Bu mektup, yine Muhammed Çetri’ye yazılmıştır. İhlası bildirmektedir:
Allahü teâlâya hamd ederiz. Onun Peygamberine “sallallâhü aleyhi ve sellem” duâ ve selam ederiz. Oğlum! Sülûk konaklarını ve cezbe makâmlarını geçtikten sonra, anlaşıldı ki seyr ve sülûktan maksat, yani tasavvuf yolculuğundan maksat, ihlas makâmına varmaktır. İhlas makâmına kavuşabilmek için, enfüsî ve afaki mâbudlara tapınmaktan kurtulmak lâzımdır. İhlas, İslamiyetin üç kısmından birisidir. Çünkü, İslamiyet üç kısımdır: İlim, amel ve ihlas. Görülüyor ki tarîkat ve hakikat, İslamiyetin bir kısmı olan, ihlası elde etmeye yarar, yani İslamiyetin yardımcısıdır. Sözün doğrusu da budur. Ne yazık ki herkes bunu anlayamıyor. Rüyalar ile hayaller ile aldanarak kanaat ediyorlar. Çocuk gibi, ceviz meviz ile vakit geçiriyorlar. Böyle kimselerin, İslamiyetin üstünlüğünden, inceliğinden ne haberi olur? Tarîkatin ve hakikatin ne olduğunu nasıl bilirler? İslamiyeti cevizin kabuğu gibi bir örtü sanıp, cevizin özü, tarîkattir, hakikattir derler. İşin iç yüzünü görememişler, aşktan, zevkten işittikleri, ezberledikleri sözlerle avunurlar. Ahval ve makâmlara kavuşmak için can atarlar. Bunları bir şey sanırlar. Allahü teâlâ bunlara, doğru yolu görmek nasip etsin. Bize ve size ve bütün sâlih kullarına selamet versin! Âmin.
Niçin kılmazsın, farz-ı sünneti?
Değil misin Muhammedin ümmeti? (Aleyhisselâm)
Anmazmısın, Cehennemi, Cenneti?
İman sâhibi kul böyle mi olur?