Bu mektup, Mirza Bediuzzaman’a “rahmetullâhi aleyh” yazılmıştır. Fakirleri sevmek ve onlara iyilik etmek ve İslamiyete uymak lazım olduğu bildirilmektedir:
Şerefli mektubunuz ve latif yazılarınız geldi. Allahü teâlâya hamd olsun! Okuyunca, fakirlere sevginiz ve bağlılığınız anlaşıldı. Çünkü bu sevgi, saadetin sermayesidir. Onlar, Allahü teâlânın celisleridir, hep Onunla birliktedirler. [Çünkü, Buhârî ve Müslim’deki hadis-i şerifte, (Beni zikir ederken onunla beraberim) buyruldu.] (Onlarla birlikte olanlar şaki olmaz) buyruldu. [Bu hadis-i şerif, Buhârî ve Müslim sahihinde yazılıdır. Onları bulamayıp, kitaplarını okuyanlar da şaki olmaz.] Resûlullahın “sallallâhü teâlâ aleyhi ve sellem”, kâfirlere gâlip gelmesi ve işlerin kolaylaşması için, muhacirlerin fakirleri hürmetine duâ buyurduğu, [Taberani’de ve Ebû Nuaym ve Hafız-ı Münziri’nin “rahmetullâhi aleyhim ecma’în” Tergib kitabında] bildirilmektedir. Peygamberimiz “aleyhissalatü vesselâm” muhacirlerin fakirlerinin şanlarını bildirmek için, (Saçları karışmış çok kimse vardır ki kapılardan kovulurlar. Allahü teâlâya yemin etseler, yemin ettikleri şeyi elbette yaratıp verir) buyurdu.
Ey mesut insan! Kıymetli mektubunuzda, (Dünya ve ahiretin sâhibi…) yazmışsınız. Bu söz, ancak Allahü teâlâ için söylenir. Elinden hiçbir şey gelmeyen bir köle, nasıl olur da, herhangi bir bakımdan sâhibi ile ortaklığı arayabilir? Sâhip olmak yolunu tutabilir? Hele ahirette. İster hakikat olarak, isterse mecaz olarak düşünülsün, mâlik ve sâhip yalnız Allahü teâlâdır. Hak teâlâ, kıyamet günü, (Bugün, mülk kim içindir?) buyurur. Cevap olarak yine kendisi, (Kahhar, Gâlip olan bir Allah içindir) buyurur. O gün kullar için, korkudan sığınmaktan başka bir şey yoktur. Pişmanlıktan, şaşkınlıktan başka bir şey yapamazlar. Allahü teâlâ, o günün şiddetini, kulların sıkıntısının çokluğunu bildirmek için, Hac sûresi 1. âyetinde meâlen, (O günün zelzelesi çok büyük şeydir. O gün kadınlar memedeki çocuklarını unuturlar. Hamile hatunlar çocuklarını düşürürler. İnsanlar sarhoş olmuşlar sanılır. Onlar sarhoş değildir. Fakat, Allahü teâlânın azâbı çok şiddetlidir) buyruldu. Fârisî iki beyt tercümesi:
Sorulur o gün işlerden, sözlerden,
Kalbi titrer Nebîlerin korkudan.
Enbiyanın şaşırdığı bir yerde,
Günahlara özür bulmak nerede?
Nasihatların başı şudur ki İslamiyetin sâhibine “aleyhissalatü vesselâmü vettehıye” uymak lâzımdır. Resûlullaha uymayanlar, ahirette azaptan kurtulamaz. Bundan sonra, dünyanın süslerine düşkün olmamak, varlığına ve yokluğuna aldırış etmemek lâzımdır. Çünkü, Allahü teâlâ dünyayı sevmez, ona kıymet vermez. Bunun için, kulun dünyalığı olmaktansa, olmaması daha iyidir. Dünyanın kimseye fayda vermediğini ve elden çabuk çıktığını herkes bilmekte, hatta görmektedir. Dünyanın malına, mevkiine düşkün olanların, bunlara kavuşmak için uğraşıp da, ansızın hepsini bırakıp gidenlerin hâlini görerek ibret alınız! Allahü teâlâ, bizi ve sizi, Peygamberlerin en üstününe “aleyhi ve alâ Âlihissalatü vesselâm” uymakla şereflendirsin! Âmin.