Bu mektup, Han-ı Hanan’a yazılmıştır. Bu zamanda, din adamlarının, dünya büyükleri ile görüşmeleri güç olduğu bildirilmektedir:
(Fütuhat-i Mekkiye), fütuhat-i medeniyenin anahtarı olsun! Allahü teâlâ, sevgili Peygamberi ve Onun yüksek Ali hürmetine bu duamı kabul buyursun “aleyhi ve aleyhimüssalavât vetteslîmât”! İhsan ettiğiniz kıymetli mektup, fakiri şereflendirdi. Sevgimizi arttırdı. Size müjdeler olsun, müjdeler olsun! Kıymetli efendim! Bu zamanda, Allah adamlarının, dünya büyükleri ile görüşmesi çok güçleşti. Din adamları, konuşurken ve yazarken, dinin emrettiği gibi tevazu, aşağı gönüllülük yaparsa, kötü düşünceli olanlar, bunu anlayamayarak, bir şey koparmak için, muhtaç olduğu için, böyle yapıyor sanırlar. Bu bozuk düşünceleri, dünya ve ahiret saadetini elden kaçırmalarına sebep olur. Bu büyüklerden istifade edemezler. Eğer din büyükleri, dünyaya ve dünya adamlarına kıymet vermediklerini duyururlarsa, görüşleri kısa olanlar, kötü düşünerek, bunları egoist, kendini beğenmiş sanırlar. Halbuki Allahtan başka hiçbir şeye kıymet vermemek de, din büyüklerine lâzımdır. Hem aşağı gönüllü, hem de yüksek gönüllü olurlar. İki zıd, ters şey, bunlarda bir araya gelmiştir. Ebû Saîd-i Harrâz “kuddise sirruh” buyuruyor ki (Rabbimi, birbirine zıd, ters olan şeyleri, bir araya toplayıcı olarak tanıdım). Fen ve hesap adamları, bu söze inanmazlar ise de, bizce kıymeti yoktur. Evliyânın bildikleri, aklın eremediği şeylerdir. Mîr ve Mevlânâ, size bizlerden çeşitli haberler vereceklerdir. Doğru yolda bulunanlara selam olsun!