Bu mektup, Mollâ Muzaffer’e yazılmıştır. Ödünç alıp vermekteki faizi bildirmektedir:
Ödünç verenin fazla olarak istediği malın yalnız fâiz olduğunu söylemiştiniz. Mesela 12 dirhem ödemesi şartı ile on dirhem gümüş verenin aldığı gümüşten yalnız fazla olan 2 dirhemi fâiz olur, haram olur demiştiniz. Halbuki daha fazlasını ödemesi şartı ile ödünç vermek faizdir. Yani böyle olan sözleşme haramdır. Haram anlaşma ile ele geçen malın hepsi haram olur. Mesela, 12 dirhem ödemesi şartı ile 10 dirhem ödünç verilse, alınan 12 dirhemin hepsi haram olur. Fâiz ile ödünç vermek ve almak haram olduğu, Kurân-ı Kerîmde açıkça bildirilmiştir. İhtiyacı olanın da, olmayanın da, fâizle, ödünç alması haramdır. İhtiyacı olana, fâiz haram olmaz demek, Kurân-ı Kerîmin emrini değiştirmek olur. (Kınye) kitabı, Kurân-ı Kerîmin emrini değiştiremez. Lahor şehrinin büyük âlimlerinden olan Mevlânâ Cemâl, (Kınye) nin birçok haberleri kıymetli kitaplara uymamaktadır. Böyle haberlerine güvenilmez buyururdu. [İbni Âbidin “rahmetullâhi aleyh” dahi, (Kınye) nin birçok haberi zayıftır, güvenilmez buyurmaktadır. Bu kitabı, Zahidi yazmıştır.] (Kınye) nin bu yazısını, doğru kabul etsek bile buradaki ihtiyaç kelimesine, zaruret ve ölüm tehlikesi mânâsını vermek lâzımdır. Böylece, Mâide sûresi, 4. âyetinin, (Ölüme sebep olan sıkışık hâle düşen) mealindeki izinden istifade edilmiş olur. Çünkü, bu âyet-i kerime, haramlardan affolunabilecek özrü beyan buyurmaktadır. Fâiz ile ödünç almak için, her ihtiyaç özür olsaydı, faizin haram edilmesine sebep kalmazdı. Çünkü, fâiz ödemeyi, ancak ihtiyacı olan kabul eder. İhtiyacı olmayan kimse, açıktan para vermek istemez. Allahü teâlânın, bu yasak emri, yersiz lüzumsuz olurdu. Allahü teâlânın kitabına, böyle iftirâ edilemez. Abes, yersiz, bir şey bulunması düşünülemez. Her ihtiyacı olanın fâiz ile para alması câiz diye, bir ân düşünsek, ihtiyaç da, bir nev’ zarurettir. Zaruretin dereceleri vardır. Ziyafet vermek için, fâiz ile para almak ihtiyaç değildir. Meyyitin bıraktığı malda meyyitin ihtiyacı, kefen ve cenaze masrafı olduğu kitaplarda bildiriliyor. Onun ruhu için, ziyafet vermeye, ihtiyaç denilmemiştir. Meyyit, sadakanın sevâbına, herkesten çok muhtaç olduğu hâlde, onun ruhu için yemek [helva] dağıtılmasını İslamiyet emretmemiştir. O hâlde bunları yapmak, fâizle para almak için ihtiyaç, özür olur mu? Ölünün ihtiyacı kabul edilse bile fâizle alınan para ile pişen yemekleri yemek helal olur mu? Çoluk çocuğun çok olması, erkeğin askerde bulunması, özür, ihtiyaç sanılarak, fâizle para almak câiz ve helal olur demek, bir müslümana yakışmaz. Böyle belaya yakalanmış olanlara, emr-i mâ’rûf ve nehy-i ani’l-münker yaparak, doğru yolu göstermek lâzımdır. Bir müslüman, nasıl olur da, böyle haram işi yapabilir? İhtiyaçları temin edecek yol çoktur. Bu zamanda, şüpheli olmayan kazanc kalmadı diyorsunuz. Evet öyledir. Fakat elden geldiği kadar, şüphelilerden kaçınmak lâzımdır. Tarlayı abdestsiz sürmek, tohumunu abdestsiz ekmek, rızkın bereketini, tayyib [güzel] olmasını giderir demişlerdir. Hindistan’da, böyle çalışan, hemen yok gibidir. Fakat, Allahü teâlâ, kulundan, elinden geldiği kadar yapmasını istemektedir. Fâiz ile para alıp ziyafet vermekten sakınmak, herkes için kolaydır. Helale haram, harama helal diyen kâfir olur. Fakat bu katî, meydanda olan helal ve haramlar içindir. [Helal, haram oldukları, 4 mezhepte de söz birliği ile bildirilenler içindir.] Zan olunanlar için değildir. Hanefi mezhebinde mubah olan, çok şey vardır ki Şâfiî mezhebinde mubah değildir. Bunun aksi de vardır. Muhtaç olduğu şüpheli olan birinin, fâizle para alması helal olur demeyene, açık bildirilen harama helal diyemeyene dil uzatılmaz. Sapık, gerici denilmez. Helal demesi için zorlanamaz. Onun haklı olması daha kuvvetlidir. Hatta, haklı olduğu meydandadır. Ona dil uzatanlar haksızdır ve tehlikededir.
Mevlânâ Abdülfettah, (Faizsiz borç almak iyidir. Niçin fâiz ile alıyorlar?) demiş. Siz de, (Böyle söyleme. Helali inkâr mı ediyorsun?) diyerek onu tektir etmişsiniz. Yavrum, bu sözünüz, katî olan helal için doğrudur. İhtiyacı olanın, fâiz ile borç almasına helal deseniz bile bunu yapmamak, yine daha iyi olur. Vera sahipleri, ruhsat, izin verilen şeyleri yapmamış, herkese, azîmet yolunu göstermişlerdir. Lahor şehrindeki müftüler, ihtiyacı olana câiz olur demiş ise de, ihtiyaçtan ihtiyaca fark vardır. Her ihtiyaç, özür sayılırsa, faizin haram olacağı yer kalmaz. Faizin haram edilmesi abes, lüzumsuz bir emrolur. Oruç, yemin kefareti niyeti ile de, fakirleri doyurmak için, fâiz ile borç almak câiz değildir. Fakir doyuramayan, oruç tutar. İslamiyete uymak ile az bir takvânın bereketi ile Allahü teâlâ, insanın ihtiyacını kolaylıkla giderir. Allahü teâlâ, takvâ sahiplerini sıkıntılardan kurtarır. [Lazım olan şeyleri satın almak için, bankadan fâiz ile ödünç para almayıp, bu şeyleri bankadan satın almalıdır.]