Bu mektup, yine yüksek mürşidine yazılmıştır. Yolun sonsuz olduğu ve hakikat bilgilerinin, İslamiyet bilgilerine uygun olduğu bildirilmektedir:
Yüksek kapınız kölelerinin en aşağısı olan Ahmed, sunar ki bu yolun sonsuzluğundan, bitmez tükenmez olmasından ah ederim! Binlerle ah ederim! Yolda çok hızlı götürüyorlar ve çok şeyler ihsan ediyorlar. Bunun içindir ki büyükler, Seyr-i ilallah yolculuğunun ellibin senelik yol olduğunu bildirmişlerdir.
Belki de, Mearic sûresi 4. âyetinde, (Melekler ve ruh oraya bir günde varırlar. Bu günün uzunluğu ellibin senelik yoldur) buyurulmakla bu yola işaret edilmiştir. Yolun çokluğu bizi çok üzdü. Ümitlerimiz kesildi. Fakat hemen Şura sûresi 28. âyetinde; (Ümit kesildikten sonra, O, faydalı yağmur gönderir ve rahmetini yayar) müjdesi, bizi sevindirdi. Birkaç günden beri eşyada seyr, yani yolculuk hâsıl olmuştur. Fakat, talebeler çılgınlık gösterdiklerinden, yine onlarla uğraşmaya başlanıldı. Daha o makâma kavuşacağımı sanmıyorum. Fakat, talebeler sıkıştırdıkları için, haya ve ihsan duyguları ile onlara bir şeyler söylüyorum. Bundan önce tevhid-i vücûdî bilgilerine bağlanıp kalmıştım. Hâlimi arka arkaya yüksek kapınıza bildirmiştim. İşleri, sıfatları asla vermiştim. İşin iç yüzü anlaşılınca, o bilgilerden kurtuldum. Terazinin (Heme ezust) kefesinin ağır bastığını anladım. Yüksekliğin böyle görüşte olduğunu, (Heme ust) demekte olmadığını anladım. Fiillerin ve sıfatların ondan başka oldukları anlaşıldı. Her birini ayrı ayrı göstererek, yukarı mertebeye çıkardılar. Şüpheler hiç kalmadı. Keşiflerin hepsi, ahkâm-ı İslameyenin açık bilgilerine tam uymaktadır. İslamiyetin açıkça bildirdiklerinden kıl kadar ayrılıkları yoktur. Tasavvufçuların birkaçı, İslamiyetin açıkça bildirdiklerine uymayan keşifler bildirmişler ise de, ya yanlış anlamışlar veya sekr, yani şuursuzluk halinde iken söylemişlerdir. Batının zâhire uygunsuz olduğu hiç görülmemiştir. Tasavvuf yolunun ortasında, zâhire uymayan şeyler görünüyor ise de, bunlar da zâhire uydurulur. Zâhirle bâtın birleştirilir. Yolun sonuna varanların bâtını, İslamiyetin zâhirine hep uygun olur. Âlimler ile bu büyükler arasında yalnız bir ayrılık vardır ki âlimler düşünerek ve ilim yolu ile bilirler. Bu büyükler ise, keşif ederek, tadını alarak bulurlar. Bu büyüklerin hallerinin doğru olmasına birinci alâmet, İslamiyetin zâhirine uygun bulunmalarıdır. Şuara sûresi 13. âyet-i kerimesi (Göğsüm daralıyor, dilim söylemez oluyor) bunların haline uygundur. Ne yazacağımı bilemiyorum. Hallerimin birçoğunu kaleme alamıyorum. Mektuplarda da yazacak yer kalmıyor. Belki bunda da bir hikmet vardır. Uzakta kalan bu mahrumu kıymetli teveccühünüzden ve gariblere olan merhametinizden ayırmayınız. Yolda bırakmayınız. Fârisî beyt tercümesi:
Bu söze sebep olan sensin,
Uzarsa uzatan da sensin.
Mektubu uzatmak saygısızlığından çekiniyorum. Fârisî Mısra tercümesi:
Köle olan haddini bilmelidir.