Bu mektup, Hakim Sadr’a gönderilmiştir. Kalbin selameti ve Hak teâlâdan başka şeyleri unutması bildirilmektedir:
Allah adamları “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, kalp hastalıklarının tabibleridir. Bâtın hastalıklarının giderilmesi, bu büyüklerin tedâvisi ile olur. Bunların sözleri ilaçdır. Bakışları şifadır. Onlarla beraber bulunanlar kötü olmaz. Onlar Allah adamlarıdır. Onlarla yağmur yağdırılır. Onlarla rızk gönderilir. Bâtın hastalıklarının en kötüsü ve kalp bozukluklarının başı, kalbin Hak teâlâdan başka şeylere bağlanmasıdır. Bu bağlılıktan, büsbütün kurtulmadıkça kalp selamet bulamaz. Çünkü Allahü teâlâ, hiçbir yerde ortak istemez. Zümer sûresi 3. âyetinde meâlen, (Biliniz ki Allahü teâlâ için olan din, yalnız Onun için olan halis dindir) buyruldu. Hele, şeriki ortağı daha üstün tutmak, hayasızlığın, alçaklığın sonu olur. Allahü teâlâdan başka şeyleri, Ondan daha çok sevmek, Onun sevgisi hiç gibi kalmak, ne büyük hayasızlıktır! Hadis-i şerifte, (Haya, imanın bir parçasıdır) buyruldu ki bu haya bildirilmektedir.
Kalbin hastalıktan kurtulmasının, yani Hak teâlâdan başka şeylere bağlılığı kalmamasının alâmeti, işareti, kalbin mâsivâyı büsbütün unutmasıdır. Hiçbir şeyi hatırlayamamasıdır. Bir şeyi düşünmek için zorlansa, hiç düşünemez. Böyle bir kalbin herhangi bir şeye bağlılığı olamaz. Allah adamları, yani Veliler “kaddesallahü teâlâ esrârehüm”, kalbin bu haline (Fenâ) demiştir. Bu yolda birinci adım budur. Sonsuz olan nurların görünmesi ve mârifetlerin, hikmetlerin gelmesi, bu zaman başlar. Fenâya kavuşmadıkça, hiçbir şey ele geçemez. Fârisî beyt tercümesi:
Bir kimsede hâsıl olmazsa Fenâ,
Hak teâlâya yol bulamaz asla!