Bu mektup, Mîr Mümin-i Belhi’ye yazılmıştır. Hocalarımızın “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” yolunun büyüklüğü ve bu büyüklerin kullandıkları (Yâd-i daşt) kelimesinin ne demek olduğu bildirilmektedir:
Fârisî Mısra tercümesi:
Her ne olursa olsun, sevgiliden konuşmak daha tatlı!
Yüksek hocalarımızın “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” yolunda çok söylenilen (Yâd-i daşt) demek, Zât-i teâlânın devamlı huzuru, beraberliği demektir. Şuûn ve itibarat da arada olmaksızın zuhûrudur. Eğer huzur olup sonra kaybolursa, yani şuûn ve itibarat perdeleri aradan kalkar, sonra yine araya girerse, bu büyükler böyle şimşek gibi çakıp hemen kaybolan (Tecellî-i Zâtî) ye kıymet vermezler. Yad-i daşt, kaybolmayan huzurdur. Yani, şuûn ve itibarat perdeleri araya girmeyen, hiç kaybolmayan, devamlı olan Tecellî-i Zâtidir. Yad-i daşt, bu yolun sonunda ihsan edilir. Bu makâmda, tam olgun Fenâ hâsıl olur. Perdeler hiç araya girmez. Perdeler araya girerse, huzur kalmaz. Gaybet olur. Buna Yad-i daşt denmez. Görülüyor ki bu büyüklerin şühudü, tamdır ve olgundur. Fenânın olgun olması ve bekânın tam olması da, şühudün olgun ve tam olmasına bağlıdır. Fârisî Mısra tercümesi:
Gülbahçemi gör de, baharımı anla!