Bu mektup, Sofi Kurban’a yazılmış olup Peygamberlerin en üstünü olan Muhammed aleyhisselâma uymaya teşvik eylemektedir:
Cenâb-ı Hak, hepimizi, dünya ve ahiretin efendisi ve bütün insanların her bakımdan en yükseği ve en iyisi olan, Muhammed Mustafaya “sallallâhü aleyhi ve sellem” tâbi olmak saadetiyle şereflendirsin! Çünkü Cenâb-ı Hak, Ona tâbi olmayı, Ona uymayı çok sever. Ona uymanın ufak bir zerresi, bütün dünya lezzetlerinden ve bütün ahiret nimetlerinden daha üstündür. Hakiki üstünlük, Onun sünnet-i seniyesine tâbi olmaktır ve insanlık şerefi ve meziyeti, Onun İslamiyetine uymaktır. [(Sünnet) kelimesi, üç ayrı manaya gelir. Burada, İslamiyet demektir.]
Mesela, Ona uyan bir kimsenin, gün ortasında bir parça uyuması, ona uymaksızın, birçok geceleri ibâdetle geçirmekten, kat kat daha kıymetlidir. Çünkü (Kaylule etmek) yani öğleden önce biraz yatmak, adet-i şerifesi idi. Mesela, Onun dininin emrettiği için, bayram günü oruç tutmamak ve yiyip içmek, Onun yolunda bulunmayıp senelerce tutulan oruçlardan daha kıymetlidir. İslamiyetin emri ile fakire verilen az bir şey ki buna zekat denir, kendi arzusu ile dağ kadar altın sadaka vermekten daha efdaldir. Emirü’l-müminin Ömer “radıyallâhu anh”, bir sabah namazını cemaat ile kıldıktan sonra, cemaate bakıp, bir kimseyi göremeyince sordu: Ashâbı dediler ki (Geceleri sabaha kadar ibâdet ediyor. Belki şimdi uyku bastırmıştır). Emir-ül-müminin buyurdu ki (Keşke bütün gece uyuyup da, sabah namazını cemaat ile kılsaydı, daha iyi olurdu). İslamiyetten sapıtmış olanlar, sıkıntı çekip ve mücâhede edip, nefslerini ve kötü arzularını körletiyor ise de, bu dine uygun yapmadıklarından kıymetsizdir ve hakirdir. Eğer bu çalışmalarına ücret hâsıl olursa, dünyada birkaç menfeatten ibaret kalır. Halbuki dünyanın hepsinin kıymeti ve ehemmiyeti nedir ki bunun birkaçının itibarı olsun. Bunlar, mesela çöpçüye benzer ki çöpçüler herkesten daha çok çalışır ve yorulur. Ücretleri de herkesten aşağıdır. İslamiyete tâbi olanlar ise, latif cevahir ve kıymetli elmaslar ile meşgul olan mücevherciler gibidir. Bunların işi az, kazançları pek çoktur. Bâzen bir saatlik çalışmaları, yüzbinlerle senenin kazancını hâsıl eder. Bunun sebebi şudur ki İslamiyete uygun olan amel, Hak teâlânın makbulüdür, mardisidir, çok beğenir.
İslamiyete uymayan şeylerin hiçbirisini Hak teâlâ sevmez, beğenmez. Sevilmeyen, beğenilmeyen şeye sevap verilir mi? Belki cezaya sebep olur. Bu incelik, dünya işlerinde de vardır. Biraz düşünülürse anlaşılır. O hâlde, saadet-i ebediyyeyi ele geçirten sermaye, Peygamberimizin “sallallâhü aleyhi ve sellem” dinine yapışmaktır. Bütün zarar ve fesatların başı, İslamiyetten ayrılmaktır. Vesselâm.