Bu mektup, Hâce Ammek için yazılmıştır. Tarîkat-i aliyye-i Nakşbendiyyeyi övmektedir:
Allahü teâlâya hamd olsun. Onun sevdiği kullarına selam olsun! Merhamet ederek bu dostunuza gönderdiğiniz kıymetli mektup gelerek bizleri sevindirdi. Selamette olunuz. Bu yüksek Nakşbendiyye zincirini övmekten başka bir şeyle başınızı ağrıtmak istemiyorum. Yavrum! Bu yüksek zincirin büyükleri “kaddesallahü teâlâ esrârehüm” buyuruyorlar ki (Bizim nisbetimiz bütün nisbetlerin üstündedir). Nisbet dedikleri huzur ve agahlıktır. Bunlar hiç kaybolmayan huzura kıymet verir. Böyle devamlı olan huzura (Yâd-i daşt) demişlerdir. Bu büyüklerin nisbeti, yad-i daşt olmaktadır. Bu fakirin anladığına göre, yad-i daşt şöyle açıklanmaktadır: Allahü teâlânın isimleri, sıfatları ve şuûnu ve itibaratı birlikte olmaksızın, yalnız Zât-ı ilâhînin zuhûr etmesine yani kalbe, ruha görünmesine (Tecellî-i Zât) denir. Bu tecellîye (Berkî) demişlerdir. Yani, şuûn ve itibarat perdelerinin aradan kalkması, Zâtın görünmesi, şimşek çakar gibi bir ân sürer. Sonra bu perdeler hemen araya girerek örtülür. Böyle olunca, gaybsız, devamlı huzur düşünülemez. Bir ân huzur, ondan sonra devamlı yokluktur. Bu büyükler “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” böyle olan nisbete kıymet vermemiştir. Halbuki başka silsilelerin, tarîkatların büyükleri, öyle olan tecellî nihâyete kavuşanlara nasip olur dediler. Bu huzur, devamlı olursa, hiç örtünmezse, isimlerin ve sıfatların ve şuûnun ve itibaratın perdeleri araya karışmadan tecellî ederse, gaybsız, perdesiz huzur olur. Yad-i daşt olur. İşte, bu büyüklerin nisbeti olan Yad-i daşti, başkalarının nis- betleri ile karşılaştırmalıdır. Böylece hepsinin üstünde olduğunu anlamalıdır. Çok kimse, böyle bir huzurun varlığına inanamaz. Arabî beyt tercümesi:
Nimete kavuşanlara âfiyet olsun;
Zavallı âşık birkaç damla ile doysun.
Bu yüksek nisbet, öyle garib oldu ki hatta bu büyük kıymetli zincire bağlanmış bulunanlara da söylense çoğunun inanmayacağı umulur. Şimdi, bu büyüklerin yolunda bulunanlara göre nisbet demek, Allahü teâlânın huzuru ve anlaşılamayacak bir şühududur ve cihetsiz olarak Ona teveccüh etmektir. Yukarıda olmak hayale gelirse de, cihetsizdir ve görünüşte devamlıdır. Bu nisbet yalnız cezbe makâmında hâsıl olur. Böyle nisbetin başka tarîkatlardaki nisbetlerden yüksek bir tarafı yoktur. Halbuki yukarıda bildirdiğimiz Yad-i daşt, cezbe tamamlandıktan ve sülûk makâmları sona erdikten sonra hâsıl olur. Bunun derecesinin yüksekliğini bilmeyen kimse yoktur. Eğer gizli kalmışsa, elde edilememesindendir. Bir kimse hased ederek inanmazsa ve aşağı bir kimse kendi kusurundan dolayı inat ederse ona bir diyeceğimiz yoktur. Fârisî iki beyt tercümesi:
Bir câhil bu büyüklere dil uzatırsa,
Cevap vermeye değmez dersem iyi olur.
Hep aslanlar, bu zincire bağlanmışlardır,
Kurnaz tilki bu zinciri nasıl koparır?
Evveliniz ve sonunuz selamette olsun!