Bu mektup, [İmam-ı Rabbani hazretleri tarafından] Mirza Hüsameddin-i Ahmed “rahmetullâhi aleyh” Cenabına yazılmıştır. Cezbe ve sülûk anlatılmaktadır:
Allahü teâlâya hamd olsun. Onun sevdiği, seçtiği kimselere selam olsun! Tasavvuf yolu iki kısımdır: Cezbe ve sülûk. Bunlara tasfiye ve tezkiye de denir. [(Sülûk), uğraşarak ilerlemektir. (Cezbe) çekilip götürülmektir.] Sülûktan önce olan cezbenin, yani tezkiyeden önce olan tasfiyenin kıymeti yoktur. Sülûk tamamlandıktan sonra olan cezbe yani tezkiyeden sonra olan tasfiye lâzımdır ve seyr-i fillahta hâsıl olur. Önce olan cezbe ve tasfiye, sülûkü kolaylaştırmaya yarar. Sülûk olmadan, maksada kavuşulamaz. Yol tamam gidilmedikçe, Cemâl-i ilâhî görünmez. Önceki cezbe, sonra olan cezbenin sûreti, numunesi gibidir. Hakikatte, birbirinden başkadırlar. Büyüklerimizin, “Sonda olan şeyler, başlangıçta yerleştirilmiştir” sözünden maksat, “Nihâyetin sûreti, görünüşü yerleştirilmiştir” demektir. Nihâyetin kendisi, başlangıça sığabilir mi? Elbet sığmaz. Nihâyet, başlangıça, hiç benzemez. O hâlde sûretten, hakikate geçmek lâzımdır. Hakikati bırakıp, sûretle oyalanmak, uzakta kalmak, ilerleyememektir. Allahü teâlâ, hepimizi sûretten kurtarıp, hakikate kavuştursun! Âmin.
Tavsiye Yazı –> Arkadaşlık ve Dostluk
İlâhî nedir bu aşk, yaktı cismü canımı?
bundaki zevk başkadır, duyulur izhar olmaz.
Ne tarafa giderim, bırakıp sultanımı,
seni sevdi bu gönül, ölse ele yar olmaz!
Herkese nasip olmaz, huzurundaki anlar,
ebedî hatıradır, bu bulunmaz zamanlar.
Kadrinizi biz gibi, bir nebze anlayanlar,
derler ki bu devirde, sen gibi serdar olmaz.
Feth ettiniz kalbimi, gizli bir miftah ile
bundan sonra, nefsimin isyanları nâfile!
Her bülbül âşık olur, böyle vefalı güle,
kim demiş zemherirde, ılık bir bahar olmaz.
Her sözünüz kalbime ab-ı hayat katresi,
senden başka ruhumun yok kurtuluş çaresi.
Ey! Cihanın şu ânda, bir teki bir tanesi!
biz günahkarlar için, bundan büyük kar olmaz!

