Bu mektup, Hafız Mahmud’a yazılmıştır. Seyr ve sülûkü bildirmektedir:
Allahü teâlâ, yüksek derecelerde sonsuz ilerlemek nasip eylesin! İnsanların efendisi ve miraç gecesi, Rabbinden ayrılmayan gözlerin sâhibi “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem” hatırı için, duamızı kabul buyursun! Âmin. Fârisî Mısra tercümesi:
Her ne olursa olsun, sevgiliden anlatmak daha tatlı!
(Seyr), hareket demektir. (Sülûk), ilerlemek demektir. İkisi de ilmin, bilginin ilerlemesidir. Madde hareketi değildir. (Seyr-i ilallah) demek, aşağı bilgilerden, yüksek bilgilere ilerlemek, ilimde durmadan yükselmektir. Böylece, mahluklara ait her şey bilindikten sonra, Allahü teâlânın ilmine kadar varılır. Bu bilgiler başlayınca, mahluklara ait bilgilerin hepsi unutulur. Bu hâle (Fenâ) denir. (Seyr-i fillâh) demek, Allahü teâlânın isimleri, sıfatları, şuûn ve itibaratı ve taktisatı ve tenzîhatı mertebelerinde ilmin ilerlemesi demektir. Böylece anlatılamayan, işaretle bildirilemeyen ve isim verilemeyen, bir şeye benzetilemeyen, kimsenin bilemediği, anlayamadığı mertebeye varılır. Bu seyre (Bekâ) denir. 3. seyre, (Seyr-i anillah-i billah) denir. Bu da, ilmin hareketidir. Yüksek bilgilerden aşağı bilgilere inilir. Böylece, mahlukları bilmeye kadar inilir. Bütün vücûb mertebelerinin bilgisi unutulur. Bundan sonra, 4. seyr başlar. Buna (Seyr-i eşya) denir. 1. seyrde unutulmuş olan, eşyanın bütün bilgileri, şimdi yavaş yavaş ele geçer. Bu 4. seyr, 1. seyrin tersidir. 3. seyr de, 2. seyrin karşılığıdır.
Seyr-i ilallah ile Seyr-i fillâh, velâyeti elde etmek içindir. Çünkü (Velâyet), Fenâ ve Bekâ demektir. 3 ve 4. seyrler, davet makâmını elde etmek içindir. Davet makâmı, Peygamberlere mahsustur “salevâtullahi teâlâ ve teslimatühü alâ cemiihim umumen ve alâ efdalihim hususan”. O Peygamberlerin hepsine ve ayrıca en üstünleri olana, Allahü teâlânın afv ve selamları olsun! Peygamberlerin izinde bulunanların en üstünlerine de bu makâmdan bir pay ayırırlar. Yusuf sûresinin, (Ey sevgili Peygamberim! Onlara de ki benim yolum budur. Sizi gafletten uyandırarak, Allahü teâlâya çağırıyorum. Ben ve benim izimde bulunanlar çağırıcıyız) mealindeki 108. ayeti bunu göstermektedir.
İşte tasavvuf yolunun başı ve sonu bunlardır. Bunları, talipleri teşvik ve sâliklerin kıymetlerini bildirmek için yazıyorum. Allahü teâlâ, doğru yolda olanlara ve Muhammed Mustafanın “aleyhi ve alâ Âlihissalevâtü vetteslîmât” izinde gidenlere selamet, iyi yolculuk versin!