Bu mektup, Mîr Muhammed Numan Bedâhşi’ye yazılmıştır. Olgun olan bir büyüğün sohbetinde bulunmayı övmektedir:
Mîr hazretlerinin kıymetli mektubu geldi. Bu yol, aklın ermediği, şaşırdığı bir yoldur. Hadis-i şerifte, (Bir kimseye deli denilmedikçe, imanı tam olmaz) buyruldu. Aklı başından gidince, çoluk çocuğun işlerini bırakır. Şunun bunun düşüncesini unutur. Kalbin cemiyetine [temizliğine] kavuşur. Dünyaya olan bu soğukluk, sizin yaratılışınızda vardır. Fakat, bitmez tükenmez olaylar bunu örtmüştür. Ne yapalım, bu ayrılıkta çok ilgisizlik hâsıl olduğu anlaşılıyor. Bunu hemen düzeltmelidir. Bu güçsüzlüğü güç olarak düşününüz! Kendinizi bu ayrılıktan kurtarınız! Allah adamlarının toparlanması, başkalarının toparlanmaları gibi değildir. Başkalarının toparlanmasına yarayan şeyler bunların dağılmasına sebep olur. Başkalarının dağılmasına sebep olan şeyleri yaparak, kendinizi toparlayınız! Eğer başkalarının topluluğunda, bunlarda cemiyet hâsıl olursa, bu cemiyetten korkmalıdır. Bunun zararından kurtulmak için, Allahü teâlâya yalvarmalıdır. Kendini, başkalarının halleri ile ölçmemelidir. Çünkü, sona varmadan önce olan mertebelerin hepsi çeşitli derecelerde birer noksanlıktırlar. Fârisî Mısra tercümesi:
Dostun ayrılığı, az olsa da, az değildir!
Tasavvuf büyükleri, sona gelmeyen kimselere, tasavvufu öğretmek için izin vermişlerdir. Behâüddîn-i Buhârî “kaddesallahü teâlâ sirreh”, Yakup-i Çerhi’ye tarîkatı öğrettikten ve birkaç konak ilerlettikten sonra, (Ey Yakup! Bizden sana gelenleri, sen de başkalarına ulaştır) demişti. Böyle olmakla beraber, kendisinden sonra, Alaüddinin hizmetinde bulunmasını ona emir buyurmuştu. Kazancının çoğuna, Hâce Alaüddin hazretlerinin “kuddise sirruh” hizmetinde kavuşmuştu. Bunun içindir ki Mevlânâ Abdurrahmân Câmî “kuddise sirruh”, (Nefehat) kitabında, Yakup-i Çerhiyi önce Hâce Alaüddin’in müridleri arasında saymakta, ikinci olarak da Hâce Nakşbend hazretlerine bağlamaktadır. Sözün kısası, bu gönül dağınıklığının ilacı, gönlünü Allahü teâlâya vermiş olanların sohbetidir. Böyle olduğu çok çok bildirilmiştir.
Mevlânâ Muhammed Sıddîk’ın, fakirler sohbetini bırakarak, ücretle askere gittiği işitildi. Yazıklar olsun, binlerle yazıklar olsun! Bir kimseyi en yüksek makâmdan, en aşağıya düşürmelerine yazıklar olsun! Askerlikte, gönlünü ya toparlayabilir veya toparlayamaz. Toparlıyabilirse fenâdır. Eğer toparlayamazsa, daha fenâdır. Ya Rabbi! Bizlere, doğru yolu gösterdikten sonra, kalbimizi kaydırma! Sonsuz rahmetinden bizlere serp! İyilik yapan ancak sensin. Vesselâm.