına, gidişine göre değiştirmeye kalkışmak, her zaman için yeni bir din yapmak demek olur. Böyle değişiklikleri, Kur’ân-ı Kerîme ve hadis-i şeriflere dayanarak, bunlara uydurarak yapmaya kalkışmak, Kur’ân-ı Kerîmi ve hadis-i şerifleri bilmemenin, İslamiyeti anlamamanın bir alâmetidir. İslamın emirlerinin, yasaklarının zamana göre değişeceğini sanmak, İslam dininin hakikatine inanmamak olur. Bir âyet-i kerimede meâlen, “Müminler maruf olan şeyleri emreder” buyuruldu. Kur’ân-ı Kerîme, İslamiyete saygısızca saldıran aşırı reformculardan Ziya Gökalp ve benzerleri, bu âyet-i kerimedeki maruf kelimesine, örf, adet diyerek, İslamiyeti adete, modaya göre değiştirmeye, böylece mason üstadlarının gözüne girip sandalya, koltuk kapmaya kalkıştılar. Dünyalık ele geçirmek için dinlerini sattılar. Ziya Gökalp, bu hizmetine karşılık, ittihatçıların genel merkez azalığına getirildi. Bunun dediği gibi, İslamiyet adetlere yer verseydi, daha kuruluşunda cahil Arapların kötü adetlerini yasak etmez, o zamanın en kıymetli adeti olan ve Kabe’nin içine kadar girmiş bulunan putperestliği hoş görürdü. Âyet-i kerimedeki (Maruf) kelimesi, (İslamiyetin kabul ettiği iyilikler) demektir.
İslam dini ilim üzerine kurulmuştur. Her bakımdan, selim olan akıllara uygundur. Kur’ân-ı Kerîmde ve hadis-i şeriflerde açıkça bildirilmemiş olan şeylerde, akla ve ilme uygun yeni emirler çıkarmak, yani kıyas ve ictihad yapmak İslamiyetin ana kaynaklarından biri olur ise de, bunu yapabilmek için, her şeyden önce müslüman olmak ve lüzumlu bilgilere mâlik olmak lazımdır. Dinde reform isteyenler, temel kitaplara dokunmayıp, yalnız cahil halk arasına yerleşmiş olan hurafeleri yok etmeyi düşünüyorlarsa, buna bir şey denemez. İslamiyete hizmet etmiş olurlar. Fakat, böyle iyi düşündüklerine inanabilmemiz için, önce hakiki ve samimi müslüman olduklarını ispat etmeleri gerekir. Müslüman olmayan bir kimsenin, müslüman görünerek, kendi silahımızla bize hücum etmeye kalkışması, büyük bir haksızlık, pek ayıp ve çok küçüklük olur. Dinde reform isteyenlerin, müslüman görünmeleri ve yalnız müslümanım demeleri değil, müslüman olduklarını ispat etmeleri lazımdır. Bir müslümanın ölüm korkusu olmadıkça dinsiz görünmesi caiz değildir. Buna karşılık, dinsizlik demek, iki yüzlülük, yalancılık demek midir ki işlerine geldiği zaman müslüman görünüyorlar. Evet, müslümanım diyen bir kimseyi sorguya, hesaba çekmek caiz değildir. Onu din kardeşi bilmek lazımdır. Fakat, onun dinimizle oynamaması da lazımdır. Onun, dinimizin temel bilgilerine dil uzattığını, bunlar üzerinde dedikodu yaptığını görürsek, bunu sorguya, hesaba çekmek, hâlini incelemek, yalnız caiz değil, hepimize lazım olur. Biz, reformcuları dinimize, mezhebimize uymak için zorlamıyoruz. Yalnız müslüman olup olmadıklarını açıkça söylemelerini ve işlerinin sözlerine uygun olmasını istiyoruz. Çünkü, İslamiyetin belli ve değişmez kanunları vardır. Müslüman olanların bu kanunlara uygun olarak konuşması lazımdır. Müslüman olduğunu söyleyen bazı kimseler, müslümanlığın temel bilgilerini hiçe sayarak, hatta bunlarla alay ederek, dinden çıktıklarını suç saymıyorlar da, dinden çıktıklarının kendilerine söylenmesine kızıyorlar. Dine saldırılacak, fakat dine saldırıyorsun, kâfir oluyorsun denilmiyecek, dine saldırmak serbest olacak. Dine saldıranlara bir şey söylenilmeyecek. Kendilerine cevap verenlere, haksız olduklarını ortaya koyanlara yobaz, gerici gibi, komünistlerin uydurduğu sözlerle sataşıyorlar. Kendileri gibi dine saldıranlara ilerici, aydın diyorlar. Doğrusu, kendileri yobazdırlar. Din adamı şekline bürünenleri, din yobazı, fen adamı olarak saldıranları da Fen yobazıdır.
İslamın ana bilgilerini, temel kitaplarını değiştirmeye, zamana uydurmaya kalkışmak, İslamiyeti değiştirmek, bozmak olur. Müslüman demek, bu ana bilgilere inanan, saygı gösteren, bunları bozmaya kalkışmamaya söz veren kimse demektir. Demokrasi, hürriyet ve laiklik demek de, verilen sözde durmamak, inandığından vazgeçmek demek değildir. İslamiyet, zimmilerin, yani gayri müslim vatandaşların zor ile müslüman yapılmasını emretmiyor. Bundan daha büyük demokrasi olur mu?
Sinsi düşmanlarımızdan bir kısmı olan Fen yobazları, Avrupa’nın, Amerika’nın bütün adetlerini, modalarını, ahlaksız, sömürücü, ezici hareketlerini almaya, gençler arasına yaymaya çalışıyorlar. Bu arada, dinimizi üstü örtülecek bir kabahat imiş gibi hiç ağızlarına almıyorlar. Yahut, altında ezilecek bir yük gibi, ağır ve korkunç görüyorlar. Bazıları da, sağlam bir varlık ve birlik elde etmek için, din lazımdır. Fakat dini zamana uydurmalı, İslamiyeti hurafelerden temizlemeli diyorlar. Halbuki Ehl-i sünnet âlimlerinin temel kitaplarında hiçbir hurafe yoktur. Din cahilleri arasında hurafeler bulunur. Bunları temizlemek için de, Ehl-i sünnet kitaplarını yaymak, gençlere bunları öğretmek lazımdır. Bu yobazların dinde istedikleri reformlar, dinin temel bilgilerine dokunduğu zaman, bunları hem ayetle, hadisle çürütmeliyiz, hem de (Müslümanların dininde, kendi malınız gibi değişiklik yapmaya hakkınız yoktur) demeliyiz. Din yobazları, büyük İslam âlimlerini lekeliyerek, kendilerini onların yerine geçirmek istiyorlar. İslamiyetin temel bilgilerini toplamış, dünyaya yaymış olan İslam âlimlerini ve topladıkları İslam ilimlerini ayaklar altına alıyorlar.
Tavsiye Yazı –> Müslümanlar Nasıl Birleşirler?