Bu mektup, mübarek oğlu meyan Muhammed Sâdık hazretlerine yazılmıştır “kaddesallahü teâlâ esrârehümel’aziz”. Sualine cevaptır:
Akıllı oğlum Muhammed Sâdık “rahmetullâhi aleyh” soruyor:
Sual: Evliyâdan bir kısmını, Allahü teâlâya yakınlık derecelerinin aşağısında görüyorum. Halbuki bunlar züht, tevekkül, sabır ve rıza makâmlarının yüksek derecelerindedirler. Bir kısmını da, yakınlık mertebelerinin yüksek derecelerinde görüyorum. Halbuki bunlar “rahmetullâhi aleyhim ecma’în”, züht ve tevekkül gibi makâmların aşağı derecelerindedirler. Bu makâmların yüksek olması, yakinin fazla olmasına bağlıdır. Yakinin fazla olması da yakınlık ile artar. Acaba biz mi yanlış görüyoruz? Yoksa, bu makâmların yüksekliği, yakınlıktan başka bir şeye mi bağlıdır?
Cevap: Bu makâmların yüksekliği yakın olmaya bağlıdır. Çok yakın olanın yakini fazla olur. Keşfiniz de doğrudur. Yakın olan, latîfelerin en latifidir. Yakini çok olan da bu latîfelerdir. Bu makâmların yüksekliği, yakinin çokluğuna bağlı olduğundan, o da, bu latîfelere nasip olur. Bir büyük Velî, çok yakın olmadığı hâlde, latîfelerin en latifinin makâmlarından birinde bulunabilir ve latîfelerin en koyusuna inmemiş olabilir. Bu makâmda iken, yakınlığı çok olan ve en koyu latîfeye yani maddeden yapılmış beden latîfesine inmiş olan bir Veliden üstün olur. Çünkü, beden latîfesinde o yakınlık olmadığı için, yakîn hâsıl olmamıştır. Bunun için, o makâmlar, niçin üstün olur? Bu latîfeye dönüp inen bir Velî, bu latîfeye bağlı kalır. Önce, başka latîfelerde hâsıl olmuş olan yakinler örtülür. Beden latîfesine inmeyen Velî böyle değildir. Bu en latif olan latîfeye bağlıdır. Çok yakındır ve yakini de çoktur ve örtülmemiştir. Bu makâmlarda bulunan “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” en yüksek, en üstün olur.
Geri dönmüş olan, çok yakındır ve yakini de çok olduğu gibi, makâmları da yüksektir. Fakat, bunun yüksekliği örtülüdür. İnsanlara faydalı olmak için ve kendisinden istifade olunmak için, onlar gibi olmuştur. Onlar gibi görünmektedir. Bu makâm, Peygamberlere “aleyhimüsselâm” mahsustur. Bunun için, İbrahim “aleyhisselâm”, kalbinin itminân bulmasını istedi ve yakîn hâsıl etmesi için herkes gibi, gözle görmeye muhtaç oldu. Uzeyr “aleyhisselâm” da buna benzer söyledi.
Geriye dönmeyen ise, kendi yakinini bildirerek, perdeler kalksa, yakinim artmaz dedi. Hazret-i Alinin “radıyallâhu anh” söylediği denilen bu söz, eğer doğru ise, geri dönmeden önce söylemiştir. Çünkü geri döndükten sonra, yakîn elde etmek için, herkes gibi o da, delile muhtaç olur.
Bu fakir “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” geri dönmeden önce, inanılması lazım gelen şeyler meydanda idi. O bilgilere yakinim, duygu organlarım ile anladıklarımdan daha çok idi. Fakat, geri döndükten sonra, o yakîn örtüldü. Herkes gibi delillere, ispat etmeye muhtaç oldum. Fârisî Mısra tercümesi:
Yetiştirdikleri gibi yürüyoruz!
Vesselâm.