Bu mektup, Hâce Cihan’a yazılmış olup ahireti isteyenin dünyaya düşkün olmaması lâzımdır. Dünyayı terketmek nasıl olacağını bildirmektedir:
Allahü teâlâ, selamet ve âfiyet versin! Din ile dünyayı birlikte kazanmak imkansızdır. Ahireti kazanmak isteyenin, dünyadan vazgeçmesi lâzımdır. Bu zamanda, dünyayı tamamen terketmek, kolay değildir. Hiç olmazsa, hükmen terketmek, yani terketmiş sayılmak lâzımdır. Bu da, her işte İslamiyete uymak demektir. Yiyecekte, içecekte, giyecekte ve ev kurmakta İslamiyete uymak lâzımdır. İslamiyetin emirlerini aşmamak lâzımdır. Altın ve gümüşün ve ticaret eşyasının ve kırda, çayırta otlayan dört ayaklı hayvanların zekatını vermek farzdır. Bunların zekatını elbette vermelidir.
İslamiyete uymakla ziynetlenen bir kimse, dünyanın zararından kurtulmuş olur ve ahireti kazanır. Dünyayı [yani nefsin arzularını], böyle hükmen de terkedemeyen kimse, münâfık demektir. İmanlı olduğunu söylemesi, ahirette kendisini kurtaramaz. Yalnız dünyada, malını ve canını korur. Fârisî beyt tercümesi:
Söyledim sana, işin özünü,
İster sıkıl, ister dinle sözümü.
Dünyanın bu kadar gösterişli hâli, hademesi, hizmetçileri, tatlı yemekleri, çeşitli şerbetleri, süslü, cazibeli elbiseleri ve nice zevkleri karşısında, hangi baba yiğit, hangi bahtiyar kimse, bu doğru söze kulak verip dinler? Fârisî beyt tercümesi:
İncilerin ağırlığı sağır etmiş kulağını,
duymaz olmuş, ne yapayım, ağlamamı, sızlamamı.
[Dünya, ednâ kelimesinin müennesidir. Yani, isim-i taftildir. Mastarı, dünüv veya denaettir. Birinci mastardan gelince, çok yakın demektir. (Biz en yakın olan gökü, çırağlarla süsledik) âyet-i kerimesindeki dünya kelimesi böyledir. Bazı yerde de, ikinci mânâ ile kullanılmıştır. Mesela, (Deni, alçak şeyler melundur) hadis-i şerifinde böyledir. Yani, (Dünya mel’undur) demektir. Alçak şeyler, Cenâb-ı Hakk’ın, nehy-i iktizai ve nehy-i gayri iktizaisidir. Yani, haram ile mekruhlardır. Şu hâlde, Kurân-ı Kerîmde zem edilen, kötü denilen dünya, haramlar ve mekruhlardır. Mal kötülenmemiştir. Çünkü, Cenâb-ı Hak, mala hayır adını vermektedir. Bu sözümüzü ispat eden vesika, varlığın ve insanlığın ikincisi olan, İbrahim halîl-ür-rahmanın malıdır “salevâtullahi aleyh”. Yalnız yarım milyonu sığır olmak üzere, davarları, ova ve vadileri dolduruyordu].
Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Muhammed aleyhisselâmın yoluna uymakla şereflendirsin!
Şeyh meyan Zekeriya eski defterdardır. Âlim ve faziletli bir insandır. Bir zamandan beri habstedir. İhtiyarlık, geçim darlığı ve habste uzun zaman kalması yüzünden muhtaç ve acınacak haldedir. Fakiri bulunduğu birliğe çağırıp, kurtulmasını istiyor. Mesafe uzak olduğu için gelemedim. Kardeşimiz Hâce Muhammed Sâdık, huzurunuza geldiğinden, birkaç sözle başınızı ağrıttım. İnşaallah o zevallı, yüksek teveccüh ve kereminizden umulana kavuşur. Çünkü, alimdir ve yaşlıdır. Vesselâm evvelen ve ahıren.
Akıl isen kıl namazı, çün saadet tacıdır.
Sen namazı öyle bil ki müminin miracıdır.