Bu mektup, Şerefeddin Hüseyin-i Bedâhşi’ye yazılmıştır. Merhum babası için sabır dilemektedir:
Başa gelen belalar, sıkıntılar, her ne kadar acı ve üzücü görünür ise de, bâtına yani kalbe, ruha tatlı gelmektedir. Çünkü, beden ile ruh birbirinin zıttı, tersi gibidir. Birine acı gelen, ötekine tatlı olmaktadır. Yaratılışta duygusuz olan, bu ikisinin ters olduğunu ve hallerini, özelliklerini ayıramaz. Böyle kimseleri hesaba katmıyoruz. Bu sözlerimizi onlar için bildirmiyoruz. Araf sûresinin 178. âyetinde meâlen, (Onlar, hayvanlar gibidir. Daha da aşağıdırlar) buyruldu. Fârisî beyt tercümesi:
Kendinden haberi olmayan kimse,
Nerede kaldı başka şeyleri bile?
Bir kimsenin ruhu alçalarak beden mertebesine yerleşse ve Âlem-i emri, âlem-i halkına bağlansa, bu ince bilgileri nasıl anlayabilir? Ruhu kendi makâmına çıkmadıkça ve Âlem-i emri, Âlem-i halkından ayrılmadıkça, bu mârifetlerin güzelliğini nasıl görebilir? Bu nimete kavuşmak için, ecel-i müsemma gelmeden önce olan ölüme kavuşmak lâzımdır. Tarîkat büyükleri “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” bu ölüme (Fenâ) adını vermişlerdir. Fârisî beyt tercümesi:
Toprak ol toprak ki gül bitsin sende,
Topraktan başka yok, kavuşan güle.
Ölüm gelmeden önce ölmeyen kimseyi dertli bilmelidir! Ona geçmiş olsun demelidir!
İyilikle tanınmış olan ve emr-i mâ’rûf ve nehy-i münker ibâdetini elden bırakmayan kıymetli babanızın ölüm haberi müslümanları çok üzdü. Hepimiz, Allah için yaratıldık ve hepimiz Onun huzuruna çıkacağız. Siz oğlumuz sabrederek, bizden önce gidenlere, sadaka ile ve duâ ile ve istiğfar ederek yardım etmeli, imdadlarına yetişmelisiniz! Çünkü, dirilerin yardımına ölülerin çok ihtiyacı vardır. Hadis-i şerifte buyruldu ki (Ölü, suda boğulmak üzere olan biri gibidir. Babasından, anasından, kardeşinden ve arkadaşından gelecek olan bir duâyı hep beklemektedir. Ona bir duâ gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yeryüzünde olanların duâları yardımı ile kabirde olanlara dağlar gibi rahmet gönderir. Dirilerin ölülere olan hediyesi, onlar için istiğfar etmektir). Nasihatların sonuncusu, hep zikir yapmak ve hep Allahü teâlâyı düşünmektir. Çünkü, elimizde bulunan zaman çok azdır. Bunu en lüzumlu yerde kullanmak lâzımdır. Vesselâm.