Bu mektup, yine yüksek mürşidine yazılmıştır. Fenâ ve Bekâ makâmının hâsıl olduğunu ve Seyr-i fillâh ve Tecellî-i Zâtî bildirilmektedir:
Yüksek kapınız kölelerinin en aşağısı olan Ahmed, sunar ki kusurlarımdan hangisini bildireyim. Allahü teâlânın istediği olur. Onun istemediği olmaz. Hiç kimsede hareket ve kuvvet olmaz. Ancak, büyük ve yüksek olan Allah’ın dilemesi ile olur. (Fenâ-fillâh) ve (Bekâ-billah) makâmına bağlı olan ilimleri, Allahü teâlâ ihsan ederek açıkladı. Böylece her şeyin özü anlaşıldı. (Seyr-i fillâh) ve (Tecellî-i Zâtî-i Berkî)nin ne oldukları ve Muhammedi-yül-meşrep kime dendiği, bunlara benzer şeyler anlaşıldı. Her makâmda, bu makâma lazım olan şeyleri gösterildi ve hepsinden ileri götürüldüm. Evliyâullahın haber verdikleri şeylerden, gösterilmedik ve geçirilmedik pek azı kaldı. Beğendiklerini sebepsiz olarak beğenirler. Her şeyin kendisi, maddesi, mahluk olduğu gibi, yaratılışlarında bulunan kabiliyetlerin, uygunlukların da, mahluk oldukları anlaşıldı. Allahü teâlâ, kabiliyetlerin tesiri altında değildir. Hiçbir şeyin Ona hüküm etmesi câiz değildir. Daha uzatarak saygısızlık yapmaktan çekindim. Fârisî Mısra tercümesi:
Köle olan, haddini bilmelidir.